Etik, hayatın içinde olan bir branştır ve insanın içinden gelen davranışlara yön verir. Bu konuda yüzyıllarca düşünürler fikirlerini belirtmişlerdir. Bu yazımızda, Batı’dan ve Doğu’dan birer düşünürün fikirlerini özetle vermek istiyoruz.
XIV. yüzyılın ünlü Türk Hekimi Hacı Paşa’nın etikle ilgili fikirleri her kitabında vardır. Yazdığı tıbbi kitapların “Vesaya (Öğütler)” kısmında bu düşüncelerden söz eder. Hacı Paşa, hem deontoloji hem de tıp pratiği alanında o kadar ünlü bir bilgindir ki, ona “Anadolu’nun İbn-i Sina’sı” adı da verilmiştir. Hacı Paşa’ya göre:“Hekim, sözünü tutan, iyilik yapan, sır tutan, sessizliği seven, güler yüzlü ve temiz görünüşlü bir kişidir. Hastasından fazla para istememeli, kendisini çağıran bir hastaya gitmeli, hastalığın süresi ve sonucu hakkında çok kesin bir şey söylememeli, hastanın tanı ve tedavisinde dikkatli olmalıdır.”
Bu fikirler “Tıbbi Deontoloji Nizamname”sinin 14. maddesinde de yer almaktadır. Buna göre, “Hastanın maneviyatı üzerinde fena etki yapmak suretiyle hastalığın artma olasılığı bulunmadığı takdirde, teşhise göre alınması gereken önlemlerin hastaya açıkça söylenmesi gerekir. Ancak, hastalığın vahim yönleri, akıbet ve seyrinin saklanması uygundur.”
Dr. Thomas Percival ise Batıdan bir örneğimizdir. İlk olarak Edinburgh’ta tıp eğitimi alan ve Leyden Üniversitesinden mezun olan Dr. Percival (1740-1804), halk sağlığı ve hastane düzenlemesi konusunda önde gelen, kültürlü ve felsefeye karşı ilgisi olan biriydi. 1803 yılında “Tıp Etiği ya da Hekim ve Cerrahların Mesleki Davranışlarına Uyarlanmış Kurumlar ve Ahlaki Kurallar Kanunu” adıyla yayımladığı kitabının adını daha sonra “Tıp Hukuku” olarak değiştirmiştir. Percival, kitabını aforizma biçiminde yazdığını belirtir. Bu kitap, gelecekte meslek etiğinin ifadesi için bir örnek olmuştur.
Percival’e göre “Tıp Etiği” dört bölümden oluşmaktadır. Bunlar, hastanelerin sorumlulukları, mesleğin icrasında mesleki davranış, eczacılarla ilişkiler ve yasaların sorumlulukları idi. Sözü edilen tüm sorumlulukların altında yatan ahlaki fikir, hekimin hastaları ve meslektaşları ile olan ilişkilerinde “centilmen” olması gerektiğidir. Tıp öğrencisi oğluna yazdığı ithafta Percival, “Meslek etiğini uygulamak, davranışlarını yumuşatır, duygularını geliştirir ve bir centilmenin karakteri için zorunluluk olan iyi ve haysiyetli davranışı oluşturur.” diye yazmaktadır. Centilmen, dönemin ahlaki anlayışında sadece terbiyeli ve hoş davranışları değil, aynı zamanda temel erdemleri de ifade etmektedir. Centilmen bir hekim, “Hastalarına minnet, saygı ve güven telkin etmek için şefkat ile metaneti, tenezzül ile otoriteyi birleştirmelidir.” Hasta bakımına ihtimam göstermek Percival’in öğüdüdür. Percival’in ses getiren yazısının ilk üç bölümünde; hastalara şefkat ve sabırla yaklaşma ve gizlilik, meslektaş ve konsültanlarla ilişkide nezaket ve karşısındakine öncelik vermeyi öğütleyen 72 ahlaki kural ele alınmıştır. Hukukla ilişkili sorumlulukların yer aldığı dördüncü bölüm, adli vakalar ve halk sağlığındaki rolleri hakkında hekimleri bilgilendiren, tıp hukuku üzerine bir incelemedir. Percival’e göre, hekim toplum tarafından kendisine bahşedilen “mevkiin” sorumluluklarını elde etmiştir: “Hekim ve cerraha, mesleklerinin halkın güveni olduğu hiçbir zaman unutturulmamalıdır…” Percival özel durumlarda gerçeği açığa çıkarmanın kaba ve acımasız bir hata olacağını söyler: “Kendisine, ailesine ve topluma zarar verecekse kişinin gerçeği bilme hakkı ertelenir, hatta feshedilir.” Hekim, davranışının zarar değil, yarar verdiğine inanıyorsa, hasta, “dürüstlüğün zarafeti” olmadan da aldatılabilir.
Görüldüğü gibi, hem Batıdan hem de Türkiye’den birer düşünür hekimin fikirlerinin bu günün etiğinde de geçerli olduğu anlaşılmaktadır.