Prof. Dr. Göksel Kalaycı.
Ölümü toplumda ve diğer hekimler arasında büyük üzüntüyle karşılanan bir bilim insanı.
Kırk yıl hastalarına olağanüstü gayretle hizmet eden bir hekim.
Sonra da iddialara göre hasta yakını tarafından öldürülüyor.
Hizmet dolu yaşamının karşılığını kader böyle sonuçlandırmış.
Rahmetle ve şükranla anıyoruz.
Terörün kol gezdiği dünyada, bir hekimin dost olarak bildiği hasta yakınları tarafından öldürülmesi…
Her türlü şiddet ortamında bile dokunulmazlığını evrensel anlamda koruyan hekimin dost bilinenler tarafından öldürülmesi…
Sağlık vermeğe çalıştığınız insanlardan ölüm almak…
Hayat vermeğe çalıştığınız insanlara hayatınızı vermek…
Düşündürücüdür.
Sağlık hizmetlerini ve hekimlerin durumlarını sergilerken yapılan değerlendirmelerde, ne kadar hassas davranılmasının (12 Eylül 1980’den beri) önemini artık anlamalıyız.
Hekimler aleyhine oluşturulmuş psikolojik havanın olumlu hale dönüştürülmesine gayret göstermeliyiz.
İnsan hakları,
Hasta hakları,
Hekim haklarını,
Bir bütünlük içinde, eğitim sürecinde canlı tutmalıyız.
Allah’tan rahmet diliyoruz.
Dr. Leyla Şahin
Garip bir ülke Türkiye.
Hekimini öldüren vatandaşı da var, hekim olmayı engelleyen yöneticisi de…
Dr. Leyla Şahin.
14 yaşında başını örtmüş.
Çocukluk yaşamının sınırına geldiği yaşlarda…
Tıp fakültesinin dördüncü sınıfına kadar başörtüsü sorun olmamış. Dördüncü sınıfta yasak gelince Avustralya’ya göç ederek fakülteyi tamamlayıp hekim olmuş.
Yasakla mücadeleye başlamış; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne baş vurmuş.
Adalet beklemiş.
Mahkeme Türkiye’yi haklı, hekim hanımı haksız görmüş.
Rönesans’ı başlatan, aydınlanma sürecini yaşayan Avrupa’nın İnsan Hakları Mahkemesi kararını vermiş:
“Türkiye’de türban suçlu olmalı”
Avrupa’da serbest olabilir ama Türkiye’de yasak olmalı.
Dr. Leyla Şahin ne yapsın?
“Şeriatın kestiği parmak acımaz” diyecek olmuş, yasak olur endişesiyle
“Avrupa’nın kestiği parmak acır” diyerek mücadele kararından vazgeçmemiş.
Ne demek istiyor Dr. Leyla Şahin:
“Türkiye şartlarına göre karar vermek”
Bu nasıl hukuk?”
“Yedi yılda karar veren bir Avrupa mahkemesi”
Bu nasıl adalet?
“Toplumda açık ve kapalılar arasında bir mütabakat var, toplum üstünde yok”
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu kararı Türkiye’nin aleyhinedir, gençlerin okumasına engel koymak içindir.”
“Yasak insanları radikalleştirir.”
“Başımı örterek daha iyi Müslüman olduğumu deklare edemem.”
“Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Raporu, AİHM’in kararının düşündürücü olduğunu söylüyor.”
“Haç, kipa, başörtüsü ile okulda beraber olabilmeliyiz.”
“Başörtüsü yasağı kullanılıyor.”
Başörtüsü siyasi polemik aracı olarak kullanılıyor.”
“Çözüm siyasilere kalmıştır.”
“Siyasi kararlar sonunda hukuki kararlarla değişecektir.”
“Mahkeme, Türkiye’deki Anayasa Mahkemesi’nin yorumunu karara dönüştürmüştür.”
“Ben başörtüsü tarzımla modern bir kadın olduğumu düşünüyorum.”
“Gençler çok kültürlü demokrasiye alışmalıdır.
“Başörtüsünü empoze etmek, olmasın.”
“Ortaöğretimde kural konabilir.”
“Başörtüsünün Allah’ın emri olduğuna din alimleri karar verir.”
“Erkek hastaya bakmayan başörtülü hekime hukuk uygulanmalıdır.”
“Türbanlıların çıkarttığı hiçbir olay yoktur.”
“Benzer başka dosyalar mahkemede sıradadır.”
Değerli okuyucular!
İşte iki hekim.
İşte iki sonuç.
Tez-antitez-sentez!
Bireylerimizi kaybediyoruz,
Toplumumuz gelişiyor!?
Ben umutluyum…