Sahilde yaklaşık bir saatten biraz fazla süren bir yürüyüş parkurum var. Akşam saat 21.00’dan sonra yürümeyi tercih ediyorum. Geçenlerde yürüyüşün henüz başlarında yolum, birisi tam karşımdan diğeri ise yan tarafta benim sağımdan sahilden doğru gelen iki büyük aile grubu ile kesişti. Yolun sol tarafına doğru hafifçe yanaştığım anda, sağ tarafımdan gelen aile grubunun içinde annesinin elini tutmuş yürüyen 3 yaşlarındaki sevimli kız çocuğu korku ve heyecan ile boştaki eliyle beni işaret ederek “Aa korona!!” diye çığlık atıverdi. Bir an yaklaşık toplam 13-14 kişi kadar olan her iki aile durakladı. Tabii ki ben de. Ufaklığın annesi beni kastederek “Amcası maske takmış da onu diyor!” diye gülümsemeye çalışarak yüksek sesle açıklama yapınca bir an için bana dönen tüm gözler, sonrasında tekrar sevimli ufaklığa yöneldi. Gülüşmeler esnasında, ufaklığın ne kadar tatlı ve akıllı olduğu şeklindeki yorumlar yükselirken ben yoluma devam ettim. Anlaşılacağı üzere tek maske takan bendim. Maske ve koronavirüs ilişkisini kuran ve bunu heyecanla dile getiren tek kişi ise akıllı ufaklıktı. Ufaklığa ve şirin tepkisine tekrar döneceğim.
İlk öğrenilen temel kurallar her seferinde anımsanır ve uygulanırsa daha sonra öğrenilenler bu sağlam temel üzerine rahatlıkla oturtulabilir. Böylelikle yapı ve sistem olabildiğince güvenli olur ve istenildiği gibi işleyebilir. Örneğin, hangi spor dalı olursa olsun, ilk olarak eğitimine başladığınızda size en basit en temel hareketleri ve duruşları öğretirler. O spor dalında müthiş derecede yetkin ve usta olmanızın ilk koşulu aradan 30 yıl geçse de antrenmana çıktığınızda önce ilk gün öğrendiğiniz temel hareketlerden başlayarak çalışmanızdır. Diyelim, 15 yıl sonra “Yeter ya! Ben yeteri kadar ustalaştım.” deyip bu kuralı göz ardı ederseniz kazandığınız beceri de en son öğrenilenlerden başlayarak geriye doğru yavaşça yitirilir. Öyle ki, zamanla hiç olmayacak hatalar yapmaya başlarsınız. Örneğin, usta bir futbol oyuncususunuz, hala arada sırada röveşata ile zor topları değerlendirip güzel goller atabilirsiniz belki ama altı pastan boş kaleye vurduğunuz 10 topun ikisi üçü dışarıya gitmeye, verdiğiniz pasların bir kısmı rakibe gitmeye başlar. Usta bir cerrah olmanın ilk koşulu etkin bir şekilde temizlenmeyi ve ameliyathaneye uygun şekilde girmeyi bilmektir. Bu ilk adımı pas geçerseniz, sonu ne yazık ki hem hastalar hem de sizin için kötü bitecektir. Öykü almadan ve temel fizik muayene yapmadan teknoloji harikası makinelerle konulan tanılarda yanılma veya aşırı tanı koyma olasılığınız giderek artacaktır. Ne yazık ki buna her geçen gün daha çok şahit oluyoruz.
İlk ve en temel hareketleri her zaman ilk ve en önce çalış ve uygula. Konu ne olursa olsun, yetkin üstatların hiç aksatmadığı kural budur. İkinci kural ise her zaman birinci kuralı asla unutmamaktır. Bu, o kadar basit değildir ancak. Her gün, her an bunu kendinize anımsatmalısınız. O da yetmeyebilir, büyük zihin emeği gereken karmaşık bir işin ustası olsanız bile ilk ve temel kurallar hep bir yerlerde gözünüzün önünde yazılı olmalı. Durmadan tekrar etmelisiniz. Gurur yapılarak “Ee! Canım herhalde biliyorum ben bunları!” demenin anlamı ve gereği yok. İnsan beyni gerçekten harikalar yaratıp ummanları aşar ama durduk yerde çorba kâsesinde boğulabilir. Psikolog Gary Marcus, “İnsan Zihninin Gelişigüzel Yapısı: Kluge” adlı çalışmasında tam da bu konu ile ilgili şunları söylüyor: “Paraşütçülerin paraşütlerinin ipini çekmeyi unuttukları (bir değerlendirmeye göre paraşüt atlayışlarındaki ölümlerin yaklaşık yüzde 6’sı bu yüzdendir), dalgıçların oksijen seviyelerini kontrol etmeyi unuttukları ve bazı ebeveynlerin dalgınlıktan bebeklerini kilitli arabalarda unuttukları bilinir. Pilotlar uzun zamandır güvenli uçuşun tek bir yolu olduğunu bilirler: Bir kontrol listesine güvenmek. Kontrol listesi, insan hafızasının yapamadığı bir şeyi yapar; tekrar tekrar yaptığımız bir dizi işlemin eksiksiz tamamlanmasını sağlar (Flaplar aşağıda mı? Yakıt göstergesini kontrol ettim mi? Yoksa o bir önceki sefer miydi?). Böyle bir kontrol listesi olmadan, sadece cevapları değil, soruları da unutmak kolaydır.” İşte, sevimli ufaklığın sunduğu tepki kontrol listesinin başındaki kuralı / uyarıyı kulak ardı ettiğimizde karşımıza çıkacak olan şeyeydi. O, uyarı ile uyarıya uyulmazsa gelebilecek şeyin bağlantısını bir şekilde kendince kurabilmişti. Pekâlâ, çevresindeki büyükler niye bu kadar ihmalkâr veya umursamaz davranıyorlardı? Sorsak, eminim hepsi mevcut salgın ve bu salgından korunmak için ne yapılması gerektiğine ilişkin birçok şeyi sular seller gibi anlatacaktır. Bilgi neden davranışa yansımıyor ve en basit kuralları bile uygulamada neden bu kadar zorlanıyoruz?
Eğitim şart! Bunu biliyoruz. Ancak herhangi bir şeyi çok iyi öğrenmenin yolu sadece teorik çalışarak kafaya daha çok bilgi doldurmaktan geçmiyor. Daha iyi ve hızlı öğrenmenin daha basit bir yolu var. Nörolog Richard M. Restak “Akıl (kullanım Kılavuzu)” adlı kitabında şu satırlara yer vermiş:” Öğretmenler, her zaman bir öğrencinin yeni bilgiler öğrenmesi ve hatırlaması için çalışmasının önemini vurgulamıştır. Bir öğrenci ne kadar çalışırsa, bilgileri kavrama gücü o kadar artar; yani böyle olduğuna inanılıyordu. Öğrenme ve sınama, birbiriyle pek ilgisi olmayan ayrı süreçler olarak değerlendiriliyordu. Sınamanın öğrenme sürecine hiçbir katkıda bulunmadığı düşünülüyordu. Sonuçta, çoğu öğretmen öğrencileri aynı konularda daha sonra yeniden sınamanın onlara hiçbir şey kazandırmayacağını varsayıyordu. Ama bu varsayım sınandığında, sonuçların şaşırtıcı olduğu görüldü: Tekrar tekrar sınanma, tekrar tekrar çalışmaktan daha öğreticidir.”(2) Kendimizi, bildiklerimizi ve bildiğimizi sandıklarımızı sınamayı hiç terk etmemeliyiz. Bunu pratik yaparak ve ilk öğrenilenleri her seferinde en baştan tekrar ederek yapabiliriz. Başka türlü bilgi davranış değişikliği ve alışkanlığa dönüşmüyor. “Ben bunu biliyorum!” demek ve buna inanmak hem dile hem benliğe kolay çünkü.
İnsanlığın hiç bitmeyecek derdi olan bulaşıcı hastalıklar ve salgınlar için de durum aynıdır. En temel ve en basit kurallar ihlal edildiği sürece sorunun üstesinden gelinemeyecektir. Her ne kadar biz onların farkına varalı, onlar hakkında bilgi toplamaya başlayalı aşağı yukarı iki yüzyıl kadar olsa da onlar bizi çok iyi tanıyorlar. Vücudumuz, tahminen 10 katrilyon hücreden oluşmaktadır. Yine vücudumuz dâhilinde bizimle birlikte yaşayan 100 katrilyon bakteri vardır. Ayrıca genomumuzda virüslere ait çok fazla bilgi taşımaktayız(3). Bakteriler olmadan var olamayız. Mavi dünyamızda onlarsız hayatın mümkün olmadığı, bizden 3 milyar yıl daha yaşlı olan ancak bir kısmının ise insan yaşamına tehdit olduğu mikroorganizmalar söz konusu olduğunda çok daha dikkatli olmalıyız. Mümkünse, aşı ve tedavi çok çok önemli silahlarımız. Ancak önce mikroorganizmanın bizim üzerimizde nüfus patlamasına neden olan çevresel ve sosyokültürel ortam ile mücadelesi olmazsa olmaz ilk şarttır. İşte, tam da bu aşamada temel ve en basit kuralların hiç ama hiç unutulmaması ve her an tekrarı gereklidir. Hasta kişilerin ve temaslıların izolasyonu, sosyal ve fiziksel temasın en aza indirgenmesi, bireysel ve çevresel temizlik. Ne yazık ki, bir salgında geçmişte de aynen şimdi yaşadığımız günlerdeki gibi, zaman geçtikçe bireylerin çoğunluğunda kısıtlamaları umursamama görülmüştür. Karantina birçok kez en etkin önlem olmasına karşın ilerleyen zamanla uygulanması ve uyulması oldukça güçleşmektedir(4). Halen işe yaradığı zaman zarfında olabildiğince temel koruyucu davranış değişikliklerinin oturtulabilmesi çok önem taşımaktadır. Örneğin temizlik ve sosyal mesafenin korunması ya da solunum yolu ile bulaş varsa maske kullanılması gibi. Tarihin gösterdiği ve halen de yaşayarak gördüğümüz gibi temizliği, sosyal mesafeyi korumayı (gereksiz ya da ertelenebilir toplanmaların ertelenmesi, kalabalıkların kişilerarası temasın en aza indirgemesi ve mesafenin korunması) ve tabii ki solunum yolu ile bulaştığı için maske kullanmayı göz ardı ettiğimiz anda hastalık giderek daha tehlikeli hal almaktadır. Bu kurallar ihlal edildiği sürece, diyelim yarın etkin bir aşı üretildi ve daha etkin bir akut tedavi ilacı / yöntemi bulundu, ne yazık ki salgın sadece aşı ve ilaç birlikteliği ile kontrol altına alınamayacaktır. Sıtmanın tedavisi tüberkülozun ise hem tedavisi hem de aşısı var. Ancak çevresel, sosyokültürel ve bireysel açılardan bu iki hastalığın önlenmesine yardım eden temel kuralların ihmal edildiği ortamlarda halen sorun olmaya devam ettiklerini biliyoruz. Virchow, tıbbın salgın hastalıklar konusunda asli görevinin, yani bu savaşta ilk kuralın mikropların yenilmesi değil, sorun olan hastalığı ortaya çıkaran ve besleyen sosyal ve çevresel etkenlerin saptanması olduğunu belirtmiştir ve bu temel kural hala geçerlidir (5).
Maskeyi takan olmalıyız. Maskeyi ve basit kuralları takmayan kişiler değil. Yoksa kalabalıklar içinde aramızda rahatça dolanan, ummadığımız anda karşımıza çıkan hastalık olacaktır. Ne yazık ki, her zaman akıllı bir ufaklık hastalık size doğru gelirken uyarıda bulunmaz…
Sağlıklı kalın, saygılarımla…
KAYNAKLAR
1- Gary Marcus “Kluge, İnsan Zihninin Gelişigüzel Yapısı” Çeviren.:Armağan Özdemir Remzi Yayınevi, 2010, Syf:30
2- Richard M.Restak “Akıl (Kullanım Kılavuzu)” Çeviren:Ebru Kılıç. Aylak Kitap, 1.baskı Ocak 2014; Syf:39
3- Andrew Nikiforuk “Mahşerin Dördüncü Atlısı: Salgın ve Bulaşıcı Hastalıklar Tarihi” Çeviren: Selahattin Erkanlı. İletişim Yayınevi. 9.Baskı 2020; Syf:23-24
4- Irwin W. Sherman “Dünyamızı değiştiren On İki Hastalık” Çevirenler: Emel Tümbay-Mine Atığ Küçüker. İş Bankası Yayınları. 5.Basım Mart 2020, İstanbul ;Syf:269.
5- Andrew Nikiforuk “Mahşerin Dördüncü Atlısı: Salgın ve Bulaşıcı Hastalıklar Tarihi” Çeviren: Selahattin Erkanlı. İletişim Yayınevi. 9.Baskı 2020; Syf:31-32
6 yorum
Sayın hocam ,makaleniz bazı bilgilerimi pekiştirdi ancak bir çok yeni şey öğrenmemi sağlaması açısından gerçekten yararlı oldu … devamını diliyor tebrik ediyorum
Çok teşekkür ediyorum…Saygı ve selam ile…
Emeğinize sağlık hocam. Öğrenme hakkındaki bölüm mesleğim için, salgın hastalıklarla ilgili bölüm ise genel olarak bilgilenmemi sağladı. Saygılarımla…
Çok teşekkür ederim…Fayda sağladı ise ne mutlu…Selam ile…
Kaçınılmaz olarak zaman, körleşmeyi de beraberinde getiriyor. Yeniden öğrenir gibi, hep tekrarlamak derinlemesine nüfuz etmeye, yapılanın ruhunu kavramaya yarıyor, bu da bilinçlenmeye. Her şeyi bilen cahillerden olmamak dileğiyle ellerinize sağlık!
Çok doğru sevgili Meltem…Saygı ve selam ile…