أشهد أن المشاركة في الخطر وأشهد أن المقاسمة في النِّعمة.
İnsanoğlunun hayatı her daim tabi ve sosyal nitelikteki tehlikelerle karşı karşıyadır. Tehlikesiz bir dünya kurulamamıştır. Bu tehlikelerin bir kısmının başa gelmesi kaçınılmazdır. Bir kısmının ise başa gelmesi muhtemeldir. Sonuçta insanoğlu, mal ve can güvenliğini tehdit eden bu tehlikelere karşı sürekli mücadele etmişlerdir. Haddi zatında hayat, bu maddi ve manevi tehlikelerle mücadele etmektir. İnsanoğlunun hayatı, yüzde elli her daim rizikoyla karşı karşıyadır. Cennet ve cehennemi yaşaması her daim mümkündür. Öyle ki evden çıktınız belki de eve dönemeye bilirsiniz. Uçağa bindiniz kim bilir belki de inemeye bilirsiniz. Keza her insan, riziko gerçekleştiği zaman sığınacak bir liman, tutunacak bir dal ararlar.
Öte yandan insanı ihtiyaçlarının esaretinden kurtaracak bir tedbir almak da zorundayız. Bu esareti bertaraf edecek, bireyi özgürlüğüne kavuşturacak, bir tedbir ve öngörü zorunlu olmuştur. Zira musibet yağmurlarına karşı bir şemsiye kuruma hararetle ihtiyaç duyulmuştur. Tehlike yağmurları her zaman yağabilir. Keza bireylerin kendilerinin sebep olduğu tehlikelerin yanında, kendi iradelerinden bağımsız pek çok tehlikelerle de karşı karşıya kalabilirler. Kendilerinin sebep olduğu tehlikeler iradi olduğundan, bu tehlikelere teminat verilemez. Bu tehlikelere teminat verilmiş olsa, bireyleri suç işlemeye teşvik kabul edilebilirdi.
Bireylerin kendi iradeleri dışında ortaya çıkan tehlikeler de sürekli yaşamın bir parçası haline gelmiştir. Bu tehlikelerin her biri, bireylerin hayatlarında ya sürekli ya da geçici gelir kaybına sebebiyet de verebilirler. Keza bireyler sosyal yüklerinin ağır olması karşısında, bu sosyal yüklere esir de düşebilirler. Bireylerin bu esaretlerinden kurtarılması için sosyal güvenlik projesi zorunlu hale gelmiştir. Sonuçta bu tehlikelerin her biri iktisadi bir riziko doğururlar. Klasik dönemlerde rizikoya uğrayan kendisi katlanmıştır. Başa gelen çekilmiştir. Sorumluluk hukuku gelişince kusurlu olan öder ilkesine evrilmiştir. Sorumluluk hukukumuz daha da gelişerek, toplumda kusursuz sorumluluk ilkesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Nasların ruhunun pratiğe yansıtılması kaçınılmaz olmuştur.
Her insan tehlikeden ve cehennemden korkar. Korktuğu için tedbir alma ihtiyacı duyar. Kimse cehennemde yaşamak ve cehennemde kalmakta da istemez. Hiç kimse mal ve can güvenliği, tehlikede olsun da istemez. Herkes emniyet ve güven içinde cennette yaşamak isterler. Desene herkes cenneti arzular. Çünkü cennet emniyet ve güven yeridir, sigortadır. Cennetin sigortası ise iç ve dış hukukumuzu tanzim eden bu ilkelere imandır. Devlet, vatandaşlarının mal ve can güvenliklerinin teminatları için tedbirler almak zorundadır. Vatandaşların tehlike içinde cehennemi yaşamamaları için onların geleceklerinin ve ahiretlerinin sigorta organizasyonlarını yaparak vatandaşlarının tehlikeden kurtarılması için sosyal güvenlik teminatlarının garantisi olmalı ve her bir vatandaşını da sigortalaması gerekmektedir.
Bu bağlamda devlet, sosyal güvenlik ağını kurarak, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma organizasyonunu kurma görevini yerine getirmelidir. Müslümanlar müteselsilen birbirlerinin kefilidirler. Naslar, Müslümanları birbirlerine adeta zimmetlemiştir. Hiç bir birey cehennemde, tehlikede bırakılamaz. Bunun için devlet, toplumsal dayanışma organizasyonunun kurulmasını sağlar. Tehlikede iştirak organizasyonunun kurulmasını sağlar. Her bir vatandaşın, iktisadi ve sosyal hayatlarındaki rizikolara karsı vatandaşlarına teminat verir. Bu tabi ve sosyal nitelikteki rizikolara karşı sosyal güvenlik teminatı sunar. Böylece birlikte yaşam teminatına güvence verilir. Medine’de kurulan Medine site devletinin yapısı bu teminatları vermiştir. Kavramlara o gün akile denilse de bugün bu teminatlara sigorta denilmektedir.
Sonuçta İslam’ın bu birlikte yaşama projesinin amentüsü ise tehlikede iştirak, nimette taksimat olarak nitelendirilebilir. Kur’an’ın vermiş olduğu genel ve özel mesajlardan bunu zaten çıkarabiliyoruz. Bu projenin ihlali ve ihmali, vahyin tevhidi projesine bir isyan hareketi olarak görülmelidir. Bu vahiy kültürünün en önemli birlikte yaşam projesidir. Bu proje bir vahiy projesi olup *TEHLİKEDE İŞTİRAK, NİMETTE TAKSİMAT” olarak ifade edilebilir. Birey ve toplumların sosyal güvenliği ve sigortası / cennet ve cehennemleri de buna göre belirlenir.
Naslar ve rivayetler, komşusu aç gezerken; tok yatan bizden değildir. Şarttaki Müslümanın ayağına diken batsa, garptaki Müslümanda acısın duyacaktır. Fırat ve Dicle kenarında kurt koyuna saldırırsa, devlet başkanı sorumlu olacaktır. Bugün mağdur ve mazlumlar dâhil sığınacak bir liman tutunacak bir dal aramaktadırlar. Ah ah, vah vah ile bu problem çözülemez. İşte devlet bir öngörü olarak tehlikede iştirak organizasyonu olan sosyal güvenlik sistemini kurmalıdır. Zira sosyal güvenlik hakkı, bir insan hakkı olmalıdır. Doğuştan hak edilmiş sosyal güvenlik hakkı insafa bırakılmamalıdır. Klasik dönem yardım tekniği ile insanların onurları kırılmamalıdır. Bu problemlere acilen çözüm üretilmelidir.
Bugün sosyal güvenlik sistemi yeniden yapılandırılmalı, mağdur ve mazlum insanlar için bir sığınak ve bir kale yapılmalıdır. Aksi takdirde bazı insanlar sosyal hayatta tehlikede / cehennemde yaşarken; bazıları ise cennette yaşamaları, mağdur ve mazlumların cennetlerini de sadece ahirete tahsis etmeleri, sorumluluktan kaçmak olacaktır. Bugün devletler ciddi sosyal güvenlik sistemlerini kuramaması ve kurumsallaştıramaması bu felaketi daha da artırmıştır.
Bu dış hukukumuzu düzenleyen birlikte yaşam tevhidimizin birinci ayağını tehlikede iştirak etmenin zorunlu olduğunu ifade edilmektedir. Müslümanların bu aşiret ve kabile anlayışlarının elinde oyuncak olmalarının sebeplerinden biri de, kapsamlı bir sosyal güvenlik sisteminin kurulamamış olmasında yatmaktadır. Bu da devletin tevhidi bir sosyal güvenlik ağı kuramadığından; vatandaşlarını kurda kuşa yem etmesinden kaynaklanmaktadır. Yarının endişesini duyan insanlar, çeşitli aşiret ve kabile devletlerine sığınmışlardır. Acilen devletler, merkezden taşralara kadar kapsamlı bir sosyal güvenlik ağı kurmalıdırlar. Sığınaksız ve barınaksız hiçbir kimseyi açıkta bırakmamalıdırlar. Kusursuz sorumluluğun organizasyonunu acilen yapmalıdırlar. Aksi takdirde vatandaşlarını kurda ve kuşa yem edeceklerdir. Adeta cehennemde yaşatacaklardır. Devletleri de istikrar bulamayacak, geleceklerini de tehlikeye atacaklardır.
Devletten halkına, emniyet ve güven içerisinde yaşamalarını, vatandaşlarını cehennemden kurtarıp adeta cennet bahçelerinde yaşamalarına teminat vermesini hararetle beklemekteyiz. Hz. Peygamberi Medinelilerin beklediği gibi bizde طلع البدر علينا devletimizden bunu bekliyoruz. Bu güzel milletimizi daha fazla uzaklara baktırmayalım. Vatandaşlarının yarınından endişe etmeyecekleri bir sosyal güvenlik ağının, merkezden taşralara kadar, kültürel sosyal güvenlik teminatlarımız da dâhil acilen bir yapılanmaya gidilmelidir. Devletimizden herkesin dünyada cennette yaşadığı, ahiretin cennetine müdahale edilmediği bir ortamın kurulmasını hararetle beklemekteyiz. Sakın bugün sosyal güvenlik sistemimizin kurulmuş olduğunu söylemeyiniz. Sosyal güvenlik sistemiyle dünyada cennetin kurulması hedeflenmiştir. Ahiretin cenneti ve sigortası ise hakkın tasarrufundadır bilesiniz. Saygılarımla.