İnsanlar arasında, duygu, bilgi, düşünce ve anlamları ortak kılma olarak tanımlanabilen iletişim süreci, gereksinimlerin karşılanması; aile içi ve dış çevre ile ilişkilerin düzenlenmesi; eğitim; iş ya da mesleğin icra edilmesi gibi alanlarda vazgeçilmez bir yere sahiptir. Ancak, bunca önemli işlevlerine karşın, iletişimde yapılan hatalar, istenmedik bazı durumları beraberinde getirmektedir. Bunlar dikkate alındığında, iletişim kusurlarının günümüzde en önemli sorunlardan biri olduğu düşünülebilir. Bu nedenle yukarıdaki alanlarda başarılı olabilmek için iletişimde başarıyı sağlayan kurallara uymak gerekir.
Başarısız iletişimi doğuran etkenlerin başında, mesajı verenin özensiz bir dil kullanması, mesajın verildiği ortamda konuya yoğunlaşılmasını engelleyici hareketlilik, gürültü ve konu ile ilgisi olmayan bireylerin bulunması gibi etkenler gelir. Ayrıca mesajın ayaküstü bir yaklaşımla verilmeye çalışılması da iletişimi olumsuz etkileyebilmektedir. Özellikle karşı tarafın dikkatini başka yönlere çekecek ya da onu savunucu bir tutum içerisine itecek üslup kullanılması, vücut diline özen gösterilmemesi, sabırsızlık gösterilmesi ve mesajı alacak bireylerde söz konusu etkilere karşı uyanan tepkiler, iletilmek istenilenlerde büyük kayıplara neden olabilir ve iletişimi amacından uzaklaştırabilir.
Özel yaşamda başarısız iletişim, kişilerarası ilişkilerin zedelenmesine, dostlukların bozulmasına ve ilişkilerin kopmasına neden olurken, iş yaşamında, özellikle de sağlık alanında, durumun yarattığı sorunlar sadece mesajı veren ve alanla sınırlı kalmamakta, üçüncü şahıslara da zarar verebilmektedir. Söz konusu sağlık kurumları olduğunda ise sağlık çalışanları arasındaki kusurlu iletişimden en çok zarar görebilecek bireyler doğal olarak hastalardır. En çok da sözlü istem verildiği durumlarda, hekim-hemşire arasındaki iletişim hatalarında hastalara geriye dönüşü olmayan biçimde zarar verilebilme olasılığı yüksektir.
Hasta-hekim ve hasta-hemşire iletişiminde de aksaklıklar ve eksiklikler olduğu ve bundan hastaların zarar gördüğü gözlemlenmektedir. Örneğin, hekim tarafından hastaya, hastalığı ve tedavisiyle ilgili vermesi gereken yeterli bilgi verilemediğinden hastanın tedavisine katılması sağlanamamaktadır. Oysa hastalıkların tedavisinde, hastanın bu konuda bilgilendirilmesi, hekimi ile işbirliği yapmasını ve kendi tedavisine katılmasını sağlayabilmektedir. Bunun için, hekimin hastası ile iyi iletişim kurması, bu yolla onu iyi anlaması ve ona anlayacağı biçimde ve yeterli bilgi vermesi ve bilgilerin doğru ve tam anlaşıldığından emin olması önemlidir.
Hasta ile iletişimde hemşirelere daha büyük görevler düşmektedir. Çünkü hemşire, hastaya karşı görevlerini yerine getirirken, ona gerekli açıklamalarda bulunmak, onu anlamak zorundadır. Aynı zamanda hastaya en yakın sağlık görevlisi olma özelliği ile hastanın durumuna göre gereksinimlerinin saptanması ve karşılanmasında hasta ile diğer sağlık görevlileri arası koordinasyonu sağlamak ve onları harekete geçirmekle yükümlü olan görevli de yine hemşiredir.
Söylenilenler sadece hekim ve hemşirelerle sınırlı değildir. Sağlık kurumlarında çalışan diğer görevlilerin de, ayaktan tanı, test ve tedavi için başvuran hastalarla olan iletişimlerine özenli olmaları beklenir. Aksi halde, hastaların yanlış yönlendirilmesine, zaman ve enerji kaybına neden olabilmekte ve bu durumda sağlığı zaten bozuk olan birey daha da olumsuz etkilenebilmektedir.
Bu konuda yapılan hataların düzeltilmesinde harcanan zaman ve enerjinin, kurum bütçesine getireceği mali yük de dikkate alınarak tüm çalışanların etkili iletişim kurabilme becerilerinin geliştirilmesinde gerekenlerin yapılması önerilebilir.