Geçen haftaki yazımı, hekimler ve hekimlik mesleğinin hâlihazırda bulunduğu durumun sorumlusundan bahisle; "Sorumluluk en çok da, 30 yıldır hekimler adına hiçbir kazanım elde edemeyen meslek örgütü yönetiminin değişmesi için kılını kıpırdatmayanlarımızda." diyerek sonlandırmıştım. Açıkçası burada sözüm, bulunduğu illerde tabip odalarına, ülke genelinde de meslek örgütü TTB’ye bigâne kalanlaraydı.
Sen önce kendinden bahset, sen kaç yıldır bu işlere merak sardın’?" diye soranlar için hemen söyleyeyim. Bu köşede yaklaşık 18 ay önce yazdığım "Küskün Tavşanlar" başlıklı yazımda da itiraf ettiğim üzere, mesleğe atıldıktan tam 18 sene sonra meslek örgütüme üye oldum. Sebebi, mevcut odaların ve merkezin "tasvip etmediğim" uygulamalarıydı. Yani ben onlara küsmüştüm, ama onların haberi yoktu. Dahası bu küskünlük onların işine de geliyordu, zira istedikleri gibi "at oynatıyorlardı". Nihayet 2008’de bir grup arkadaşımla, "Biz tavşanlar dağa küstük, ama dağın bundan haberi yok" diyerek "dağa çıkmaya" karar verdik. Başarılı da olduk, aynı sene pek çok ildeki "küskün tavşanın" başarılı olduğu gibi. Merkezde "ferman" hâlâ eski idarenindi, ama pek çok ilde dağlar bizimdi.
Bu hafta ne yazacağımı düşünürken, medyaya düşen bir haber otomatikman yazı konumu belirledi. Meslektaşlarımı odalarına üye olmaya davet ettiğimizde en sık karşılaştığımız sorulardan bir tanesi "Tabip odaları ne yapar?" olmakta. Sözünü ettiğim haber tabip odalarının neler yapabildiğine bir misal teşkil ettiğinden sizlerle paylaşmak istedim. Haberi "olabildiğince"yorumsuz vereceğim. Çünkü haberin kahramanlarından 2/3’si ile tanışıyoruz. Yani birbirimizi tanıyoruz, en azından bir merhabamız var. Bu köşeyi okuyanlar bilir "elim biraz ağırdır". Şimdi yorum yapmaya kalkarsam, selamım olan insanları incitebilirim. Sanırım söyledikleri sözleri alıntı yapmam onları incitmez, zira biliyorum, onlar söyledikleri her sözün arkasında duracak insanlar.
Habere göre Denizli Tabip Odası geçen hafta sonu bir konferans düzenlemiş. Konferansın başlığı "Ilımlı islam ve Bilim." Davetli konuşmacı İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan’mış. Haberde Prof. Aktan’ın "Ilımlı islam" konusunda mı, yoksa "Bilim" konusunda mı uzman olduğu belirtilmese de, bir Genel Cerrah olan hocamızın "Bilim" konusunda uzman olduğunu tahmin etmek zor değil. Fakat haberi okuyunca yanıldığınızı anlıyorsunuz. Zira Prof. Özdemir islam konusunda çok önemli tespitlerde bulunuyor. Mesela "islam dininde Reform ve Rönesans yapılmalı mı?" diye soruyor; (Rönesans’ın dinle bir ilgisi olmadığını ben de biliyorum, ama Hoca öyle dediği için öyle yazdım.) "Bizim hâlâ domuz eti yemek haram mı-helal mi?’ de kaldığımızı, bunları sorgulamamız gerektiğini" söylüyor; "Dinin (tabii islam da) insanları sürükleyebilmek, idare edebilmek biraz daha uyutabilmek için iyi bir silah." olduğunu iddia ediyordu.
Toplantıya katılan bir diğer konuk da İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Nazmi Algan’mış. Sözlerinden, Prof. Aktan gibi kendisinin de genelde dinler, özelde de islam dini konusunda uzman olduğu anlaşılan Dr. Algan da çok önemli saptamalar yapmış. Örneğin; Müslümanların kürtaj karşıtlığı için kullandıkları görsel materyalin Protestanlar tarafından üretilmiş olmasını iki dinin bilime karşı ortak karşı duruşu olarak yorumlamış. Ayrıca Hz. Peygamberin kanaatkâr olmadığını, tüccar olduğunu ve Kureyş’in ticari erkini eline almak istediğini, kanaatkârlığın islamiyet’le bağdaşmadığını, onun aşağıdakileri uyutmak için olduğu tespitini yapmış. Bu arada, "bizim milletin kanaatkâr olduğunu, yoksa belli bir partinin bu kadar oy alamayacağı" konusunda ısrarlı olan İstanbul Tabip Odası Başkanına ön sıralardan bir dinleyicinin tepkisi "O kanaatkârlıktan değil salaklıktan" olmuş. Ne güzel değil mi? Benim gibi düşünürsen iyisin, benden farklı düşünürsen salaksın; Yaşasın Demokrasi! Yaşasın Halkların Kardeşliği!
Toplantının kahramanlarından 1/3’lük benim tanışmadığım kısmını teşkil eden Denizli eski Tabip Odası Başkanı Dr. Hasan Akşık da din uzmanlığı konusunda kendinden önceki konuşmacıları aratmayıp; Bütün Kutsal Kitapların birbirinden alıntılar yaptığını, Kur’an-ı Kerim’in %70-80’inin Tevrat ile aynı olduğunu söylemiş. Tabii bunu söylerken bilememiş aslında Tek Tanrıya ve Peygamberlere ve Kitaplara imana atıfta bulunarak Amentünün 3/5’ünü şerh ettiğini ve -ılımlı- bir islami söylemde bulunduğunu. Dr. Akşık’ın sözleri ve iddiaları bununla da bitmemiş. "Hiç bir semavi kitap benim beynimin, aklımın sığacağı büyüklükte değildir." diyerek ne kadar koca bir beyni olduğunu ve ne kadar akıllı olduğunu ilan edivermiş. Son olarak da temenni ile tespit karışımı bir söz söylemiş ki, çerçeveletip Denizli Tabip Odasının duvarına bugünün hatırası olarak asılması gerekirdi; "21. yüzyıl ateizmin yüzyılı olacaktır." (Kendisi bu cümleyi geniş zaman olarak kurmuş ama ben dil bilgisine daha uyumlu ve veciz olsun diye gelecek zamana çevirdim).
Bunun dışında Dr. Nazmi Algan Harran Üniversitesinde yayınlanan bilimsel eserlerin Amerika’da yayınlanmış gibi gösterildiğini iddia ederek üniversiteyi sahte yayın kurulları oluşturmakla suçlamış. Dr. Algan: "Amerika’da yayınlanmış, basılmış gibi muazzam yayınlar özellikle psikiyatri alanında çıktı. Sonra anlaşıldı, yok öyle bir şey. Tamamen kurgusal masa üstü yayıncılık şeklinde sahte yayın kurulları, denetleme kurulları, şunlar, bunlar, o şekilde bir sürü insan oradan şey alıyor.\" demiş. Tabii Harran Üniversitesinin bir hocası olarak bu ifade beni incitti. Hele bir emekçinin’ bunca insanın emeğine saygısızlık yapması inanılır gibi değil. Bu sözleri Rektörlüğe havale ettim, cevap hakkı onların.
işte böyle sevgili tavşancıklar, tabip odaları böyle güzel ve bilgilendirici toplantılar düzenlerler. Beğenmediniz mi? Medyada çıkan haberlere göre tabip odasının kendi alanının dışında toplantı yaptığı gerekçesiyle bazı doktorlar odadan istifa etmiş. Bunlar da "duygusal tavşanlar". Onların terminolojisiyle konuşmak gerekirse "salaklık yapmayın". Ne diye istifa ediyorsunuz? Siz istifa edince her şey düzelecek, bir daha o toplantıları düzenlemeyecekler mi? Yıllardır aynı şeyi yapıyorlar. Tabip Odaları ve TTB seçimleri yaklaşıyor ya, sizi küstürüp kaçırmaya çalışıyorlar. Aksine, istifa etmeyip, bir arkadaşınızı daha üye yapın. Yeter artık, söz hekimlerin olsun