“Ger dese Fuzuli ki güzellerde vefa var, aldanma şair sözü elbet yalandır.”
Doktorluk mesleğimin dışında bir roman ve senaryo yazarı olarak burada Fuzuli’ye inat yalan hakkındaki gerçek ve kişisel görüşüşlerimi yazacağım.
Tüm kutsal kitaplara bakıldığında hepsinde ortak olan bir yön ilk yalan ve ilk yalancının kimliğidir. Evet, kutsal kitapların beyanına göre yalanın yerküredeki mucidi İblistir ve ne ironi ki yalanı insanın ilk atası Âdem ve Havva’ya söylemiş, dahası öğretmiştir. Buradan yola çıkarsak insanlık tarihinde daha en baştan yalanın hep aramızda hatta içimizde olduğu sonucu çıkar, aslında olan da budur. Ancak yine bu duruma göre yalan ile ilgili tespitlerimi yazarken tarihin de yalan söylemiş olduğunu kabul etmek gerekeceğinden referans olarak bu günü ve içinde yaşadığım toplumdaki gözlemlerime güvenip, analiz edebilirim.
Günümüzde şu iki adımlık yerkürede dostum, en büyük sorun ne siyaset, ne yönetim biçimleri, ne ekonomi, ne eğitim/sağlık sistemi vs dir. Tüm sıkıntılarının, mutsuzluğunun, tedirginliğinin, huzursuzluğun ve depresyonun kaynağı ve biricik sorumlusu ‘El-Emin’ insanın bir elmas kadar nadir bulunması, belki de neredeyse hiç bulunmamasıdır. El-Emin: sözünün doğruluğundan, adaletinden, hakkaniyetinden, ahlakından emin ve emniyette olunan insan… Eşini, işini, aşını gözün kapalı teslim edebileceğin. Var mı? Bilmem, ama ben olduğuna ve dünya hala döndüğüne göre bu insanların yüzü suyu hürmetine döndüğüne inanlardanım. Aksi halde çevrende güvenebileceğin hiç kimsenin bulunmaması düşüncesi cehennem azabı gibi bir şey olacaktır.
Diyeceksin ki emin olunan insan bu kadar önemliyse sen onlardan biri misin? İşte o güzel halk deyişimizle zurnanın zırt dediği yer burası. ‘And olsun, sürekli özeleştiride bulunarak kendisini kınayan nefse ki, biz ölmüş bedenleri bir gün yeniden diriltip o yargı gününde hesaba çekeceğiz.’ Kıyâme S/2A. İnancım gereği ve bu işlerden pek korkan biri olarak öz eleştirimi yapıp -Hayır değilim- diyorum. Daha geçen hafta poliklinik günümde geç uyanıp başlama saatine yetişemeyeceğimi anlayınca telefon edip yolda kaza olduğunu söylemiştim. Aklımdan geçen şuydu: altı ay önce de benzer bir şey olmuştu, annemin hastalandığını söylemiştim, kapıda birikmiş hastalarımın hepsi geçmiş olsun demişlerdi. Ben hayli utanmış ve annemi bir daha böyle şeylere alet etmeyeceğime kendi kendime söz verdiğimden bu kez daha masum bir yalan söylemiş olmuştum.
Masumiyet ve yalan… Bu yaşamda herkesin bir üstü vardır ve bu zincirleme şekilde o üstünün de üstü şeklinde gider. Benim için bir insan olarak son nokta net. Peki, o masumiyet ve yalana nasıl bakmış bir görelim. Peygambere bir mecliste sahabe sorar, Müslüman şunu yapar mı alkol içer mi, şu günahı işler mi vs., şaşabilir yapabilir der. Söz yalana gelince peygamber hiddetlenir hatta ayağa kalkar, “Hayır, bir Müslüman asla yalan söylemez”. El-Emin’in yalana toleransı hiç yoktur…
Gelelim başta belirttiğim bu zamanı ve içinde yaşadığım toplumu referans alarak yapacağım tespitlere. Özel ilgi alanım olduğu için söylüyorum, bu gün tüm ülkelerin, iktidarların, yöneticilerin somut olarak bir üstü vardır. Bu aile ve fertleri savaşların çıkmasına, sonlanmasına, tüm ekonomilere, ülkelere borç verilmesine, NATO’su EU’suna, yöneticilerin kontrolüne veya değişmesine karar verir. Servetleri hesap edilememekle birlikte 300 trilyon dolar olarak tahmin edilmektedir. İster adına küresel üst akıl de, küresel çete, emperyalizm vs. de, hepsinin patronu bu 1000-1500 ferdi olan ailedir. Buraya kadarının anlaşılmış olduğunu tahmin ediyorum ancak bundan sonrasında kimseyi inandırma gibi bir kaygım olmadan söyleyeceklerim pek çoğuna fantezi-fantastik, komplo teorisi vs gelecektir. Herkesin bir üstü olduğunu söylemiştim, bu ailenin de bir patronu vardır. Ailenin başı olan şahsın bizzat tekmil verdiği, taktik ve emir aldığı, rapor verdiği, düzenli görüştüğü -mecazi manada görüşmekten bahsetmiyorum- somut olarak karşı karşıya gelip konuştuğu bir patrondan söz ediyorum (ref: Robin De Ruiter. 13 Şeytani Kan Bağı). Bahsettiğim kaynak dâhil pek çok kaynak ve tanıklıklara göre Rothschild ailesi küresel yönetiminde emirlerini ve yol haritasını bizzat İblis ’ten almaktadır. Yani yaratana ilk karşı gelen, ilk yalanı söyleyen, âdemoğluna yalanı ilk öğreten, Hz. İsa’nın deyişi ile “Yalanın babası” ve adı İblis olan varlıktan. Yani, dünyanın patronu olan ve küresel yönetimini elinde tutanlar emirlerini yalanın babasından alıyor ise vay bu dünyanın haline ki, sen de -tam açıklayamasan da- beynine bir kıymık gibi batan, ters giden bir şeylerin olduğunun farkındasındır, olmalısın.
Şimdi merceği iyice yakınlaştıralım ve tam yakına, buraya gelelim.
Sen ne dersen de dostum, sen artık iliklerine kadar çürümüş bir toplum olmuşsun. Ne bir inancın, erdemin, ne de uğruna fedakârlık yapabileceğin bir doğrun kalmış. Daha en yakınındakine bile güvenmiyorsun çünkü sen ondan da betersin. Ne sözün doğru ne dostluğun veya sevgin gerçek. Sokaklarda yürürken gördüğüm milyonlarca organik atıktan birisin, farkında bile değilsin, yazık ki çoğunluksun. Başındakilere, yöneticilerine bahane bulma onları örnek gösterme, riya baştan beri senin içinde varmış.
Benim farkına vardıklarımı fark eden dostum ve yoldaşım. Öyleyse söyle hepsine çekilsinler, bu kalabalıkta hiçbirine dokunmadan geçip gitmek istiyorum.
Tüm bunları hem sana hem kendime yazıyorum. Ben gayret edeceğim.
O dürüst şairin dediği gibi “Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi.”