Öncelikle inovasyonu tanımlayarak yazıma başlamak istiyorum. İnovasyon hayatımızı kolaylaştıran, işinizi daha kolay kılan ve sizi hedefe götüren yeni bir yol, yöntem veya araç denilebilir. Hayatımıza giren veya bizi kuşatan her şey için inovatif düşünceden bahsedilebilir. Bu durum, bir içgüdüsel bir realite olarak her zaman vardır. Ancak, ne kadar farkında olduğumuz ise kültürel birikimimizle ilişkilidir. İnovasyon deyince ilk akla gelenler; ürün, hizmet, süreç, organizasyon, pazarlama ve toplumsal içerikli pek çok alanda yenilikçi düşünceyi kapsar. Burada ise yukarıda saydığım ve daha fazlasını içeren sağlık sektöründe inovasyon ve fırsatlar konusunda bir farkındalık oluşturmaya çalışacağım.
Çağımızın inovasyon çağı olduğu artık herkesçe kabul edilen bir durumdur. Gelişmiş ülkelerde bu bir düşünce olmaktan çıkmış, bir kültür ve bakış açısı olarak toplumdaki yerini almıştır. Bu amaçla; pek çok firma, kurum ve devlet Ar-Ge merkezleri kurmuş ve buna milyarlarca dolar kaynak ayırmaktadır. İnovasyon konusunda milletimize lokomotif görevi yapması gereken üniversitelerimiz maalesef bu konuda yeterli atılımları gösterememişlerdir. Örnek verecek olursak, 2008 yılında ülkemizden yapılan indeksli yayın sayısı 18.000 ve bunlarla ilgili patent başvuru sayısı 85 iken, İsrail’den yapılan yayın sayısı 9000 ve patent başvuru sayısı 4450’dir. Şirketlerimizde de durum maalesef aynıdır. Güney Koreli Samsung şirketinin bir yılda yaptığı patent başvuru sayısının ülkemizin 70 yılda yaptığı başvuru sayısından fazla olduğunu söylersem durum daha iyi anlaşılacak. Samsung şirketinin bir yıllık ihracatı ülkemizin ihracatından daha fazla olup, bu tamamen Ar-Ge ve inovatif yaklaşımlarının bir yansımasıdır. Toyota firmasında 20.000’den fazla Ar-Ge çalışanı vardır. Son yıllarda, yayın sayımız artmış olmakla beraber aldığımız atıflar ve patentlere bakıldığında bilimsel çalışmalarımızın hayatın gerçekleriyle uyuşmadığı anlaşılıyor.
Ülkemizde yapılan bilimsel çalışmalarımızın, yukarıdaki verilerden de anlaşılacağı üzere, bir misyon ve vizyona dayanmayan çalışmalar olduğu, toplumsal hayata ve ekonomiye hiçbir katkısının olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumun devletimizin son yıllarda Ar-Ge ve TUBİTAK gibi kurumlara olan desteğinin ve kaynakların artması ile daha iyi olduğunu düşünüyorum. Son zamanlarda devlet bütçesinin %1’inin Ar-Ge için harcandığını öğrendim. Yetmez ama evet diyorum.
Sağlık hizmeti sunumunun her aşamasında modern teknoloji ve gelişmelerle iç içe olan sağlık çalışanı arkadaşlarımız da deneyimleriyle ve yenilikçi fikirleriyle bu kültürel birikime katkı sağlayabilecek durumdadırlar. Bu konuda yapılacak her düşünce hastaya sunulan hizmetin kalitesini artırabileceği gibi, tıbbi cihaz modifikasyonları ile maliyeti düşürücü katkılar da ortaya koyabilirler. Covid-19 pandemisi döneminde, ülkemizdeki sağlık meslek liselerinin üretime katkı için gösterdikleri gayret bana umut verdi. Kısa sürede milli ventilatörün geliştirilmesi ve hizmete sunulması, ihraç edilmeye başlaması güzel örneklerdi. Milletimizin bu konuda inanılmaz bir yatkınlığı var. Eldeki araçları ortama göre modifiye etmede üstümüze yok diyebilirim. Bu disiplinsiz ve inovatif girişimleri bizim disipline ederek bir kültür şeklinde ilkokuldan başlayarak çocuklarımıza kazandırmalıyız. Kontrolsüz güç, güç değildir gerçekten. Konya’dan Esma hemşiremizin felçli hastaların yattığı yerde banyo yapmalarını sağlayan bir “Yatalak hasta yıkama sistemi” geliştirdiği haberini basından okumuş ve mutlu olmuştum. Bunun gibi sağlık hizmetinin her aşamasında rol alan arkadaşlarımız inovatif düşüncelerini ekip arkadaşlarıyla paylaşmalıdırlar. Her şeye “daha iyi ve daha kolay nasıl yapabiliriz” şeklinde yaklaşarak “yenilikçi düşünme” kültürlerini geliştirmelidirler. Bu durum, mesleki tatmin ve ekonomik katkı sağlamasının yanında, kişiyi daha faydalı bir birey olarak daha da mutlu edecektir. Sağlıkta inovasyon uçsuz bucaksız ve herkese fırsatlar sunan bir alandır.
Sağlık kurumlarında yöneticilerimize düşen görevler, inovatif düşünce kültürünü anlatmak ve yerleşmesini sağlamak olmalıdır. Bu amaçla, mevcut potansiyelimiz ve kaynaklar doğrultusunda projeler yapılmalı ve teşvik edilmelidir. Bu amaçla, kurum içerisinde bir izleme (kalite birimi) grubu oluşturulabilir. Vizyoner düşüncelere değer verilmeli, bu düşünceler cesaretlendirilmeli ve ödüllendirilmelidir.
İnovatif düşünce ve bakış açısı, milletimizin genetik kodlarında doğal olarak olduğuna inandığım bir durumdur. İnovatif bir kişide bulunması gereken özelliklerin (liderlik ruhu, yenilikçi, misyon sahibi, düşünen, yaratıcı düşünceye sahip ve beyin fırtınası yapan) insanımızda fazlasıyla olduğu tarihimize bakıldığı zaman hemen anlaşılacaktır. Son iki yüzyılda aklın ve bilimin devre dışı bırakıldığı ezbere dayanan eğitim politikaları, bu konudaki eksikliğimizin en büyük sebebidir. Son yıllarda, üzeri küllenmiş olan sorgulayıcı ve stratejik düşünme yeteneğimizin tekrar ortaya çıkması ile yeni ufuklara açılacağımıza inanıyorum.
2023 yılı hedefleri arasında dünyanın ilk 10 ülkesi arasına girmeyi amaçlayan ülkemizin, bu hedefe ulaşabilmesi için teknoloji devrimini yakalaması gerekmektedir. Bunun için gerekli olan üniversite altyapısı ülkemizde vardır. Üniversitelerimizin içi hızla pozitif bilim adamları ile doldurulmalı ve gençlerin önü açılmalıdır. İhtiyacımız olan tek şeyin birlikteliğimizi ve inovatif düşünceyi hayatımızın her alanına bir kültür olarak yerleşmesini sağlamaktan geçtiğine inanıyorum.
Sağlıcakla kalın, inovasyondan ayrılmayın.
3 yorum
Çok önemli bir konu ve güzel bir yazı. Hocamızın eline sağlık. Yazıda çok değerli tespitler var ama üzülerek söyleyeyim çok da temenniler var. Halihazırda kalitenin değil, kantitenin öncelendiği bir yaklaşım ve pratik ile inovasyon hedefine ulaşmak çok zor. Yazı içindeki “İnovatif düşünce ve bakış açısı, milletimizin genetik kodlarında doğal olarak olduğuna inandığım bir durumdur” ifadesini subjektif bulup ilmi bulmadığımı ifade etmek zorundayım. Yazı için tekrar tebrikler ve teşekkürler.
Üniversitelerin getirildiği durum ortada , bırak 2023 ü, bu inovasyon mantalitesi ile 20023 de bile işimiz zor be hocam.
Durum o kadar mı ümitsiz yani?