İtibar Algısı için Tasarruf Yapamamak.
Yakın yüzyıldaki en önemli keşiflerinden bence birincisi radyo dalgalarının ve radyonun 1896 yılındaki keşfidir. Belki de algı oluşturmanın miladıdır. Çünkü radyo insanların çok süratli bir şekilde birbirlerinden haberdar olma ve haber alma isteğinin oluşturduğu boşluğu çok iyi doldurmuştur. Böylece haberler aynı anda çok sayıda insana hızlıca ulaşmıştır. 1. Ve 2. Dünya savaşlarında haberin hızlıca yayılması ihtiyacı, küresel boyutta bu yayınların büyümesine neden olmuş ve sonrasında yerini televizyona kaptırmış olsa da halen eski önemini sürdürmektedir. Günümüz de internet çağı ile gelişen sosyal medya yine aynı arzuların isteklerin getirdiği büyük bir boşluğu doldurmuştur. Bütün bu iletişim araçları neden önemlidir, çünkü her zaman gerçeği aktarmadıkları insanların kendi istedikleri yönde evirilen bilgiyi aktardıkları için hem çok önemli ve hem de çok tehlikelidirler. Bu nedenle küçük bir grup insan tarafından her gün yinelenen bilgiler veya bilgi kirliliği ile diğer insanların zihinlerinde farklı hakikatler oluşturabilmektedirler. Buna aynı zamanda dezenformasyon da denilmektedir.
Özellikle asıl hakikat peşine düşmeyen, sorgulamayan ve okumayan toplumlarda bu uyaranlar kullanılarak toplumun her türlü reaksiyonlarında değişiklikler yapılabilmesi mümkündür. İşte tam da bu tip toplumlar kendilerinin böyle kolay etkilenmesi gibi, kendileri de çevrelerinde böyle kolay algı oluşturacaklarını zannederler. Bazı kurumlar veya yönetimler daha kolay yönetebilmek için bu algıya ihtiyaç duyar ve uygularlar.. Ancak insanlar neden ihtiyaç duyar? Bunun bence en önemli nedeni kişi olduğu formattan farklı görünme kaygısı yaşamaktadır. Bu kaygıdan dolayı algı oluşturmaya bilinçli bir tesir yapmaya çalışır. Zaman zaman bunda başarılı olduğunu düşünse de aslında sürdürülebilir bir hadise değildir. Elbette bir şekilde fark edilecektir.
Sizce aklı başında kültürlü donanımlı bir insan buna ihtiyaç duyar mı? veya böyle yapmaya çalışanı fark etmesi zor mu olur? İşte bu noktada daha çok farkındalık özlemi duyan insanlar başkalarının algısını değiştirmek için eğitimsiz ise eğitimli görünmeye, yada eğitim mi para mı? tabiiki param çok ise eğitim ne gerek düşüncesiyle tercihini gösterişten şatafattan yana yapmaya başlar. Olmadığı şekilde yaşamaya kendini zorlar. Çok lüks arabalara biner ki, kendisinin eksik taraflarının göze batmayacağını düşünür. Ancak girdiği bu yolda ne yazık ki geri dönüş şansı asla yoktur, oluşturduğu algıyı sonsuza dek sürdürmeye kendini zorlar. Yoksa gerçek hakikat ortaya çıkar diye düşünür..
Aslında gerçek itibarın oluşması için böyle sanal eylemlere gösterişe hiç de ihtiyaç yoktur. Gerçekten toplum nezdinde kabul görmüş işler yapan insanlar asla itibarlarını koruma kaygısı yaşamazlar. Onlar doğru yolda yürüdükleri için, yapılması gerekeni yaptıkları için huzurludurlar ve zaten başardıkları ile mutludurlar. Onlar için kullandıkları arabanın modelinin hiç mi hiç önemi yoktur. Araba sadece bir araçtır, asla amaç olmamıştır. Çünkü onlar gerçek başarıyı hak ederek kazanmışlardır. Bu başarı sadece okullar okumakla değil, örneğin bulunduğu mahallenin muhtarı olup oradaki toplumu en iyi şekilde temsil etmekle yada bir halk ozanının yada bir şarkıcının topluma mal olmuş besteler ürünler ortaya çıkarmasıyla veya yüzyıllarca hatırda kalacak işler yapılmasıyla ya da bir milletin kaderini değiştirmekle oluşabilir. Örnekler saymakla bitmez, tarihimiz böyle örneklerle doludur. Onun için de bu yaşam başarısını kazanmış insanlar itibarlarını sürdürme kaygısı asla taşımazlar. Gösterişe hiç tenezzül etmezler. Onlar için itibar devamlı beslenmesi gereken bir şömine ateşi gibi değildir. Ancak öyle olması gerektiğini düşünen insan onu beslemeye devam eder ve asla tasarruf yapamaz. Aslında itibar öyle birşey ki, onu siz kazanamazsınız, o siz layıksanız size toplumca verilir ve siz bu dünyada ahlaki bir hata yapmadıkça sonsuza dek sizin olur. Hatta dünyadan ayrılsanız da sizin olur. Onun kıymetini bilen attığı her adım da verdiği her karar da bir prensibe sahiptir ve asla ileri geri yapmaz. İşte gerçek itibar böyle birşeydir. Asla algıya ihtiyaç duymaz.
Son sözüm; İnsan dünyada algıları ile mi yaşar, yoksa algıları için mi yaşar?
Büyük deprem üzerinden tam 2 ay geçti. İnşallah yaralar sarılabilir ve gelecek nesiller dersler alabilir. Elbet tekrarları olacak ama bu kadar çok etkilenmememiz umuduyla..