Sorsan hikmete nedir? Der, küçücük bir kainat.
Baksan özüne dersin, ne muhteşem hakikat!
İnsanî sırra vasıl, ister pek çok malumat,
Sarf-ı himmete geldim, dönmek istemiyorum.
Mevcudatın başına kılınmıştır halife,
Haktan sapmasın deyu verilmiştir sahife,
Nebi nastan gelmiştir, karinedir şerefe,
Bu mülevven gözlükten insana bakıyorum.
Evren-baha varlıktır, Kur’an böyle söylüyor,
Ona nazar atfeden budur gerçek biliyor,
Kıymetini bilmeyen bu esrarı çiziyor,
Çizenlere bakıyor gerçekten acıyorum.
Hilkatin fertlerinde bir teavün konulmuş,
Taş, kemerli kubbede, taşa yardımcı olmuş,
Bundan ibret almayan insana kan kusturmuş,
Sebebini görüyor, idama koşuyorum.
Yerin geniş yüzünde müstebitler geziyor,
Haklılık kürsüsüne zalim-zorba çıkıyor,
Sefaletler, gönderin tâ ucunda duruyor,
Böyle nifaklık gördüm, kabrini kazıyorum.
Haksızlık ve zorbalık beşer garantisinde,
İnsaniyet satanlar, vahşetler vadisinde,
Bu karanlık tablonun bir karış ötesinde,
Bir aydınlık seziyor gürce sesleniyorum.
Ey sözünün yiğidi İbrahimler, Hamzalar,
Gelir sizle adalet, insaniyet ve vakar,
Gelmesin zemin yüzü insan-ı mazluma dar,
Mihenge tümden vurdum, takiben söylüyorum.
Gördüğüm hayal değil, güneş gibi hakikat,
Adaletle mürüvvet ister ona sadakat,
Bundan korkup çekinmek apaçık bir hamakat,
Hakkın istikbalini zirvede görüyorum.
Her geceyi takiben istisnasız bir nehar,
Her bir kışın sonunda mutlak gelir bir bahar,
İnsaniyet sırrına tüm arifler ümitvar,
Pâk âtiyi görüyor sürurdan ağlıyorum.
Çok şey anlatacaktım, çıktı dertler karşıma,
Bırakmadı çoğunu, hakim oldu nazmıma,
Hür bıraktım kalemi, yazdı onlar namına,
İnsaniyet istedim, başka şey bilmiyorum.