Altmışlı yıllarda, Hacettepe Üniversitesi, Çocuk hastanesi küçük çocuk servisine Cihan adlı yaşını şimdi hatırlayamadığım küçük bir erkek çocuk yatırılır. Servis hemşirelerinin verdiği rapora göre, Cihan, annesi tarafından yatağa adeta atılır ve anne, çocuktan kurtulmuş gibi servisten kaçarcasına uzaklaşır. Oysa çocuğun tedavisini ve hemşirelik bakımını planlamak için anneden bilgi alınması gerekmektedir.
Marasmus tanısıyla servise kabul edilen Cihan, hastalığın bulguları yanında tüm örselenmiş çocuk görünümü ve özelliklerini de taşmaktaydı. Şiddet gördüğüne dair belirtisi olmamakla birlikte, belli ki uzun süre ihmal edilmiş, ihtiyaçları karşılamamış, kendisine değer verilmemiş, değersiz hissettirilmişti. Cihan tüm bunların izlerini yüzünde de taşımakla birlikte, çevresine karşı ilgisizliği ve tepkisizliği ile de bunu belli etmekteydi. İhmal sonucunda yetersiz beslenme, sonucunda, şiddetli malnütrisyonu ve dehidratasyonu olduğu çok belirgindi. Çok zayıftı. Kemikleri belirginleşmiş, adeta boynu başını zor taşıyordu. Saçları donuk sarı ve cansızdı. Gözleri fersiz ve bakışı donuktu.
Cihan’ın fiziki durumu böyle iken, görünüşü ve çevreye karşı tepkisizliği ile ihmal edilmişliğin özelliklerini sergiliyordu. Çok mutsuzdu ve hayat enerjisi azalmıştı. Çevresiyle hiç ilgilenmiyor, bizlerle göz teması kurmuyordu. Sanki bu dünyada tek başınaydı. Dünyaya küsmüştü. Zaten annesi giderken de hiçbir duygusal tepki göstermemiş ve ağlamamıştı.
Cihan’ın bakımında, kendisiyle bir an önce iletişim kurulabilmesi için hep ayni hemşireler görevlendirildi. Servisin odaları, camlı bir bölme ile koridordan ayrılıyordu. Böylece cam kenarındaki çocuklar koridordaki hareketleri sürekli izleyebiliyorlar ve hemşireler onları sürekli gözlem altında tutabiliyorlardı. Bu yüzden Cihan’ın karyolası cam kenarına çekildi.
Servis, benim ofisimin tam karşısındaydı. Böylece bazı işlerimi düzenledikten sonra Cihan’a zaman ayırabiliyordum. Hastanın tedavisi için protein ve genel besin maddelerine gereksinimi olduğu halde Cihan bu besinleri ret ediyordu. Cihan’ın şansına, çocuklara karşı büyük ilgisi olan sekreterim de işini bitirdikten sonra kendiliğinden, çocukla ilgilenmeyi görev edinmişti. Onun yemeklerini sabırla yedirmeye çalışıyordu.
Bu arada, hemşirelerin benim Cihan’a karşı ilgimi hayretle izlediklerinin farkındaydım. Aralarında, benim çirkin çocukları sevdiğim konuşulduğu da kulağıma gelmişti. Ancak hemşireler bu duygu ve düşünceleri taşıdıkları halde Cihan’ın bakımını hiçbir biçimde savsaklamadan ve aksatmadan yerine getiriyorlardı.
Günler geçtiği halde Cihan’da hala bir düzelme yoktu. Bir gün Cihan’ın kendi kendine karyolasının korkuluklarına tutunarak ayağa kalktığı dikkatimi çekti. Daha sonraki günlerde Cihan’ın ben koridordan geçerken beni izlediğini fark ettim. Birkaç adım attıktan sonra başımı çevirdiğimde, bana baktığı belli olmasın diye başını başka tarafa çevirdi. Aramızda adeta bir oyun başlamıştı. Bu oyun bir süre böyle devam etti.
Yine bir gün Onun bana baktığını yakaladığımda Cihan’ın belli belirsiz güldüğünü, ancak bunu benden saklamak için, utangaç bir biçimde başını çevirdiğini gördüm, Bu önemli bir gelişmeydi. Cihan, kim bilir ne kadar zaman sonra ilk kez tebessüm ediyordu. Bu tebessüm yavaş yavaş gülmeye dönüştü. Hemşirelerle ilişkilerini iyileştiren bu gelişmeler, bakım ve beslenmesinde de fark edilmeye başlanıldı. Yavaş da olsa Cihan’ın görünümünde, davranışları ve hemşirelerle ilişkilerinde de değişiklikler kaydedildi. B u da bizlere “çirkin çocuk yoktur. Bakımsız çocuk vardır” deyimini hatırlattı. Bunların sonucunda Cihan’a ilgisi artan hemşirelerden benim Cihan’ı sevmeme sıra gelmedi.
En önemlisi de bu yaşadıklarımızın bize kazandırdıklarının değeriydi. Hemşirelik mesleğinin, hemşirelerin hastaya yürekten gelen dokunuşlarının kendilerine er ya da geç mesleki doyum olarak döndüğünü yaşayarak öğrenmiştik.
2 yorum
Hemşirelik bize nasıl güzel fırsatlar, yaşamlara dokunma şansı vermekte. Bu farkındalığın artması, bu fırsatların doğru kullanılması dileklerimle paylaşımınız için teşekkür ediyorum hocam.
Yazıyı tekrar okuduğumda, yeniden güzel bir tat aldım.