Uygulanan mobbinglere, yapılan kötülüklere dayanamayıp kalbi duran veya intihar eden insan haberlerini son zamanlarda sıklıkla duyuyoruz. Peki neden? Gözlerini hırs bürümüş ve sevmek erdeminden bihaber olan “insanların” sayısı ne yazık ki gün geçtikçe artıyor. Hırslı, kibirli ve kötücül oldukları oranda hedeflerine ulaşacaklarına inanıyorlar. Bu sebeple, sınır tanımadan bütün kötülükleri yapmaktan geri durmuyorlar. Sevmeyi zayıflık olarak gördüklerinden kalpleri hırsın ve kibrin dışındaki duygulara kapalı. Onlara üstüne basa basa söylemek gerekir ki insan bir gün ölür! Kendi hedeflerine engel görüp üstüne çullandıkları, mobbing uyguladıkları ve hayattan bezdirdikleri insan artık dayanamaz hale gelir ve bir gün ölür! “Onu bitireceğiz, ayağını kaydıracağız, yakında görecek gücümüzü” diye açıkça işaret ettikleri ve haksız edimlerle yaraladıkları insan bir gün ölür! Yaptıkları kötülükler karşısında ayakta duran, boyun eğmeyen ve haklı mücadelesini sürdüren insan üstüne çökenlerin düzenbazlıklarına, haksızlıklarına karşı bir gün dermansız kalıp ölür. İnsan bir gün ölür çünkü, ne kadar dayanırsa dayansın, ne kadar güçlü olursa olsun, kötülüklere bir noktadan sonra kalbi dayanmaz ve ölür. Beyin kanamasıyla ölür veya kalp kriziyle ölür ya da kanserden ölür veyahut kendi canına kıyarak ölür! Bu ölüm uyguladıkları mobbingle, yaptıkları kötülüklerle, haksızlıklarla insanın hayatına kastedenlerin marifetidir. Artık boyunlarına zafer madalyalarını takabilirler.
Övünç kaynağı: Kötülük
Gözlerini hırs bürüyen ve kötülük yapmayı strateji kurmak olarak bir övünç kaynağı görenlerin muhakkak öğrenmesi gerekir ki insan bir gün ölür! Kötülükten beslenmenin dışında bir meziyetleri, hünerleri olmayan bu güruhtaki insanların sevmek erdemini içinde barındıran bir anlayışa bağlanmaları mümkün değildir. Birbirlerinden farklı anlayışlara, kimliklere, çıkarlara sahip görünseler de kötülük yapmak söz konusu olduğunda, tereddüt etmeden işbirliğine giderler. Bu sebeple, yapılan kötülüğün faillerinin sözde karşıt görüşlerden olmaları kafaları karıştırır. Halbuki tutarlı bir hayat görüşlerinin bulunmadığı apaçık ortadadır. Onları birleştiren şey, kötülük yapmayı bir beceri olarak görmekten duydukları hazdır. Bu haz kişiliklerinin esasını oluşturur. Strateji kurmayı ve taktiksel adımlar atmayı, kötülük yapmak için bir zeka göstergesi olarak anlamaktan mutluluk duyarlar. Masum insanların hayatlarını zehir etmezler sadece, onları ölüme de sürüklerler. İtibar suikastı yapmayı, iftira kampanyası düzenlemeyi, dedikodu yapmayı, hayatlarının merkezine normal, rutin işleri olarak yerleştirmişlerdir. Bu güruhun üyelerinin hayattan başka türlü tat almalarının imkanı yoktur. Ancak sonuçta ellerine geçen en büyük mükafat yaptıkları kötülüklere dayanamayan insanın ölümüdür. Onlar kötülük yaptıkça karşılarında yıkılmadan ayakta duran, her kötülüklerine karşı haklı mücadelesine devam eden insanın kalbi artık dayanamaz ve bir gün ölür! Bu ölümden zerre kadar mesuliyet duymazlar, çünkü arlanma nedir bilmezler.
En büyük zaferiniz!
Halbuki, terör örgütlerinin, çetelerin ve suç şebekelerinin yaptığı insanlık-dışı canavarlıklar ile sözünü ettiğimiz güruhtakilerin yaptığı kötülükler özünde bir ve aynıdır. Sonuçta hepsi insanı öldürür. Silahla değil de mobbingle, bombayla değil de itibar suikastiyle insan öldürmenin özde bir farklılığı yoktur. Aniden öldürmekle zamana yayarak öldürmek arasında da özde bir fark yoktur. Sonuçta insan ölür. Terör örgütlerine, çetelere ve suç şebekelerine karşı hem devlet hem de toplum olarak seferber olmak ve topyekun mücadele etmek gereklidir ve bu mümkündür. Ancak, itibar suikastçilerine, kötülüğü kılıfına uydurarak yapanlara karşı devletin ve toplumun topyekun mücadelesi mümkün görünmüyor. Çünkü bu ölümler yapılan kötülükler sonucunda gerçekleştiği halde, failleri olduğu düşünülmeden doğal ölümler olarak kayıtlara geçiyor.
Dolayısıyla “insana” bir sorumluluk düşüyor: sevmek erdeminden yoksun olanları kötülük yapmaktan sakınmaya zorlamak! Bu güruhtakilerin hayatta “değerler” olduğu hakikatini oturup düşünmelerini ve insan yaşamının değerli olduğunu idrak etmelerini temenni etmek yeterli değildir. Değerleri ve insan yaşamını savunmak gerekir. İnsan bir gün ölür! O insana kötülükler yapmaktan haz duyanların hayatta ulaşabildiği en nihai zafer budur! Yani üstüne çullandıkları, hayatını zehir ettikleri insan bir gün gelir dayanamaz ve ölür! Kalp kriziyle ölür, beyin kanamasıyla ölür, kanserden ölür ya da intihar ederek ölür, ama ölür! Sevmek erdeminden yoksun olan ve kötülüğü yaşamın yegane meşgalesi kılan güruhlara söylemek zorunluluktur ki ulaşabileceğiniz en büyük şanlı zafer budur!