“Herkesin, kendisi ve ailesinin, sağlık ve mutluluğu için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır.
Herkes; işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi denetiminin dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir.”
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’sinin 2. maddesinde diyorki:” Herkesin hayatını bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan tam iyilik hali içinde sürdürmesini sağlamak için fert ve toplum sağlığını korumak ve bu amaçla ülkeyi kapsayan plan ve programlar yapmak, vurgulamak ve uygulamak, her türlü tedbiri almak, gerekli teşkilatı kurmak ve kurdurmak…” Sağlık Bakanlığı’nın görevidir.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin, altını çizdiği insan, aile, beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım kavramlarıdır. Yani herkesin sağlıklı bir yaşam için “Olmazsa olmaz” niteliği taşıyan bu kavramların fonksiyonlarıyla “Yaşam biçimi” haline dönüştürülmesi kaçınılmaz olmaktadır.
Bildirgenin Birleşmiş Milletlerin bütün üyelerine verdiği bu evrensel mesajın ulusal metinlerde olduğu gibi, ülkemizde de yukarıda sözü geçen yasa maddesinde iyi algılanarak yazıldığı anlaşılıyor. Yani, devletin ilgili bakanlığı insanın yaşamını bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan “Tam iyilik hali” sağlanacak şekilde dengeleyecektir.
Sağlık evrensel bir “Olgu” olduğu gibi sağlık hizmetleri de evrensel hizmetlerdir. Bu niteliği taşıyan hizmetleri, yasanın ön gördüğü gibi “Çok boyutlu” ele almadıkça yöneticilerin uygulamaları sonuç vermeyecektir. “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalizasyonu”, “Sağlık Reformu” gibi büyük iddiaların çıkmaza girmesinin nedeni, çok yönlü ve evrensel düşünemeyen yöneticilerin “Devletçilik” girdabında sıkışmalarıdır. Bu yüzden, yıllardır sağlık hizmetlerini çözmeye soyunan yöneticiler, mevcut yasaların uygulanmasını bile sağlayamamaktadırlar.
Yönetimde istikrarsızlık, sık sık bakan değişiklikleri, ideolojik farklılıklar, metodoloji yanlışlığı, bürokratik tıkanıklıklar, hizmetleri kilitlemiştir. Daha da önemlisi, yöneticiler, politik kişilikleri nedeniyle bağımsız, bürokratik yozlaşma nedeniyle bilimsel, tek boyutlu olmaları nedeniyle de evrensel düşünemiyorlar.
Niçin bunları vurguluyoruz? Yasa bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan “Tam iyilik hali” istiyor, insanımız için. Bunun gerçekleştirilmesi, ne populist politikalarla ne de sağlık hizmetlerinin bütünlüğünü bozan palyatif girişimlerle mümkün olur.
Bir ülkenin, istikrarını hiç bozmadan hizmetleri sürdürmesi gereken sivil nitelikli ve mesleki donanımlı üç orduya sahip olması kaçınılmazdır.
1- Sağlık ordusu 2- Eğitim ordusu 3- Adalet ordusu İnsanımızın, sağlık ordusu; performansını, eğitim ordusu; bilgisini, adalet ordusu; sosyal dengesini sağlayacaktır. Bu derece yaşamsal önemi olan sağlık ordusunun, dizaynını yapacak bakanlığın; 1- Bağımsız bir bakanlık olması,
2- Bakan atamasının en az iki dönem (10 yıl) kesintisiz olacak şekilde planlanması,
3- Atanacak kişinin, kamuoyu yoklamalarıyla her partiye eşit mesafede olduğu tescil edilen 3 kişi arasından, Yüksek Sağlık Şurası tarafından seçilen bir kişinin, Cumhurbaşkanınca onaylanmasıyla atanması, (Bu önerimiz, Eğitim ve Adalet Bakanlıkları içinde geçerlidir)
4- Bakanlığa ayrılan sağlık harcamaları payının her yıl %10’un altına düşmemesi, 5- Cumhurbaşkanlığına bağlı, sağlık hizmetlerini ekonomik yönden denetleyen bir kuruluş oluşturulması,
6- Eğitim ve öğretim hizmetlerinin bakanlık bünyesinden çıkarılarak, Üniversite ve mesleğe yönelik hizmetler yürüten sivil örgütlere bırakılması,
7- Bakanlığın, sağlık hizmetlerinin kurulması, organizasyonu, koordinasyonu, değerlendirilmesi ve idari yönden denetlenmesinden sorumlu olması benimsenerek, yasal düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.
Sağlık hizmetleriyle ilgili sorunlar masaya yatırılırken, geliştirilecek projeler devletçiliği değil insanı ön plana çeken projeler olmalıdır. Endişemiz, yapılan iyi niyetli çalışmaların bakanlar değiştiğinde hizmetlerin durdurulması ile ilgili geçmiş tecrübelerden kaynaklanmaktadır.
Günümüzde tartışılan “Vardiya usulü” bu nitelikte çağrışımlar yaptıran bir hizmet görünümündedir. Pratik yaklaşım olarak mantıklı ve halka yararlı görünüyor. Bu girişim, sağlık hizmetlerinde çağdaş anlamda altyapı defekti olan bir ülkede, kısa sürede bir ihtiyacı karşılayan, uzun sürede zaman kaybettiren bir yapılanma olarak yorumlanabilir. Hizmeti yürütenler, hattı müdafaa yerine sathı müdafaayı tercih etmelidirler. Bu sathın bütün vatan olduğunu tartışmaya açmamalıdırlar.