Tarih boyunca insanın yapısı, “insan” tarafından değişik yönlerden analiz edilmiştir.
Konuyu ele alıp inceleyen, merak eden, şüphelenen insanların yorumlarını içinde yaşadıkları kültür iklimi şekillendirdiği gibi, özgün düşüncelerin katkısı da büyük olmuştur.
Kültür ikliminin etkisi yorumları çeşitlendirerek kültüre yeni ufuklar açarken, özgün düşüncelerin ivmesi ise yeni boyutların yakalanmasına neden olmuştur.
Genel olarak insanı ele aldığımızda “nedir” sorusuna vereceğimiz cevap,
İnsan, biyolojik bir varlıktır!
İnsan psikolojik bir varlıktır!
İnsan sosyal bir varlıktır!
Şeklinde olabilir.
Tarihsel olarak bilim insanları “insanı” yorumladıklarında, bu üç boyutun herhangi birinden hareket ettiklerinde, bütünselliği yakalayamamışlardır.
Bilim insanları, “biyolojik insan”ı yorumladıklarında, hayvanlar aleminin “sakinleri” ile karşılaştırarak sonuçlar çıkarmışlardır.
İnsan yaşamına uygulanan bu veriler insanı tatmin eden bir yaşam tarzı oluşturmaya yetmemiş, ancak bilimsel doğru olarak algılamaya devam edilmiştir.
Sonuçta yaşamı bütünsel olarak düşünüp algılayamayan yöneticilerin verdikleri kararlar, öldürülen insanların “herhangi bir biyolojik hayat”ın yok olması gibi ilkelleştirici sonucu doğurmuştur.
Bilim insanları, insanı “psikolojik insan” olarak yorumladıklarında, vardıkları sonuçların verileri, duygusal kökenli davranışlarını karara dönüştüren yöneticileri, savaşları başlatan varlıklar haline dönüştürmüştür.
İnsanı sosyal bir varlık olarak yorumlayan düşünürlerin vardıkları sonuçlar ise yaşamın psikolojik ve biyolojik boyutlardan soyutlandığında bir “kaos”a dönüşmesinin kaçınılmaz olduğunu ortaya koymuştur.
İnsanın kendi biyolojik yapısının bakımını yapamadığı,
Psikolojik ruh dünyasını tatmin edemediği,
Sosyolojik temelli sosyal yapısını düşünemediği, bir iklimde, insanın bütünlüğünü yansıtan yeni bir “paradigma”ya ihtiyaç var demektir.
Bunun için kullanılacak evrensel kökenli araçlar bilim, akıl ve düşüncedir.
Hedeflenmesi gereken boyutlar bilimin evrenselliği, sanatın evrenselliği ve dinin evrenselliğidir.
Bunlar çağdaş medeniyetin olmazsa olmaz boyutlarıdır.
Sevgi ve saygılar.