Güzel ve yerinde söylenmiş, insan davranışlarına yön veren, pek çok güzel söz, deyim, hatta şiirlerimiz var. Bazılarını çerçeveletip duvarlarımıza asarız. Masamızın üstüne, gözümüzün önüne koyduklarımız bile vardır. Bir kısmını kim söylemiş, ne zaman hangi koşullarda söylenmiş, çoğu zaman bilmeyiz. İşin bu kısmı, aslında çok da önemli değildir, zira söylenenlerin çoğu anonimdir. Zaten bu nedenle de halka mal olmuşlardır. Yol gösterici olduklarını bilmemiz, bizim için yeterlidir. Asıl olan sözlerin içeriğidir. Gelin birkaçını hatırlayalım.
Soğuk kış günlerinde aklıma gelen biri:
Şu dört şeye,
Şems-i sitaya, (kışın güneşine)
Nasihat-ı adaya, (düşmanın nasihatine)
İltifat-ı ümeraya, (amirlerin iltifatlarına)
Vad-ü nisaya, (hanımların sözüne)
Aldanma, güvenme.
Ben demedim, sadece naklettim. Yorumu sizlere bırakıyorum.
Başka bir söz “ingeneye beylik vermişler, önce babasını kesmiş.” Babasını, yakınlarını, kesmese bile, başa geçtiklerinde, mesnetsiz ve sebepsiz yere, yakın ve dost bildiklerine zarar verenlerimiz vardır.
Bu durumlarda hemen şöyle denilir: “Kol kırılır yen içinde kalır.” Ancak karşıtı da hazırdır. “Dal rüzgarı affetse bile, kırıldığıyla kalır.” Hem ne demişler: “Gönül yarası yumruk yarasından daha zor iyileşir”miş. Birincisi, bir haftada geçerken, ikincinin yarası bazen yıllarca geçmezmiş.
Binlerce yıl öncesinde söylenmiş bir deyim: “Onurlu bir yenilgiyi, şerefsiz bir kazanca yeğle, ilkinin acısı bir gün, diğerininki ise yıllarca sürer.” Bugün, hala geçerli değil mi?
Bir başka benzerini Alman Robert Bosch söylemiş:
“Para kaybetmeyi, itibar kaybetmeye tercih ederim.”
Ancak ilk söyleyen o değil. Milattan önce IX. Yüzyılda Xsentius tapınak yazısında şöyle yazıyor: “Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı kısa bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.”
Gelin son olarak bir başkasını okuyalım, M. Horasani”den:
“Onlar, şerrinden emin oldukları için, dostlarını kendilerinden uzak tuttular.
Düşmanlarını kazanmak için, kendilerine yakın tuttular.
Yakın tuttukları düşmanları, dost olmadı.
Ancak uzak tuttukları dostları, düşman oldu.
Herkes düşman safında toplanınca, yıkılmaları mukadder oldu.”
Söylenenlerin pek çoğu ne kadar da anlamlı, ama anlayanlar için. Ne demişler: “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.” Söylediklerim hep anlayan meslektaşlarıma. Anlamayana sözüm bile yok.
Saygılarımla.