Mükemmel bir insan olmak isteyen her kişinin, kendi nefsini bütün insanları sevmeye ve onlara muhabbet beslemeye alıştırması gerekmektedir. Olgun insan, başkalarına acır, onlara şefkat ve merhamet gösterir.
Unutmamak gerekir ki tüm insanlar, aynı anne babadan gelmekte, bir nevi nesep bağıyla birbirlerine bağlı bulunmakta, insanlık noktasında birleşmekte ve bir nevi geniş bir aile örneğini yansıtmaktadır.
Normal bir ruh yapısına sahip olan herkeste, ilahi bir nimet olan akıl bulunmaktadır. Zaten her kişi, akıl sayesinde kâmil insan olma şerefine nail olabilmektedir. İnsanların biyolojik ve psikolojik yapıları üzerinde düşündüğümüz zaman, onları mükemmel kılan şeyin akıl olduğunu anlamaktayız. Kişinin insanlığı, akıldan ibarettir. Akıl, bütün insanlar için değişmeyen önemli bir cevherdir. Tüm insanlar, aynı akıl cevherine sahiptirler. Sadece onların biyolojik yapıları farklıdır. Bütün insanlar akıl noktasında ortak özelliğe sahip olduklarına göre, mutlaka birbirlerini sevmelidirler. Aklını çalıştıran her insan, bunun zorunlu olduğunu anlar. Ona göre edepli/erdemli insanları, edeplerinden dolayı sevmek, bundan yoksun olanlara da acımak gerekmektedir. Çünkü erdemli insanlara, bütün insanları sevmek, onlara acımak ve onlara şefkat göstermek yakışır. Bu güzel özelliğin, özellikle makam, mevki ve imkân sahibi olan insanlarda olması gerekir. Babaların, aile bireylerine, yöneticilerin, tabalarına bu güzel duygularla yaklaşmaları, ne kadar güzel olur! Kemal mertebesine ulaşmayı seven insan, insan sevgisinden mahrum yaşayamaz.
Akıl, nefsani duyguların, gazabın ve öfke gibi kötü duyguların etkisinde kaldığı zaman, insanlar birbirini sevmeyi bir tarafa bırakarak birbirlerine zulüm etmekte ve kötü davranışlarda bulunmaktadırlar. Bu gibi durumlarda, insanlar arasında sevgi saygı değil, kin ve nefret duyguları gelişmektedir. Bu hal, insanlar arası düşmanlık, kavga ve savaşların meydana gelmesine yol açmaktadır. İnsanlıkta amaç ise, kin, nefret, haset, düşmanlık değil; hayır, sevgi, saygı ve merhamettir. Söz olarak kötülük, nefret, haset ve benzeri ifadeler, insanı üzmekte; iyilik, şefkat, merhamet ve sevgi sözcükleri ise, insanın kalbinde, ruhunda bir ışık gibi aydınlığı yaymaktadır.
Okuyucuları sıkmamak için, sözü fazla uzatmak istemiyorum.
Netice olarak bahar çiçeklerinin açması, her tarafa güzel koku saçması ve neticede dünyanın cennete dönüşmesi için, felsefeciler kin, nefret ve düşmanlığı değil, insan sevgisini savunmuşlar; tüm peygamberler, evrensel olarak insanlar arasında hak, hukuk ve adaletin uygulanmasını, neticede insanlar arası sevgi, saygı, toplumsal uzlaşı ve barışı hedeflemişler. Son peygamber Hz. Muhammed’in (sav.) en büyük mucizesi ve kendisinden sonrakilere emanet olarak bıraktığı Kur’an-ı Kerim’in baş tarafında yer alan ve onun özeti durumunda olan Fatiha Suresinin girişinde, “Hamd/şükür, âlemlerin Rabbi, rahman ve rahim olan Allah’adır”[1] mesajı verilmektedir. Bu ilahi mesajda, Allah’ın tüm âlemlerin rabbi olduğu, ayrıca herkese karşı rahman ve rahim olduğu anlatılmaktadır. Rahman ve rahim sıfatları, sevginin, şefkatin, merhametin, acımanın, iyiliğin ve benzeri tüm güzelliklerin kaynağıdır. Görüldüğü gibi Kur’an-ı Kerim’in başlangıcında, mükemmel bir sevgi mesajı verilmektedir.
Herkese sevgiler, saygılar ve hürmetler!
[1] el-Fatiha 1/1, 2.