İş yeri hekimliği, gelişen endüstri, artan işçi sayıları ve modern çalışma yaşamının gereği olarak önemli bir hekimlik alanı hâline gelmiştir. Yakın bir gelecekte, tıpkı diğer branşlar gibi bir uzmanlık hâline gelmesi de söz konusu olacaktır. Çağdaş, ileri ülkelerde çok önemsenmektedir. Ülkemizde de bu alanda ilerlemeler olmuştur. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkarılmıştır. Bu, önemli ve değerli bir gelişmedir. Ancak, yönetiminde ve uygulamalarında ciddi problemler söz konusudur.
Şirketler, çoğunlukla, iş yeri hekimini, aracı bir kuruluş olan Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi (OSGB) adı verilen özel kuruluşlardan temin etmek yoluna gitmektedir. Bir şirket, gazetelere veya internet ortamına “iş yeri hekimi” aradığına ilişkin bir ilan verdiğinde de, bu ilanları takip eden bazı OSGB çalışanı bu şirketi aramakta ve “Siz zahmet buyurmayın, bizde iş yeri hekimleri var (Hâlbuki o anda yok, işi kotardıktan sonra bulacak), biz size bu hizmeti sunarız. Lütfen bizimle çalışın, rahat edersiniz. Hem ne diye kendinizi sıkıntıya sokacaksınız, maaşını da biz veririz, sizinle organik bir bağı da olmaz, bordronuza almamış olursunuz!” diyebilmektedir. Şirkete çok büyük ve etkileyici bir pazarlama taktiğiyle neredeyse cennet vaat edilmekte, şirket yetkilileri de dört köşe olmaktadır.
OSGB, şirketle anlaştıktan sonra birkaç hekimi arayarak, insan kaynakları (İK) yetkililerinin değerlendirmesine hekimleri sunmaktadır. Çoğu fen-edebiyat veya iktisat-işletme kökenli olan bu İK yetkilileri de üniversite sınavlarında kendilerinden yüzlerce puan fazla almış hekimlerimizi değerlendirmektedir! Hekimi ezmeye yeltenenler, “Seni bir deneyeceğiz!” diyenler, “Memnun kalmazsak gönderiveririz!” diye kendi aralarında gülüşenler…
İş yeri hekimleri, şirket yetkilileri tarafından değerlendirilmeye başlanır. İlk aşamada, bazen yirmili yaşlarda genç bir İK çalışanı hekimle görüşür, sorular sorar, notlar alır. Hekim, uygun görülürse ikinci görüşmeye çağırılır, bu sefer biraz daha yaşlı ve üst pozisyondaki İK yetkilisi hekimle görüşür, o da uygun görürse, son olarak “patron”a veya genel müdür, genel müdür yardımcısı, idari işler direktörü vs. gibi âli mercilere hekim sunulur. Çok büyük bazı şirketlerde bu aşamaların altı ay, dokuz ay, hatta bir sene sürdüğü vakidir. Görüşmeler, görüşmeler, görüşmeler… Bir türlü bulamazlar kendilerine layık bir iş yeri hekimini!
Uzun uğraşlar, toplantılar, görüşmeler sonucunda bir iş yeri hekimi bulunur. Kendisine uyması gereken şirket kuralları, prosedürleri anlatılır. Bunlara uymadığı takdirde yollarının ayrılabileceği söylenir. Her ne kadar maaşını OSGB’den alsa da, esas patronun kendileri olduğu net bir şekilde vurgulanır. Bu aşamalarda, hekimlerimizin yaşadıklarını lütfen gözünüzün önüne getirmeye çalışınız.
İş yeri hekiminin de kanunda yeri olan çok ciddi görev ve sorumlulukları vardır. Bunları yerine getirmediği takdirde, tıbbi ve hukuki problemlerle karşılaşabilir. Çalışanların sağlığıyla ilgili olarak alınması gerekli bir tedbiri, önlemi, uygulamayı yerine getirmek zorundadır. İşini layıkıyla yerine getirmeye çalışan bir hekim düşünün; gerekli tüm önlemleri almaya çalışan, iş sağlığı kurul toplantılarında iş yeri hekimi, alınması gereken önlemleri, uygun görevde çalışmayan çalışanların görevlerinin değiştirilmesi gerekliliğini vs. şirket yetkililerine bildirir. Bu bildirim, tabii ki önce sözlü olmakta ve kurul toplantısı defterine bilahare yazılmalıdır. Bazı şirketlerde, iş yeri hekiminin bu önlem talepleri şirket yetkilileri tarafından uygun görülmemekte, angarya olarak görülebilmekte ve bu önlemler alınmamaktadır. Ancak burada çok önemli bir nokta var. İş yeri hekiminin, taleplerini kaydetmesi gereken kurul defterine, bu talepleri şirkete bildirdiğine dair yazıyı yazması da bazen engellenmektedir. Sonra istenmeyen bir durum olursa, “İş yeri hekimi, bize bildirmedi ki… Biz, bu işlerden ne anlarız? Bildirseydi, bu defterde yazardı. Bakın yazmamış.” diyebilmek için!..
Hekim ısrar ederse, şirket, aracı kurum OSGB’yi arayabilir ve hekimin çok konuştuğunu, kendileri ile uyumlu çalışmadığını, bu hekimle devam etmeyeceklerini, yeni bir hekim bulmaları gerektiğini, aksi hâlde OSGB’yi de değiştireceklerini söyleyebilir ve hatta söyler… OSGB de hemen hekimi kovar, aksi takdirde müşterisi olan şirketi kaybedecek. Yeniden hekim görüşmeleri başlar… Bu fasit daire böyle sürüp gidebilir.
Hekimin maaşını şirket, OSGB’ye öder, OSGB de kendi alacağını (hakkını) her ay alır, kalanını da hekime verir. Her ay, hekimin, keza iş güvenliği uzmanının sırtından para kazandıran bir işleyiş!.. İş yeri hekimliği… Bu sömürü mü, yoksa modern kölelik mi!
Oysaki Bakanlık, iş yeri hekimlerini ve iş güvenliği uzmanlarını bizzat kendisi işe almalı, onlara maaş ve özlük haklarını kendisi sunmalıdır. Bu yapılırsa, iş yeri hekimleri, keza iş güvenliği uzmanları daha huzurlu ve verimli olabilirler.
HİCRAN’dan (Hicran; Öteki Adam Yayınları, İstanbul 2012) bir rubaimizle bitirelim.
MÜEBBED HİCRET
Hiç boş kalmaz aşkhanem, yar gider, hasret gelir.
Neş’e gider, gam gelir, haz gider, hayret gelir.
Bir bakarsın kapıda, gülşen, gülzâr, hâristan,
Hüzün çöker ufkuna, müebbed hicret gelir.
Not: Bu makale, çok sayıda iş yeri hekiminin yürek yakan feryatlarından kısaltılarak ve yumuşatılarak hazırlanmıştır.