“Hellen tanrılar panteonu Anadolu toprağının bereketidir.”
Letoon…
Antik Lykia uygarlığının dini merkezi konumundaki kutsal kent.
Adını tanrıça Leto’dan almıştır. Fethiye-Kaş yolu üzerinde Kumluova dolaylarında karşılar sizi. Sessiz, mütevazi. Bir tanrılar şehridir oysa, yüceliği özünde saklıdır.
Her antik şehir gibi ıssızdır Letoon, farklı bir büyüsü vardır, derinlerden size seslenen, sizi saran farklı bir tınısı.
Şehrin ortasında yan yana üç tapınak bulunur. Günümüze kadar en iyi korunabilmiş olanı beyaz mermer sütunlarıyla hala ayaktadır. Leto’nun tapınağıdır bu, bir gelin gibi süzülür gökyüzüne doğru. Mağrurdur öte yanda, Zeus’un eşidir çünkü, çocuklarının anası. Siz sessiz kaldıkça yanında, o anlatır size kendi zamanını. Gördüklerinden, yaşadıklarından bahseder. Ve sonra her şeyin nasıl da bir toz bulutu gibi dağıldığından. Leto adının Lykçede ‘kadın’ anlamında kullanılan ‘lada’ sözcüğünden geldiği düşünülmektedir. Diğer iki tapınak ana tanrıçanın çocukları Apollon ve Artemis’e adanmıştır. Nitekim Apollon Lykia’nın baş tanrısı olacaktır, Troia savaşında şehrin koruyucusu da ondan başkası değildir. Homeros, ilahilerinde “Lykia soylu” diye çağırır Apollon’u. Patara’da doğduğu söylenir, annesi bir hurma ağacının gölgesinde doğurmuştur onu. Müziğin ve sanatın tanrısıdır. Elinden lir eksik olmaz bu sebeple. Aşık olduğu kız bir defne ağacına dönüştüğü içindir ki defne ile de özdeşleştirilmiştir. Artemis Apollon’un ikiz kardeşidir. Ok ve yayıyla betimlenir çoğu yerde, avcılığıyla tanınır. Apollon güneştir, Artemis ay.
Bu tapınaklar şehrinin kadim öyküsü Elmalı’da bulunan bir yontucuk kümesi ile anlam kazanmıştır. Tanrıçanın çocuklarıyla beraber tasvir edildiği son derece doğal bir eserdir bu. Anadolu toprağından çıkıp selam verir size, mutluluk saçan ve ışıldayan İonya’ya özgü tebessümüyle.
Farklı bir gülümseyiş görülür İon sanatında. Antik yontularda rastlanılan arkaik gülümseme, Hitit eserlerinde yukarı doğru çekilen ağız köşeleriyle ya da dudak büzülmesiyle ifadesini bulurken, Batı’ya doğru ilerledikçe, İon sanatçılarının ellerinde, daha doğal ve insancıl bir görünüşe bürünmüş, gülümseme tüm yüze yayılmıştır. Yeni Hitit–Phryg geleneğindeki iri açılmış gözler ve donuk bakışlar giderek yumuşamış, gözleriyle konuşmaya başlamıştır eser sizinle, ışıldayan gözleriyle. İnsanın varoluşuna bir başka anlam katabilmek için adeta, onun benliğiyle birlikte varoluşuna imkan verircesine. Bu sanatsal evrimin, Yeni Hitit eserlerinden başladığı, Phryg yontuları aracılığıyla Kybele resimlerinde işlendiği ve erken İon yapıtlarına taşınarak gerçekleştiği düşünülmektedir. MÖ 700 dolaylarında Yeni Hitit ülkesinde yaşanan siyasi çöküşün ardından Phryg sanatına devredilmiştir kültürel emanet. Siyasetin kültür ve sanatla olan bu kadim bağıntısı onulmaz bir çelişkiyi de beraberinde taşır her daim. Phrygler, Yeni Hitit ve İon sanatı arasında bir köprü görevi üstlenerek, tarihsel bir sürüklenişe sebebiyet vermişlerdir, koşulların zaruri kıldığı istem dışı bir itki gibi adeta. Antik çağın meraklı ve cesur gezginleri Fenikelilerin de bu olgunlaşma sürecinde önemli rol üstlendikleri bilinmektedir.
Şimdiye kadar bize öğretilenin aksine, Anadolu’nun birçok yönüyle günümüz uygarlığının temelini oluşturduğuna dair kanıtlar yadsınamayacak biçimde gün yüzüne çıkmaktadır: Hellen mucizesinin zannedildiği gibi ansızın ve kendiliğinden ortaya çıkmadığına, çıkamayacağına, bilakis ışığının kaynağının ve gücünün Doğu’dan, komşu kıyılardan ve ötesinden geldiğine dair.
İonlar hiç kuşkusuz bu ışığın başat kaynaklarından biriydi. Anadolu halkları arasında çağlar boyu süregelen kültürel alışverişin ürünü olarak Ege’nin parlak çağını süsleyen, kendi gerçekliğini yaratırken Batı’yı da bir anlamda besleyen, onu ışığa doğru sürükleyen, geliştiren. Sanatın bereketli eli.
Bu bağlamda, Samos, Miletos ve Ephesos, Hellen klasik sanatının oluşumunda rol oynayan önemli antik merkezlerdi. Ephesos’un yüzü daha ziyade Doğu’ya dönük iken, Samos ve Miletos özgür bir bakış açısıyla doğaya ve doğal olana sadık kalmayı tercih etmişlerdi. Doğa filozoflarının burada yetişmesinin nedenleri de bu farklılıkta aranmalı. Thales hatırlanmalı öncelikle, sonra varlığın temelini oluşturduğu öne sürülen üç temel unsur: su, hava ve ateş. Aralarına toprak ta iliştirilecektir sonraki dönemlerde. İonyalı sanatçılar, MÖ 547 dolaylarında başlayan bir göç dalgası ile yurtlarını terk ederek Hellas’a gittiklerinde, sanatlarını da beraberlerinde götürmüşlerdi Atina’ya. Küskün, kırgın bir ayrılık olmalı bu, sebebinin Pers işgali olduğu düşünülmektedir. Nitekim, Dor tapınakları dahi mimari özelliklerini İonya’nın dikdörtgen şeklindeki megaronlarından miras alır. Düzenli kent tasarımı Anadolu’nun doğusunda Urartu ile başlar, Yeni Hitit ve Phryg sanatı aracılığıyla Ege’ye taşınır, İonları sarıp sarmaladıktan sonra durmaz, Hellas’a doğru yolculuğuna devam eder.
Kültürün tek bir ulusa tahsis edilmesi mümkün olmadığı gibi tanrılar da ortaktır medeniyetler arasında. MÖ 7-8. yüzyılda yaşadığı düşünülen Hesiodos’un Theogonia’sında bahsettiği tanrılar panteonunun izleri takip edildiğinde Babil destanlarının ince detaylarında gezinirken bulursunuz kendinizi. Tanrılar, Anadolu’nun bir ucundan diğerine isim değiştirirler sadece. Lykia’nın ana tanrıçası Eni Mahanahi veya Leto, Phrygia’nın Kybele’sidir. Bakkhaların ilham kaynağı coşkulu Dionysos şarap tanrısıdır. Tiyatronun da yaratıcısı olarak kabul edilir. Bir başka pencereden bakışla Anadolu mistisizminin kaynağı. Hallac’a uzatır ellerini çağlar öncesinden, dervişlerin ayak izlerini takip eder geceler boyu.
Nihayetinde, kimliklerin ve yerlerin muhakkak ki ehemmiyeti yoktur temelde, her biri bütünün içinde erimektedir. Hakikate hak ettiği değeri vermektir mühim olan, bilincin serimlediği tutku ve olağanüstü çaba da bu gayeyi hedeflemektedir, ve bu sebeple kıymetlidir.
***
Miletos’lu Thales bir gece yürüyüşü sırasında yıldızları seyrederken önündeki çukuru göremeyip düşer. Bu nedenle ona eşlik eden Trakyalı hizmetçi kadının alay konusu olur.
“Güya yıldızları seyrediyorsun ama daha önündeki çukuru görmekten acizsin” der hizmetçi kadın gülerek.
Heidegger’in sözü ise bu alaylı serzenişe bir yanıt mesabesindedir:
Düşünmek ve eylemek.
Aynı anda.
Çok zor.
Kaynak:
Uygarlık Anadolu’dan Doğdu, Fahri Işık. Akdeniz Ülkeleri Akademisi Vakfı, Mart 2022, İstanbul.
Görsel:
Letoon Kutsal Alanı, Kumluova, Seydikemer, Muğla.