İşkencenin ülkemizin gündemini işgal ettiği süreç, kırklı yıllardan beri devam ediyor.
Günümüzde, Türkiye Cumhuriyeti’nin Adalet Bakanının milletten özür dilemesiyle “hastalığın iyileşmediğini” bir kez daha görmüş oluyoruz.
İşkence vardır!
İşkence devam ediyor!
Ve de işkence itiraf edilerek ilk kez milletten özür dileniyor.
“İşkence insanlık suçudur.”
İnsan olan işkence yapabilir mi?
Hangi duygularla bir insan bir başka insana işkence yapabilir?
Bu eylemin ideolojik temeli var mı?
Bir insanı “insan” kabul ederek ona işkence yapılabilir mi?
Gelişmişlikle işkence yapma yaklaşımı arasında bir ilişki olabilir mi?
Bu sorular uzatılabilir.
Ancak zamanı durduracak soru şudur:
İnsanı korumakla görevli insanların bilinçaltları, hangi kültürel birikimle donatılırsa, ortamını bulduğunda işkence eylemine öncülük edebilir?
Bilimsel anlamda yapılan araştırmalar “genetik köken” ya da çevre faktörlerini suçlandırabilmektedir.
Acaba aynı bilimsel yaklaşım, toplumsal anlamda insanı korumayla görevli insanların, işkence yapma hastalığını genlerinde ya da kültüründe taşıyanlarını saptamakta acziyet içindemi?
Aciz ise bu nasıl bilimdir?
Yoksa bu nasıl yönetimdir?
Ya da kendi insanını kendine düşman etmekte bu kadar “istikrarlı” olan “devlet” nasıl devlettir.
İnsanı konuşturmak için işkence…
İnsanı itiraf ettirmek için işkence…
İnsanı korkutmak için işkence…
İnsana ideolojisi için işkence…
İnsana inancı için işkence…
İşkence yapanlar bu fonksiyonlar için işkence yapmaktadırlar.
İşkence yapanın kazandığı görülmemiştir.
İşkenceye uğrayanın da kaybettiği görülmemiştir.
Tarih işkence yapanları silmiş, işkenceye uğrayanları bayraklaştırmıştır.
Ülkemizde Diyarbakır’da, Mamak’ta, Metris’te 12 Eylül’ün işkence izleri silinmeden, 28 Şubat’ın sosyal işkenceleri milletin gönlünde beraat etmeden, Adalet Bakanlarını milletten özür dilemeye kadar taşıyan işkenceler devam ediyorsa…
Yazık oldu otuz beş yıllık mücadelemize.
Bizi esas kahreden, milletin en aktif, en mücadeleci ve en dertli gençlerini işkencelerden geçirirken, diğer taraftan “Anayasa” hazırlayıp millete kabul ettirilen bir metnin, hâlâ işkenceye izin veren bir iklim oluşturmasına politikacıların izin vermesidir.
İnsanlıktan çıkmadan insana işkence yapılamaz.
İnsanlık için insanın dokunulmazlığını savunalım.
Saygının iklimini oluşturalım ki sevginin tohumları yeşersin.
38
önceki yazı