Akademik Akıl sitesinin bu ayki konusunun başlığı, “Cumhuriyet ve Demokrasi” şeklindedir. Cumhuriyet ve demokrasi kavramlarını kısaca izah ettikten sonra, onları Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in (sav.) sünneti ile mukayese etmeye çalışacağım. Özet olarak cumhuriyet, egemenliğin halk tarafından belli bir süre için seçilen parlamento eliyle sağlanmasıdır. Parlamento da devlet başkanını belli bir süre için seçer. Bu şekilde sağlanan bir idari sisteme, cumhuriyet denmektedir. Cumhuriyetle idare edilen toplumlarda krallık veya babadan oğula geçen bir saltanat söz konusu değildir. Cumhuriyetle idare edilen toplumlarda, her vatandaşın idarede bir iradesi, etkinliği vardır. Bu tür bir idari sistem, günümüzde çeşitli toplumlarda birbirlerine yakın şekillerde uygulanmaktadır. Demokrasi ise yönetim, halkın elinde bulunmaktadır. Demokrasi ile yönetilen toplumlarda bir kişi veya bir azınlığın egemenliği geçerli değildir. Toplumu demokrasi ile yani halkın iradesi ile yönetme şekli, tarihin çok eski dönemlerine dayanmaktadır. Cumhuriyet ve demokrasiyi başka şekillerde de tanımlamak mümkündür. Tanımlarından da anlaşıldığı gibi bu iki kavram iç içedir, birbirlerine yakın kavramlardır.
Eğer cumhuriyet ve demokrasi ile idare şekli, bilinçli bir şekilde ve iyi niyetle uygulanırsa, en uygun idare şekli olacaktır. Bunun için her şeyden önce halkın/toplumun eğitimli ve bilinçli olması gerekmektedir. Bu tür bir idare şekli, banim kişisel kanaatime göre Kur’an-ı Kerime ve Hz. Muhammed’in (sav.) uygulamasına en uygun idare şeklidir. Çünkü İslam anlayışına göre bir arada bulunan birkaç Müslüman, namaz kılacakları zaman aralarında en ehil olan kişiyi imam olarak öne geçirirler. Çoğunluk hangi kişide karar kılarsa, diğerleri de onlara uyacaklardır. Her türlü toplumsal oluşumlarda, baş bu şekilde seçilmelidir. Her iş için, işin erbabı seçilmeli ve o işin başına geçirilmelidir. İyi niyetle, samimi bir şekilde, böyle bir şey uygulandığı zaman, herkes uygulamadan memnun olur ve problem yaşanmadan işler yürümeye devam ede. Bu seçimler, belli süreler için olmalıdır. Toplumdaki her türlü idarenin başına geçecek kişi, bu şekildeki bir seçim ile seçilirse, toplumsal uzlaşı ve barış sağlanır. Aksi takdirde, toplumda anlaşmazlıklar baş gösterir, iç isyanlar başlar ve kavga yayılır. Nitekim İslam tarihinin ilk dönemlerindeki kavgalar, böyle başlamıştır.
İdarenin demokrasi yani halkın katkısı ile yapılmasını bir az daha açmak istiyorum. Hz. Muhammed (sav.) Arap kabileleri ile diyalogda bulunduğu zaman, her kabile kendi içlerinden temsilcileri seçer ve onları kendilerine temsilen Hz. Muhammed’in (sav.) yanına gönderiyorlardı. Hatta her kabilenin bayrağı bile farklıydı. Temsilci olarak seçilenler, kendi kabileleri adına hareket eder, anlaşma yapar ve karar verirlerdi. Bugünkü için köy muhtarlarını, belediye başkanlarını ve benzeri temsilcileri bu anlayış içerisinden yörenin halkı içerisinden seçmek, Hz. Muhammed’in (sav.) uygulamasına en uygun olan yönetim şeklidir. Nitekim Hz. Muhammed’in (sav.) Medine vesikasında belirtildiği gibi o antlaşmada, Müslüman veya gayrı Müslim, herkes kendini, kendi toplumunu temsil etmiştir. Bu toplantıda Araplar da, Arap olmayanlar da, Müslümanlar da ve Müslüman olmayanlar da kendilerini temsil etmişlerdir. Kur’an-ı Kerim’e en uygu olanı da toplumu bu şekilde cumhuriyet ve demokrasi ile idare etmektir. Bunu bazı ayetlerle teyit etmek istiyorum. Örneğin Fatiha suresi, Kur’an-ı Kerim’in özetidir. Onun özeti de başında bulunan “Elhamdu lillahi Rabbilalemin”[1] şeklindeki ayettir. Çünkü bu ayet, Allah’ın tüm âlemlerin Rabbi olduğunu bildirmektedir. Hangi inanç veya hangi etnik kökene sahip olursa olsun, herkesin kendini hür iradesi ile temsil ermesi gerekir. Tasvip etmediğim, onaylamadığım bir kişi, toplum yönetiminde beni temsil edemez. Benim irademe dayanmayan zoraki bir idarede, beni temsil etmeyen birinin başımda bulunup beni idare etmesi, en büyük terörizmdir. Böyle bir idare cumhuriyet ve demokrasiye uygun düşmediği gibi, Kur’an’a, sünnete, İslam’a ve hiçbir ilahi veya insani idareye uygun düşmemektedir. Allah eşit şekilde herkesin Rabbi olduğuna göre, her toplumun kendi yöneticisini kendi içinden seçmesi ve Allah’ın rızasına uygun bir şekilde o yöneticisine itaat etmesi gerekir. Kur’an bunu ne güzel bir şekilde dile getirmektedir:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَأُوْلِي الأَمْرِ مِنكُمْ فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً
“Ey İnananlar! Allah’a itaat edin, peygambere ve içinizden seçtiğiniz yöneticilerinize itaat edin. Eğer herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve ahiret gününe inanmışsanız, onu/o problemi Allah’a ve peygambere götürün/Kur’ân ve sünnete göre çözün. Bu, sonuç bakımından daha hayırlı ve daha güzeldir.”[2]
Her toplum, kendi yöneticisini (muhtarını, belediye başkanını, kaymakamını, valisini, idare azalarını, milletvekillerini), kendi hür iradeleri ile seçme hakkına sahiptir ve kendi hür iradesi ile seçmelidir. Buna engel koymak, toplumun iradesini devre dışı bırakarak atamalarla veya kayyumlarla toplumu idare etmek, Allah’a, Kur’an’a, sünnete, cumhuriyete, demokrasiye ve insanlığa muhalefet etmektir. Kur’an’ın buna benzer net ve açık emirleri vardır. Örneğin şu ayette insanların hür iradelerine engel olmama dile getirilmektedir:
وَلاَ تَسُبُّواْ الَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِ اللّهِ فَيَسُبُّواْ اللّهَ عَدْواً بِغَيْرِ عِلْمٍ كَذَلِكَ زَيَّنَّا لِكُلِّ أُمَّةٍ عَمَلَهُمْ ثُمَّ إِلَى رَبِّهِم مَّرْجِعُهُمْ فَيُنَبِّئُهُم بِمَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
“Allah’tan başka şeye tapanlara/taptıkları şeye sövmeyin ki, onlar da düşmanlıklarından dolayı cahilce Allah’a sövmesinler. Çünkü Biz, her topluma kendi yaptıklarını iyi göstermişiz. Sonra onlar Rablerinin karşısına dönecekler. O, onlara yaptıklarını haber verecektir.”[3]
Bu ayette haber verildiği gibi herkes kendi sevdiği kültürünü hür bir irade ile yaşama hak ve hürriyetine sahiptir. Buna karşı çıkmak, Allah’ın Kur’an’da tanıdığı bu hakkı reddetmek demektir. Hz. Muhammed (sav.) de hadislerinde kendimize arzu ettiğimiz her türlü iyiliği, hak ve hukuku, adaleti, tüm insanlara tüm insanlara tanımamızın gerektiğini haber vermiştir:
“Kendi nefsinize istediğinizi kardeşinize istemedikçe, iman etmiş olamazsınız.”[4] “Kendi nefsinize istediğinizi tüm insanlara istemedikçe, Müslüman olamazsınız.”[5]
İşte en güzel cumhuriyet ve işte en güzel demokrasi şekli ancak bu şekilde sağlana bilir. İşte Allah’ın ve Hz. Muhammed’in (sav.) açıklamalarına dayanan idare şekli.
Unutmayın!.. Allah Rabbülalemindir/herkesin Rabbidir!..
Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
[1] Fatiha ½.
[2] Nisa 4/59.
[3] el-En’âm 6/108.
[4] Müslim, İman, 71, 72; Buhari, İman, 7; Tirmizi, Kıyame, 59; Nesai, İman, 19,33; İbn Mace, Mukaddime, 9; Darımi, Rikak, 29; İbn Hanbel, III, 176, 177.
[5] Tirmizi, Zühd, 2; İbn Mace, Zühd, 24; İbn Hanbel, II,310; III, 473; IV, 70,77.