Şu anda çok şükür 79 yaşımdayım. Lise yıllarımda iken başlayan sorgulayıcı ve doğruya ulaştırıcı arayışlarımla Kur’an’ı yavaş yavaş, düşüne düşüne, anlama çabası ile araştırmacı yaklaşımım demek ki 60 yılı buldu.
O zamanın şartları çerçevesinde Arapça, Latince harflerle Arapça, Elmalılı Hamdi Yazır’ın Meali birlikteliği ile başlayan Kur’an araştırmacılığım, İstanbul Tıp Fakültesini kazanıp İstanbul’a gidişim ile İngilizce Kur’an ve 2 Meali eklemem ile artık bilimsel yaklaşımıma dönüşmeye başladı.
Tabi bu arada tıp eğitimim ile insan vücudunun mükemmelliğini kavradıkça Allah’ın tekliği inancım gittikçe pekişiyordu.
Bu arada Kur’an’a hakimiyetim artıyordu. Bu artış, bilimsel yaklaşım temelli olduğu için, bilgilerimi şema ve tablolar halinde toparlamamı sağlıyordu.
İlk belirlediğim “KUR’AN RUHUNUN TEMEL İLKELERİ” oldu.
- Allah, her girişimde daima önceliklidir ve tek ilahımızdır, şirk koşulmamalı
- Hangi konuya değinilecekse, tüm Kur’an göz önüne alınmalı
- Bir ayet okunurken, surede bulunan diğer ayetleri ile birlikte anlamlandırılmalı. Motamot kelime tercümesi değil, tüm Kur’an ve ayetin olduğu sure göz önüne alınıp anlam tercümesi yapılmalı
- Sınırlı da olsa bazı ayetlere ve inişlerine ait Hz. Muhammed’in bir örnek verişi ve Ayet ile ilgili bir olay varsa ona değinilmeli
- Bir ismi Hadis olan Kur’an’daki bir ayetin devamı veya az farkla tekrarı şeklinde olup Hz. Muhammed tarafından söylenmiş olduğu ileri sürülen ve Hadis denilen sözleri varsa eklenmeli
- Anlamlandırma ve Yorum, yaşamakta olduğumuz çağın toplumunun yaşam koşullarına uygun olmalı ve zamanımız bilgileri göz önünde bulundurmalı,
- Mesajın anlamlandırılması ve yorumu evrensel olmalı ve tüm insanlara hitap etmeli, ırk, soy, dinî görüş ve cinsiyet ayırımı yapılmamalı
- Kullanılan kelimeler Evrensel ve Zaman üstü düşünülebilir ve uygulanabilir olmalı,
- Ayetlerin yorumu, Arapçasına sadık kalınarak muhkem değişmez ana mesajlara uygun olmalı
- Kur’an’ın önemsediği üzere, zorlayıcı değil, kolaylaştırıcı olmalı, sıkıntıyı gidermeli, sıkıntı vermemeli
- Vücudumuzun maddî ve/veya manevî yapısına, duygumuza yönelik zarar veya zorluk verici bir anlamda olmamalı,
- Allah’a yakınlaştırıcı yola yönelmemize katkı sağlayıcılık göz önüne alınmalı,
- Aynı inançta olanlar arasında ayrımcılığa /ayrı düşman gruplaşmalara yol açacak anlam ve yorumlardan uzak durulmalı,
- Şekilciliğe dayalı farklılaşmaya yol açacak bir yaklaşım benimsenmemeli
- Kişinin malvarlığını ve sağlığını koruma gözetilmeli
- Akışkanlığı sağlamak amacıyla da, ayetlerin esas anlamlarına dokunmadan, aksine daha da pekiştirerek sebep-sonuç ilişkilerine paralel bağlantılarına yönelik bağlaçlar veya bağlantıyı sürdürecek kelimelerle devam etme yöntemi kullanılmalı.
Yine yıllar içinde Nöroloji Öğretim üyeliğim sayesinde olan bilgilerim ve Kur’an’a hakimiyetim sonucu Beyin ve Kur’an’ın temel çalışma prensiplerinin ortak ve 9 adet olduğunu belirledim:
- ALLAH’IN DAĞITIM EĞRİSİNİ KULLANMA PRENSİBİ
- İKİLEMLERDEN SEÇİM YAPMA VE YERİNE GÖRE HER İKİSİNİ DENGELİ UYGULAMA PRENSİBİ
- RUHSAL ARINMADA YARARLANILAN GÖRÜNEN VE GÖRÜNMEYEN KAYNAKLAR
- İNANÇ TEMELLİ AYRI GRUPLAŞMALAR YASAK ve AZAP DEMEKTİR
- HAKKIN DAĞITIMINDA EŞİTLİĞİ DEĞİL ADALETİ, EŞİT KONUMDA OLANLARDA FIRSAT EŞİTLİĞİNİ UYGULAMA PRENSİBİ
- ZORLAŞTIRICI DEĞİL, KOLAYLAŞTIRICILIK PRENSİBİ
- DENETLEME, ÖDÜLLENDİRME VE CEZALANDIRMA PRENSİBİ
- ESKİDEN, GELENEKLERDEN YARARLANMA, TAKLİT ETMEME PRENSİBİ
- AZI KARAR, NORMALİ YARAR, AZLIK VE ÇOKLUK AŞIRILIKLARINDA ZARAR PRENSİBİ
Kur’an’da Bakara-177, 285 ve Nisa-136. Ayetlerde İMAN’IN 5 ŞARTI olduğunu öğrenmiştim:
- Allah tektir, eşi ve örneği yoktur
- Ahiret yaşamı var
- Kıyamet olayı olacak ve öğrenci Ruh’lar, Dünya yaşamlarındaki eğitimlerinden hesaba çekilecekler
- Peygamberler Din denilen Yasaklar /haramlar ve Yapılması gerekenler /helalleri vahiy yöntemi ile alıp insanlara tebliğ etmişlerdir
- Din denilen Vahiy kitapları doğrudur
Zümer-23 ve Al-i İmran-7. Ayette belirtilen ve Din denilen Muhkem /Evrensel ve değişmez ana kurallarından olan Muhkem kuralların 440 sayıda olduğunu ayetlere göre belirledim. Bunların 226 sının Haramlar, 214’ünün ise Allah’ın bizden Yapmamızı istedikleri
olduğunu gördüm ve bunları “KUR’AN VE SON İSLAM” kitabında topladım. Bu kurallar bütünü İslam’ın şartları demektir.
Kur’an’daki bu ana kuralların 201’inin Tevrat’ta, 350’sinin ise İncil’de olduğunu belirleyip bunları da yine ayetlere göre bir kitapta topladım.
Şimdiye kadar toparladığım ve tablo veya maddeleştirdiğim bu bilgiler dışında başka bilgiler belirlemedim.
Bu yaşam sürecim böyle devam ederken 30 Mayıs günü Vakfa devretmiş olduğum kitaplarımdan olan “Allah’ın Tek Dini İslam’a SON DAVET KUR’AN” kitabının yeniden basılmasının Diyanet İşleri Başkanlığı “DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU” tarafından durdurulması kararını aldığı ve bu kararın da İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi tarafından onaylandığı tebliği, Emniyet tarafından Yayınevine verildi.
İddia dosyasını incelediğimde yaşantımda ilk defa “İSLAM DİNİNİN TEMEL NİTELİKLERİ” ifadesi ile karşılaştım. Kurulun ve Mahkemenin sonuç kararı şuydu:
(İlgili Mealin “İSLAM DİNİNİN TEMEL NİTELİKLERİ” açısından sakıncalı unsurlar içermekte olduğu anlaşıldığından 5187 sayılı Basın Kanunun 25 /2 Maddesi uyarınca) ifadesi ile yeniden basımı durdurulmuştur.
Aynı ifade kullanılarak Sn. İhsan Eliaçık’a ait Meal de 6 Şubat günü verilmiş bir Mahkeme kararı ile Yasaklandı.
“Allah’ın Tek Dini İslam’a Son Davet Kur’an” kitabının yasaklanması üzerine, “Din İşleri Yüksek Kurulu” nun yasaklamayı dayandırdığı “İslam Dininin Temel Nitelikleri” konusunu araştırdım ve
- Gerek 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’ nda ve
- Gerekse 5187 sayılı Basın Kanunun 25 /2 maddesinde “İslam Dininin Temel Nitelikleri” şeklinde Avukatım ile birlikte böyle bir suç bulanmadığını gördük.
Acaba İnternet’te böyle bir ifade ve karşılığı var mı diye araştırınca, farklı internet sitelerinde farklı sayı ve değişik isimlerde ilkeler olduğunu şöyle buldum.
İslam’ın Temel İlkeleri şöyledir:
(Bunlara, Zarûrât-ı Diniyye de denir.)
www.bilgibirikimi.net/islamiyetin-temel-ilkeleri-nelerdir/
ve
www.forumduasi.com/149169-islamin-temel-ilkeleri-nelerdir.html?ysclid=len9py7f90253092787
İslamiyet’in Temel İlkeleri Nelerdir?
1) Allah’ın Birliğine İnanmak,
2) Meleklere İnanmak,
3) Kutsal Kitaplara İnanmak,
4) Hz. Muhammed’in Allah’ın Elçisi ve Son Peygamber Olduğuna İnanmak,
5) Ahirete İnanmak,
6) Kaza ve Kadere İnanmak,
İslâm dininin 9 temel özelliği – Yeni Akit
1- İslam Tevhit Dinidir
2- Akla Önem Verir
3- Evrensel dindir
4- Kolaylıklar Dinidir
5- Barış Dinidir
6- Sevgi dinidir
7- Aşırılıklardan Uzak Bir Dindir
8- Dünya, ahiret dinidir
9- Fıtrat dinidir
İslam Dininin Temel Özellikleri | İslam ve İhsan (islamveihsan.com)
İslam dininin temel özellikleri 14 maddede sıralanabilir.
- İslam tevhid dinidir.
- İslam akla önem verir.
- İslam evrensel dindir.
- İslam kolaylık dinidir.
- İslam barış dinidir.
- İslam sevgi dinidir
- İslam aşırılıklardan uzak bir dindir.
- İslam dünya, ahiret dinidir.
- İslam fıtrat dinidir.
- İslam sosyal adaleti sağlayan bir dindir.
- İslam son ilahi dindir.
- İslam ruhbanlığı yasaklar.
- İslam güzel ahlak dinidir.
- İslam temizliği emreder.
Görüldüğü gibi “İslam Dininin Temel Nitelikleri” konusunda belirlenmiş tek bir görüş bulunmamaktadır ve Sayın “Din İşleri Yüksek Kurulu” nun hangi sayı ve ilkelere ile hangi internet sitesindeki ilkelere göre Kur’an Meali yasaklaması belirsiz olmaktadır.
Kaldı ki Sayın Kurulun Kararında, yasaklanan her 2 Kur’an Mealinde, hangi ifadeler ve hangi yorumların, hangi İlkelere göre sakıncalı unsurlar oldukları belirtilmemiş ve suçlama hem hiçbir Kanunda yer almamış bir ifadeye dayandırılmış, hem de yuvarlak bir ifade şeklinde bırakılmıştır.
Dolayısıyla şu anda Mealler yönünden bir Keşmekeş ve bir Kâbus ile karşı karşıyayız demektir.
22 yorum
Maalesef kabusların sonu gelmiyor. 2018’de çıkarılan bir KHK ile yetkilendirilen Diyanet İşl.Bşk., meal/tefsir yazarlarına, kanunlarda yer almayan bir suç isnat edip bunların eserlerinin yasaklanması ve imha edilmesi için mahkemeye başvuruyor. Bu, tipik bir engizisyon mahkemesi uygulaması değil mi?
Oysa yapılması gereken, öncelikle meal/tefsir yazarlarını davet edip, fikir teatisi yapabilecekleri çalıştaylar düzenlemek; fikir çatışmaları olması halinde bilimsel reddiyeler yazmaktır.
İnsan sormadan edemiyor: Yanmayan kefen üretenlerin çıkardıkları ve halihazırda piyasada olan meal ve tefsirler, İslam’ın hangi niteliklerine uygun da, imha edilmesi istenen mealler İslam’ın hangi niteliklerine aykırı?
Üzerimize kabus gibi çöken bu akıl dışılığın, bu kendisinden olmayanı yok sayma / yok etme dürtüsüyle hareket edenlerin fütursuzluğunun sona ermesini diliyorum.
Saygılarımla,
Sayın Vildan Hoca
Bilinçli ve tapıcı cevabınız için kutlar, sıkıntısız ve gönlünüzce bir yaşam dilerim.
Bu uygulama, ‘kimse bilmesin, sadece biz bilelim’ başka Kur’anlar okunmasın, Kur’an’ı sadece biz yorumlayabiliriz, onu yorumlamak sadece bize aittir ve bizim tekelimizde olmalıdır’, şeklinde ortaya çıkan bir Ortaçağ zihniyetidir. Her iki Kur’anı da fırsat buldukça okuyor ve çok yararlanıyorum. Dijital ortamda da ulaşılabiliyor olması, bu çağda yasakların efektif olamayacağının açık bir göstergesidir.
Sayın Haldun Hoca
Akademik konumunuza yakışır bilgi ve inceleme temelli, ön yargısız cevabınız nedeniyle kutlar, sağlıklı bir yaşam dilerim. Saygılarımla
Sayın Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk Hocam dan sonra güvenerek Kur’an ı yorumlarınızı yıllardır takipteyim değerli Hocam. Ne mutlu ki kitaplarınız da kitaplığımda. Amaç belli. Üzgünüm. Ama kazanacağınız inanıyorum 👍👏
Sayın Seyhan Hanım
5 yıl süre ile yaz-kış demeden Eskişehir’de vermiş olduğum Konferanslarımın müdavimi olmanız nedeniyle, beni ve Kur’an’a yönelik görüşlerimi en iyi bilenler arasında ve zaman zaman tartışmalarla görüş alışverişinde bulunduğumuz biri olarak, sizlerde oluşan görüşünüz temelli cevabınız nedeniyle kutlar, sağlıklı bir yaşam dilerim. Selam ve sevgile
Halkı aydınlatıp, Kuran temelli din yaşanmasını saglayacak tüm girişimlerin engelleneceğini düşünüyorum. Dertlerinin Kuran’a uygunluk olup, olmadığı da değil. Amaçları Kuran’ı Arapça anlamadan okutup, belirledikleri ritüelleri sorgusuzca uygulayan cahil bir toplum yaratmak. Bu kıtaları kontrol etmek ve yönlendirmek çok kolay oluyor. Gerçekler öğrenilirse yönetmek kolay olmaz. İslam dini tebliğ olalı 1400 yıl olmuş. İnsanlar hala o devrin bilinci, kıyafetleri, sosyal yaşantısında yaşatmak istiyorlar. Cahiliye devri.
Sayın Sibel hanım
Yerinde olan saptamalarınız nedeniyle kutlar, gönlünüzce olumluluklarla dopdolu bir yaşam geçirmeniz dileklerimle. Selam ve sevgilerimle.
Şu cümleniz “Hz. Muhammed tarafından söylenmiş olduğu ileri sürülen ve Hadis denilen sözleri varsa eklenmeli” sözü çok garip bir ifade olmuş
Sünnet olmadan Kur’an anlaşılamaz. Aksini söyleyen Kur’an-ı kafasına göre yorumlayan veya Asrın idrakine soyletmeliyiz İslam’ı diyen gibi olur. Bu da İslam olmaz
SAYIN AHMET BEY
Bu ay çıkacak “Kütub-i Sitte’deki HADİS VE SÜNNET GERÇEĞİ” kitabımı ve “SON DAVET KUR’AN Tercüme ve Tefsir” kitaplarımı okumanızı ve yapıcı yaklaşımınızı rica eder, sıkıntısız günler dilerim.
Mealcilik bir hristiyan müsteşrik tarafından başlatılmış asıl gaye herkesin eline bir meal verip yine herkesin kafasına göre anlam çıkaracağı bir kitap haline getirmek Kur’an-ı
Sayın Faruk bey
Ben Antakya’lıyım. İnancım olan “ALLAH’IN TEK DİNİ İSLAM” dinimi Lise yıllarından başlamak üzere tam 60 yıldır ana dilim olan Arapça orijinalinden, Türkçe ve İngilizce tercümelerden öğrenip kendi doğrularıma vardım. Her kişisel görüşüm düşüncem mutlaka “Tabi doğrusunu ancak Allah bilir” ifadesi ile bitirmişimdir. Çünkü Peygamberimiz (asr) dışında kim olursa olsun mutlak doğruyu ben biliyorum diyorsa o kişiyi şüphe ile karşılamak gerekir. “SON DAVET KUR’AN” tercüme ve yorum kitabımda, yapılan tercümem değil, yorumlarım “bazılarınca aykırı bulunmuştur. Tarafımca yazılmış ve Eskişehir Tıp Fakültesi Öğrencilerine Burs vermekte olan Prof. Dr. Necla Özdemir Vakfına ait kitaplarımı inceledikten sonra keşke yapıcı ve bilgi temelli eleştiri yapsaydınız. Hayırlısı…
Öncelikle hayırlı günler. Doğrusu bu yazıyı daha önce okumamıştım. Gazi Bey’le alakanızı veya bana sormanızdaki meramınızı da tam anlamadım. Ancak linkini verdiğiniz yazıyı bu vesileyle okudum. Gazi Bey’in mealini de okumadım. Dolayısıyla bir kimseyi bir yazıya dayanarak olumlu veya olumsuz değerlendirmek tabi ki doğru olmaz. Sadece söz konusu yazıya dayanarak belki şunları söyleyebilirim: 1. Yazıda Gazi Bey’in Kur’an’ı Arapça değil, Türkçe ve İngilizce meallerinden okuduğu ve bunlara dayanarak bir meal yazdığı gibi bir anlam çıkıyor. Eğer durum anladığım gibi ise bu vahim bir durum. Zira bir dinin kutsal kitabını indiği dilin dışında tam anlamak zordur, mutlaka eksikler kalır.2. Gazi Bey, tüm çıkarımlarını sadece Kur’an mealine dayandırmakta İslam’ın ikinci kaynağı olan hadisi, neredeyse yok saymaktadır ki bu feci bir durumdur. Peygamberimiz (s.a.v), Arapça bilen bir kavme yine Arapça olan Kur’an’ı 23 yıl boyunca söz, fiil ve takrirleriyle izah etmiş, uygulamalı olarak anlatmıştır. Kısaca sünnet dediğimiz bu hususlar bilinmeden sadece Kur’an’a dayanılarak verilen her hüküm eksik olur. Eğer meal tek başına yeterli olsaydı Arapça bilen sahabe inen ayetlerin ne manaya geldiğini, ibadetlerin nasıl ne zaman ne şekilde eda edileceğini Peygamberimize sormazlardı. Nasılsa Arapça biliyorlar ve inen ayetleri her bir sahabe anladığı gibi uygulardı. ama böyle olmamış Peygamberimize sorup öğrenmişlerdir. Günümüzde de ayetlerin mealini okuduktan sonra o konu ile ilgili peygamberimizin ne dediğine bakmamız gerek.3. itikat, helal ve haramlara dair olmayan mesela coğrafya ve tıbba dair olan ayetler uzmanı tarafından yorumlanabilir. ancak burda da yine sünnetten istifade edilmelidir. Fakat bu tek başına tüm Kur’an’ı yorumlama ve hüküm çıkarma yetkisi vermez.4. Gazi Bey’in mealini görmedim, dolayısıyla yorum yapmam doğru olmaz. ancak herkes kendi uzmanlık alanıyla uğraşsa daha sağlıklı olur. 5. Diyanetin Çıkan Kur’an mushaflarını ve mealleri inceleme gibi bir görevi var. şu ana kadar da bunu başarılı bir şekilde yürüttüklerini söyleyebilirim. aksi halde hiç alakası olmayan bir çok kötü niyetli insan Kur’an’ı eksik bilgileriyle tercüme edip hüküm çıkarma yoluna gider ki, hiç bir din veya nizam buna izin vermez. Ayrıca bu denetim, herşeyi sadece biz biliriz anlamına gelmez. aksine kendilerine verilen görevi yapmış olurlar.Şimdilik bu kadarını söylemiş olayım. Allah’a emanet olunuz.
Sayın Ferzende Hoca
1) “SON DAVET KUR’AN” kitabımı okumadığınızı belirtmişsiniz. Demek ki okumadığınız bir kitabı eleştirmişsiniz. Akademik yaklaşımın bu olmaması gerekir diye düşünüyorum. Okumadığınız bir kitap hakkında konuşmanızı neye dayandırdığınız doğrusu anlayamadım.
Ben 48 yıl Akademisyenlikten sonra emekli olmuş bir Akademisyenim ve keşke ulusal ve uluslararası çalışmalarıma ve yaşam öykümü hiç olmazsa merak edip inceleseydiniz.
2) Ben 1944 Antakya doğumluyum ve ana dilimden ilki Arapça’dır. Bu durumu tabi bilemezsiniz, çünkü kitabın Önsözünü okumamışsınız ve Arapça bilmediğim yanılgısına girmişsiniz. Yine okusaydınız Lise çağımdan başlayan Kur’an Araştırmacılığım olduğunu fark edecektiniz. Çünkü benim Dinimin Anayasa kitabıdır ve Dinimi öğretendir.
3) Yine kitabıma bakmış olsaydınız, Peygamberimizin (asr) Kur’an’daki ayetlere uygun sözlerine Hadis dediğimi ve “SON DAVET KUR’AN”‘ da 110 kadar Hadis diye kabul ettiğim bu sözlerine yer vermiş olduğumu ve iniş nedeni bir olay varsa değinildiğini fark da edecektiniz. Hadisleri yok sayma değil, aksine değer verme ve yerinde kullanma söz konusudur. Dolayısıyla ön yargınıza dayanarak ve kesin bilginiz olmadan boşuna vehme kapılmışsınız.
4) Yakında “Kütub-i Sittedeki Hadis ve Sünnet Gerçeği” kitabım çıkacak, bunu incelemenizi rica edeceğim. Bu kitabıma ilişkin görüşünüzü bekleyeceğim. Tabi bu arada Kaynak olarak yararlanmış olduğum Diyanet İşleri Başkanlığının “7 Cilt Hadislerle İslam” kitabını incelemenizi önereceğim.
5) Bilmeniz gerekir ki Kur’an’da Müddessir-6. ayetten başlamak üzere Kur’an’ın Hüden, Büşra, Mübiyn ve Mürşit olduğu yanında “BÜTÜN İNSANLARA ANLAYARAK OKUMALARI İÇİN GÖNDERİLDİĞİ (Müzzemmil-4), BİR MESLEK KİTABI OLMADIĞI, (Müddessir-6), SADECE BİR GRUP İNSANA İNDİRİLMEMİŞ OLDUĞU, AKLINI KULLANMAK ÜZERE BANA-SİZE VE HER İMAN EDENE İNDİRİLMİŞ OLDUĞU, PEYGAMBERİMİZİN (ASR) BİZE MİRASI OLDUĞU, (Fatır-32),
DİNİMİZİ KUR’AN’DAN ÖĞRENME SORUMLUSU OLDUĞUMUZU (Zuhruf-44) ve RUHBAN SINIFINI YASAKLAMIŞ OLDUĞUNU (Hadid-27 ve Tövbe-34)
6) Mealleri inceleyen ve Yeni basımının yasaklanması yönünde Mahkeme Kararı aldırmış olanların, bu kararlarını hiçbir Kanunda olmayan “İSLAM’ DİNİNİN TEMEL İLKELERİ” açısından sakıncalı unsurlar içermekte olduğu” hiçbir yasal kaynağı olmayan suçlamaya dayandırmış olduklarını bu yazımda açıklıyor ve buna ilişkin nitelikler keşmekeşini vurguluyorum. Akademik Akıl sitesindeki yazımı ya sonuna kadar okumamışsınız veya dikkatli okuma gereğini duymamışsınız diye düşünmeden edemedim. Uydurulmuş ve amaçlı bir suçtan suçlanmamanızı dilerim.
7) Savunduğunuz Meal yasaklayan ekibin iddialarını “Mahkeme süreci daha ilk mahkeme aşamasında ve süreç devam ettiğinden ” şimdilik açıklayamıyorum. Mahkeme süreci bitince sizi bilgilendirmeyi ve sadece kendi yorumlarına aykırı buldukları yorumlarını okuduğunuzdaki reaksiyonunuzu gözlemeyi isterdim.
Selam ve saygılarımla
Sayın Gazi Bey,
Bana cevaben yazdığınız yazıda şunları aktarıyorsunuz:
1. “SON DAVET KUR’AN” kitabımı okumadığınızı belirtmişsiniz. Demek ki okumadığınız bir kitabı eleştirmişsiniz. Akademik yaklaşımın bu olmaması gerekir diye düşünüyorum” diyorsunuz. Evet o kitabınızı okumadığımı zaten belirttim ve buna dayanarak bir insanı değerlendirmenin doğru olmayacağını da yazdım. Bu konuda yorumda da bulunmadım. Aksi halde kitabınızın kendimce yanlış bulduğum yerlerini sayfa sayfa belirtir ve eleştirirdim. Oysa böyle bir şey söz konusu değil. Yazımda da ifade ettiğim gibi sadece Akademik Akıl sitesinde çıkan yazınızı esas alarak bir şeyler yazdım. Bunu da bana soru soran bir arkadaşa cevaben yazdım. Dolayısıyla sizin iddia ettiğiniz gibi okumadığım bir kitap hakkında yorum yapmadım. Söz konusu yazınıza göre yorumda bulundum.
2. “Ben 1944 Antakya doğumluyum ve ana dilimden ilki Arapça’dır. Bu durumu tabi bilemezsiniz, çünkü kitabın Önsözünü okumamışsınız ve Arapça bilmediğim yanılgısına girmişsiniz” demişsiniz.
Okuduğum ve üzerine yorum yaptığım yazınızda siz “İstanbul’a gidişim ile İngilizce Kur’an ve 2 Meali eklemem ile artık bilimsel yaklaşımıma dönüşmeye başladı” ifadesini kullanmış ve yazıda Arapça bildiğinizi belirtmemişsiniz. Ben de “Yazıda Gazi Bey’in Kur’an’ı Arapça değil, Türkçe ve İngilizce meallerinden okuduğu ve bunlara dayanarak bir meal yazdığı gibi bir anlam çıkıyor. Eğer durum anladığım gibi ise “ diyerek Arapça bilmeden meal yazmış olabileceğinizi söylüyorum. Şimdi Arapça bildiğinizi söylediniz mesele anlaşıldı. Ancak Arapça bilmek de meal yazmak için tek başına yeter sebep değildir. İlm-i bir alt yapı gerekir. Hadis, tefsir, fıkıh ilimlerini ve bunların usullerini yani hadis usulü, fıkıh usulü, tefsir usulü, beyan, bedii, belagat ilimlerini de bilmek gerek ki yanlış tercüme yapılmasın. Aksi halde işin ehli olan olmayan tüm Arapların meal yazması doğal karşılanır. Doğrusu bu saydığım ilimlere vakıf olup olmadığınızı bilmiyorum. Eğer vakıf iseniz mesele yok. Değilseniz, durup bir daha düşünmeniz gerekir.
3. “Yine kitabıma bakmış olsaydınız, Peygamberimizin (asr) Kur’an’daki ayetlere uygun sözlerine Hadis dediğimi ve “SON DAVET KUR’AN”‘ da 110 kadar Hadis diye kabul ettiğim bu sözlerine yer vermiş olduğumu ve iniş nedeni bir olay varsa değinildiğini fark da edecektiniz. Hadisleri yok sayma değil, aksine değer verme ve yerinde kullanma söz konusudur. Dolayısıyla ön yargınıza dayanarak ve kesin bilginiz olmadan boşuna vehme kapılmışsınız” diyorsunuz.
Kitabınıza bakmadığımı ve bu konuda yorum yapmanın doğru olmayacağını ifade etmiş olmama rağmen siz her cümlede eğer okumuş olsaydınız diyorsunuz. Bir daha söylüyorum KİTANIZI OKUMADIM. Yorumum kitabınızla değil, Akademik Akıl Sitesinde yayınlanan İslam Dininin Temel Nitelikleri Kabusu ve Keşmekeşi başlıklı yazınızla ilgili. Bu yazınızda kendiniz “Hadis diye kabul ettiğim” ifadesini kullanıyorsunuz. Dolayısıyla bir çok alimin hadis kabul ettiği hadisleri hadis olarak kabul etmediğiniz anlaşılıyor. Ayrıca söz konusu yazınızda yer alan “Kur’an’da Bakara-177, 285 ve Nisa-136. Ayetlerde İMAN’IN 5 ŞARTI olduğunu öğrenmiştim” ifadenizden de İslam âlimlerinin genelinin kabul ettiği imanın 6 esasını kabul etmediğiniz sonucu çıkmaktadır. bu bir vehim mi? sizce. Kaldı ki Meşhur Cibril hadisi İmanın 6 şartını sayar. Burada işin uzmanı alimleri bunu kabul etmişken sizin bunu beşe indirmenizi eleştirmek ve hadisi kabul etmediğinizi söylemek vehim değil, hakikat olmuş olmaz mı? Eğer yanlış anlaşılma ise düzeltin ben de bundan vaz geçeyim.
4. “Yakında “Kütub-i Sittedeki Hadis ve Sünnet Gerçeği” kitabım çıkacak, bunu incelemenizi rica edeceğim” diyorsunuz.
Eyvallah. Kitap çıkmadan ve okumadan bir şey söylemek doğru olmaz. Ancak “Kütub-i Sittedeki Hadis ve Sünnet Gerçeği” ismi düşündürücü. İnşallah kitabınızda Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai, Tirmizi ve İbn Mace’nin hadîs ve sünnetten anlamadıklarını en doğrusunu ben bulup çıkardım, demiyorsunuzdur. Yine dediğim gibi kitabı görmeden yorum yapmak doğru olmaz. Bu sadece bir ön sezi.
5. “ Bilmeniz gerekir ki Kur’an’da Müddessir-6. ayetten başlamak üzere Kur’an’ın Hüden, Büşra, Mübiyn ve Mürşit olduğu yanında “BÜTÜN İNSANLARA ANLAYARAK OKUMALARI İÇİN GÖNDERİLDİĞİ (Müzzemmil-4), BİR MESLEK KİTABI OLMADIĞI, (Müddessir-6), SADECE BİR GRUP İNSANA İNDİRİLMEMİŞ OLDUĞU, AKLINI KULLANMAK ÜZERE BANA-SİZE VE HER İMAN EDENE İNDİRİLMİŞ OLDUĞU, PEYGAMBERİMİZİN (ASR) BİZE MİRASI OLDUĞU, (Fatır-32),
DİNİMİZİ KUR’AN’DAN ÖĞRENME SORUMLUSU OLDUĞUMUZU (Zuhruf-44) ve RUHBAN SINIFINI YASAKLAMIŞ OLDUĞUNU (Hadid-27 ve Tövbe-34)” diyorsunuz.
Amenna doğrudur. Ancak tüm bunlar, işin ehli olmayanların Kur’an’ı tercüme edip, kafalarına göre hüküm çıkarabilecekleri anlamına gelmez. Siz bir konuşmanızda anlam tercümesi yaptım, diyorsunuz. Oysa Meal, tercümedir. Anlam tercümesi ise meal değil, tefsir olur ve Kur’an’ı değil, onu yorumlayanı bağlar. Yani Kur’an’ı böyle anladım o halde herkes öyle anlayacak ve doğrusu da budur, anlamına gelir. Bu yaklaşım ilmi değil.
6. “Mealleri inceleyen ve Yeni basımının yasaklanması yönünde Mahkeme Kararı aldırmış olanların, bu kararlarını hiçbir Kanunda olmayan “İSLAM’ DİNİNİN TEMEL İLKELERİ” açısından sakıncalı unsurlar içermekte olduğu” hiçbir yasal kaynağı olmayan suçlamaya dayandırmış olduklarını bu yazımda açıklıyor ve buna ilişkin nitelikler keşmekeşini vurguluyorum. Akademik Akıl sitesindeki yazımı ya sonuna kadar okumamışsınız veya dikkatli okuma gereğini duymamışsınız diye düşünmeden edemedim. Uydurulmuş ve amaçlı bir suçtan suçlanmamanızı dilerim” diyorsunuz.
Amin! Allah cümlemizi iftira ve yanlış anlaşılmaktan muhafaza eylesin. Doğrusu ben Diyanetin açıklamasını okumadım. Dolayısıyla yorumda bulunamam. Ancak ben konuya kanuni değil, dini açıdan bakıyorum. Bundan dolayı da işin ehli olmayanların bu tür işlere girmemeleri gerek diyorum. Ayrıca Akademik Akıl Sitesi’ndeki yazınızı okudum ve yorumumu ona göre yaptım. Ancak siz benim yorumumu sanki anlamamış gibisiniz. Zira ben kitabınızı ve mealinizi okumadığımı dolayısıyla bu konuda yorum yapamayacağımı zaten yazıyorum. Yazınızda ise dile getirdiğim sıkıntılar var.
7. “Savunduğunuz Meal yasaklayan ekibin iddialarını “Mahkeme süreci daha ilk mahkeme aşamasında ve süreç devam ettiğinden ” şimdilik açıklayamıyorum. Mahkeme süreci bitince sizi bilgilendirmeyi ve sadece kendi yorumlarına aykırı buldukları yorumlarını okuduğunuzdaki reaksiyonunuzu gözlemeyi isterdim” diyorsunuz.
Dediğim gibi mahkeme kararıyla değil, realiteyle uğraşıyorum.
Selam ve dua ile.
Sayın Ferzende Bey
NOT: (Ben Akademisyen özelliğinize saygımdan size “Hoca” demiştim, siz “Bey” dediğiniz için ben de aynı hitabı kullandım)
Cevap yazıma olan cevap yazınızda:
* Hiçbir Yasada olmayan uydurulmuş bir suç olan “İslam Dininin Temel Nitelikleri” ne yönelik yazımın ana fikri olan bu niteliklerin “Kabus ve Keşmekeş” yaklaşımıma yine değinmemişsiniz
* Baştan sona Kur’an’ın bir meslek kitabı ve bir gruba sınırlanmış bir kitap olduğunu savunmuş ve Bütün insanlara, bana, size ve her aklını kullanana, düşünsün (Ta’akkul, Tefekkür, Tezekkür) ve anlasın diye “Kolay ve açık” olduğunu kabul etmemişsiniz. Çünkü “anlamadan da okunması olur” yaklaşımındasınız. Halbuki hepimiz de Muhkem kurallardan olan Yasaklar /haramlar ve Allah’ın bizden yapmamızı istediklerinden /helallerden sorumlu tutulacağımızı ve sorgulanacağımızı Zuhruf-44 ncü ayetin açıkça vurgulamakta olduğunu biliyorsunuz.
* Yine bu yazınızda da gerçekleri öğrenmeksizin ön yargınızla suçlama ve emekleri küçümseme, iyi niyeti ve sedece Allah’ın sevgisine layık olma dışında en ufak bir beklenti olmayan çabaya anlayış göstermeme yaklaşımınıza devam etmişsiniz.
*Yazınızda “Kitap çıkmadan ve okumadan bir şey söylemek doğru olmaz. Ancak “Kütub-i Sittedeki Hadis ve Sünnet Gerçeği” ismi düşündürücü. İnşallah kitabınızda Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai, Tirmizi ve İbn Mace’nin hadîs ve sünnetten anlamadıklarını en doğrusunu ben bulup çıkardım, demiyorsunuzdur. Yine dediğim gibi kitabı görmeden yorum yapmak doğru olmaz. Bu sadece bir ön sezi.” demişsiniz. Fakat yine kendi içinizde çelişkiler olmuş ve ön sezinize dayanarak henüz çıkmamış bir kitap hakkında olumsuz bir “ön sezi” ile suçlama yaklaşımı sergilemişsiniz. Böylece “ön sezi” diye yasal dayanağı olmayan tehlikeli bir suç belirtmişsiniz.
*Keşke hakkında hiç bilginiz olmayan 10 kitabımdan sadece 2 si hakkında yazmak için kendinizi zorlamasaydınız.
*Keşke benim ücret alıp para kazanıp yaşamımı devam ettirme aracı olan Nöroloji Öğretim Üyeliğim temelinde değil de, ücretsiz Kur’an araştırmacılığım ve bu konudaki özelliklerim ve yaşantım konusunda bilginiz de olsaydı.
*Benim “ALLAH’IN TEK DİNİ İSLAM’A SON DAVET KUR’AN” Tercüme /Meal ve Yorumlar” kitabımda Sayın Din İşleri Yüksek Kurulu” sadece Tövbe-1 nci ayette “Beraat” kelimesi yerine neden “aklanma” demeyişimi tercüme hatası olarak bulmuş, diğer bütün yasaklama kararlarını, sadece “yaptığım yorumlarım” onların yorumlarına aykırı olarak değerlendirilip “İslam Dininin Temel Nitelikleri” ne sakıncalı unsurlar içermiş denilerek vermişlerdir. Halbuki kitap 2013 yılından beri piyasadadır ve 12 baskı yapmıştır.
*Son olarak “Ben İlahiyat Fakültesinden” ayrılmayım. Her biri isim yapmış, biri Kur’an Meali ve 12 cilt Tefsiri, biri Kur’an Meali ve 4 kitabı, biri de Din ile ilgili 8kitabı olan Yüksek İslam Enstitüsü Mezunu 3 dostumla birlikte çalışıyor ve her konuyu tartışıyoruz.
*Kur’an Meali ve yorumuna ilişkin eleştiri yapacak düzeyde olan bilginizle, insanlarımızı Kur’an konusunda bilgilendirecek ve farklı tercüme kaosundan kurtaracak ve sıkıntı vermeyecek (Taha-2) anlaşılır bir Kur’an Meali sunmanızı sabırsızlıkla bekliyorum.
“Tasavvuf” a yönelik değerli bilimsel çalışmalarınız nedeniyle kutlar, gönlünüze göre sıkıntısız bir yaşam dilerim.
Sn Ferzende Hoca
Antakya depreminde bir kardeşim vefat etti, onun yasındayız. Bir kardeşim ve 4 yeğenimin evleri yerle bir oldu. Çocukları ile birlikte şu anda Hem evsiz, hem de eşyasız kaldılar. Tek amcaları olarak destekleyip, yaşamlarını sağlayacak tek kişiyim ve çabalamakla meşgulüm. Bu nedenle psikolojik yönden, hem maddi dengeleme, hem de zaman bakımından, bu çeşit cevizin içini bırakıp, kabuğunu önceleyen kısır sohbetlere uygun değilim. Bu nedenle artık bu sayfayı okumayacağımı bildirir, kendi doğrularınızda başarılar ve sağlıklı günler dilerim. Sevgilerimle.
Acınızı bilmiyordum. Başınız sağ olsun. Allah bir daha böyle bir felaket göstermesin. Allah yardımcınız olsun.
Değerli büyüğümüz Prof. Dr. Gazi Özdemir’in bu yazıya konu olan kitabı baştan sona (her sayfasında ve her surede) iki parçadan oluşmaktadır: Birincisi Kuran’ın surelerinin tercümesi, ikincisi de surelerin anlatmak istedikleriyle ilgili yazarın kendi anlayışının paylaşımı.
Her şeyden önce, 1998’den bu yana 350’den fazla kitap çevirisi yapmış biri olarak şunu söyleyebilirim: Bir metin çevrilirken, karşınıza çıkan bir kelimenin sık sık birden fazla kullanımı ve birden fazla anlamı vardır. Siz konu üzerinde bilginiz dahilinde o metnin anlatmak istediğine en uygun anlamı taşıyan kelimeyi seçip kullanırsınız. Doğal olarak, çevirmen-yazar da söz konusu kitabında bunu yapmıştır. Kuran’ın ruhuna, benim kişisel olarak anladığım Yaradan kavramına, temelde güzel ahlâk, insani değerler ve bir sevgi mesajı getiren Peygamber efendimizin eteğinde uyuyan bir kediye bile gösterdiği nezakete dayanarak, bir Kuran tercümesi bana “kadınların dövülebileceğini” veya “taşlanarak öldürülebileceğini” söylüyorsa, benim gözümde asıl o kesinlikle güvenilmez bir tercümedir. Nokta!
Çevirmen-yazarın kendi görüşlerine gelince, “bunları herkes kabul etmek zorunda değil” yaklaşımı, her açıklamasının sonunda açıktır ve herkes herhangi bir konuda görüşünü paylaşmakta özgürdür; özellikle de en çok tekrarlanan vurgusu “okumak, araştırmak, sorgulamak, aklını kullanmak” olan bir metinden söz ediyorsak. O görüşü isteyen paylaşır, isteyen paylaşmaz. Bu ikinci Nokta!
Din üzerinde “en doğrusunu biz biliriz” yaklaşımı, aynen Dr. Vildan Hilal Hanım’ın dediği gibi, bundan 650 yıl kadar önce Hz. İsa’nın öğretilerinin canına okuyan 4. yüzyıl İznik Amentüsü düşüncesini katmerleyerek Hıristiyanlık inancını Paganizm’e dönüştüren engizisyonun yaklaşımıyla aynıdır, bu da üçüncü Nokta!
Yahu, Kuran’ı okuyup anlama hakkına sahip olmak için ilahiyatçı mı olmak gerekiyor? Ya da ancak bir ilahiyat fakültesi diploması mı insanları bu konuda yetkili kılıyor? Bu nasıl bir saçmalıktır?! İsmi zikredilen İslam alimlerinin hangisi hangi ilahiyat fakültesinden mezun olmuş? Bir Mevlana’yı, bir Yunus Emre’yi, bırakın Türkiye’yi, dünyanın hangi üniversitesi yetiştirebilir?
İslam inancında ruhban sınıfının var olamayacağı, kişinin Allah ile teke tek karşı karşıya – daha doğrusu birlikte – olduğu Kuran’ın her yerinde ısrarla vurgulanırken, asıl size beni dinimden, inancımdan, peygamberimden, beni Yaratan’dan soğutma hakkını kim veriyor? Bir devlet üniversitesinden alınan diploma mı? Mutlak Yaratıcı’yı anlamanın eğitimsel diploması mı olur?!
Bana göre doğru inanç yolunu bulmanın tek bir yolu var, o da önce Kuran’ı okuyacaksın, sonra da yüreğine soracaksın, yüreğine! İnsan olarak vicdanına! Siz istediğiniz kadar insanlara cennet cehennem, sevap günah vs. diye anlatın. Evrenleri yaratmış bir güç senin sevabının günahının O’na ne etkisi olur, nesini umursasın? Sevap, günah, doğru yol senin için önemli, O’nu bulman için. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu da hepimiz zaten ruhumuzda biliyoruz. Başkalarını kandırabilirsiniz. Kendinizi de kandırabilirsiniz.
Ama Yaradan’a yalan söylemeye cüret edecek kadar ne zaman şaşırdınız siz kendinizi, asıl onu söyleyin?!
Sayın Gazi hocam,
İslam dininin özüne ve esaslarına dair aydınlatıcı bu yazınız için teşekkür ederim. İslam’ı anlama ve anlatma çabalarını zenginleştiren disiplinler arası bakış açısını değerli ve önemli buluyorum. Bu noktada, farklı disiplinlerden gelen bakış açılarının dinin yorumundaki temel yöntemleri de dikkate alarak toplumda farkındalık oluşturmakta ve dine dair tartışmaları zenginleştirmekteki katkılarının oldukça değerli olduğunu düşünüyorum.
Hayatın her alanında olduğu gibi dine dair esasları değerlendirip tartışırken de “özen yükümlülüğünü” göstermek, yapıcı eleştirilerle yazar ve okuyucuları somut olarak bilgi temelinde düşünmeye sevk etmek temel düstur olmalıdır.
“Oku” emriyle karşılık bulan araştırma, okuma, düşünme ve yazma sürecinizde göstermiş olduğunuz anlayış ve çabalarınız için müteşekkirim.
Saygılarımla…
Değerli Gazi Hocam,
Sizin dünyaya bilimsel bir perspektifle, ilahi bir meslek olan doktorluktan dolayı ayrım yapmaksızın insanı “insan” olarak gören gözle, menfaat gözetmeden pozitif bilim yaklaşımıyla yazdığınız kitapları okuyup kıymet vermek gerektiğini düşünüyorum. Bu çabalarınızdan dolayı size minnettarım.
Bilindiği üzere bilimin ilerlemesi için görüş alışverişinde bulunmak çok önemlidir. Lakin, bilimsel eleştiri yaparken eleştiri yapılan kişinin yazdıklarını yanlış anlamamak için mutlaka eserlerini okumak gereklidir. Nitekim bilimde yanlış anlama hem hak yemeye hem de bilimin gelişimine sekte vurmaya neden olur.
Bu doğrultuda, sabırınız, anlayışınız ve çok kıymetli çalışmalarınız için teşekkür ederim.
Sayın Prof.Dr. Gazi ÖZDEMİR
Son Davet KUR’AN kitabınızı ve diğer kitaplarınızı okuyup köşe yazılarınızı ve videolarınızı takip eden bir okurunuz olarak şimdiye kadar dinimiz diye bize anlatılanların ne kadar farklı, gerçek dışı ve uzaklaştırıcı olduğunu gördüm. Bu konular hakkında konuştuğum ailem, dostlarım ve arkadaşlarımında aynı nedenlerden dolayı dinden uzaklaşmış yada uzaklaşmakta olduğu zamanda adeta bir yol gösterici olarak karşımıza çıkmanız bizim için büyük şans olduğunu düşünüyorum. Yazınızı okudum ve insanlara fayda sağlamakta olan kitabınızın yaslarda olmayan bir gerekçe ile yeni basımının yasaklanmasını hem çok yadırgadım, anlam veremedim hem de çok üzüldüm. Kitapla ilgili yanlıştan dönülmesini sabırsızlıkla beklediğimin bilinmesini istiyorum. Sayın Gazi Hocam, sizlere sağlık ve sabırlar diliyorum.
Kitaplarınız ve yazılarınızda titiz bir çalışmanın izlerini , yedek açıklamalar ile daha net anlaşılması için çabalarınızı takdir eder teşekkürü bir borç biliriz.
Allah kabul etsin…