İslam’ın omurgası Tevhit (teklik) sisteminden köken alır. Teklik içinde ‘’çokluk’’ mesajını verir. Tüm araçlarını “vahdet/birlik/bütünlük” oluşturmak için kullanır. Yönetim sistemini de ‘’adalet’’ iklimini yaşatmak için düzenler.
Başka bir ifade ile İslam omurgasını Tevhit-vahdet-adalet sacayağına oturtmuş ve yaşam ve yapılanma sürecini insanlığa ‘sürekli sunma’ metodolojisiyle, evreni okuma alanında araştırma hedefi göstermiştir.
Hedefe ulaşmak için, seyahate çıkılacak yolun adına ‘Sırat-i Müstakim/dosdoğru yol/tevhit istikameti adını koymuş, Kur’an kökenli kavramların tüm tutum ve davranışlarda tevhit çizgisinden ayrılmamanın araçları/trafik işaretleri olarak, işletilen aklın düşünme evrenindeki kullanımına sunmuştur.
Bu çağrı evrenseldir.
Dünyada var olan ve gelecekte yaşayacak olan tüm insanlığı kapsamı alanına alan bir çağrıdır.
Günümüzdeki sekiz milyar insana, tüm kültürlere, sistemlere etnik yapılara ulaştırılması gereken bir çağrıdır.
Tüm kültürlerde üretilen bilim dışı sözleri/hurafeleri/Kur’an temelli olmayan kavramları, tevhit sisteminin dışında tutmak için, vahyi habere dayalı bilgilenme yöntemiyle sürekli Kur’an’dan beslenerek tevhit sürecine girilirse ‘Vahdet’in oluşması ve adalet ikliminin yeşermesi gerçekleşebilir.
Buraya kadar anlattıklarımızın gerekçesi, günümüzde yaşadığımız bayram, kurban ve hac etkinliklerinin Kur’an’a uygunluğu adına çek etmek içindir.
Tevhit istikametine yönelmeden ‘kurban’, tevhit sisteminin eğitim modelini algılamadan ‘hac’, Allah’ın diniyle, kültür temelli dinin ayırdına varmadan ‘bayram ‘ kavramlarını yaşam biçimine dönüştürmemiz, din konusundaki yanılgılarımızın stratejik noktalarını oluşturmaktadır.
Yolumuz aydınlık olsun.
1 yorum
Meslelerimiz batılı kavramlarla izah etmeye çalışmayı bufakir anlaya bilmiş değil. Felsefe düşünce ürünü bir kavram beşere ait dolayısıyla “İslam Felsefesi” tabiri kendi içinde de garip bir ifade değilmi? Kadim medeniyetimizde hikmet aramak esasıdır.