İnsan, doğası gereği diğer insanların görüş ve önerilerine ihtiyaç duyan bir varlıktır. Ne kadar bilgili ve tecrübeli olursa olsun insanın tek başına her şeyi başarabilmesi veya her konuda en doğru kararı verebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle aile, iş hayatı, eğitim-öğretim, toplum, bürokrasi ve siyaset gibi hayata doğrudan etki eden alanlarda ortak aklı işlevsel kılmak, maddî ve manevî pek çok menfaatin temini için oldukça önemlidir. Çünkü bireysel ve toplumsal hayatta başarının, eğitimde kalitenin, bilimde ilerlemenin, üretimde verimliliğin, geleceğe dair huzur ve refahın ve yönetimde adaletin temini için istişare, varlığı zorunlu bir ilkedir. Nitekim istişare, bir konuda ehliyet ve liyakat sahibi bir başkasının görüşünü ve düşüncesini talep etmeye verilen addır. Diğer bir ifadeyle herhangi bir işte uzman, bilgi sahibi bir diğerinin yardımına ve desteğine başvurmaktır. Bu anlamıyla istişare, en doğru ve yararlının ortaya çıkarılması için mesleki, akademik ve teknik yönden ortak aklın işe yöneltilmesidir. Dolayısıyla inanç, yaş, aidiyet gibi kriterlere önem vermeksizin bireylerin bilgi, birikim, tecrübe ve yeteneklerinin, diğer insanların refahı için açığa çıkarılmasıdır. Rağıb el-İsfahânî de kelimenin kök anlamı ‘şûrâ’yı , “insanın insana müracaat etmesiyle yeni görüş ve fikirlerin ortaya çıkması” şeklinde tarif etmektedir. Bu anlamıyla kavram, insandaki bil-kuvve olan bilgi ve kabiliyetin ortaya çıkarılmasıyla bil-fiil değerlerin görünür kılınmasını ifade etmektedir. Bu bakımdan en doğru, tutarlı ve faydalı olanın elde edilmesi, en mantıklı ve makul sonuca ulaşılması için istişare son derece önemlidir. Özellikle de kamunun menfaati, gelecek nesiller adına önemli kararların alınması ve de gerçekçi reformların yapılması için istişare hayatî bir prensiptir. Çünkü:
İstişare, insanın onur ve şahsiyetini korur. Onun şahsına ve fikirlerine verilen önemi gösterir.
İstişâre, makul, sahih ve meşru olmayan yol ve yöntemlerden bireyleri ve karar yapıcıları muhafaza eder.
İstişâre, psikolojik iknâ sağlar ve alınan kararlarda pişmanlık ve vicdanî tahribatı önler.
İstişâre, güç yetirilemeyecek görev ve yetkilere karşı bireyi korur.
İstişâre, yetki ve sorumluluğun paylaşımını gerekli kıldığından öz denetimi ve işe bağlılığı güçlendirir.
İstişâre, görüş ve fikirlerin değişebileceğini gösterir. Düşünsel ve bilimsel gelişime ivme kazandırır.
İstişâre, başkalarını tecrübe, bilgi ve yeteneklerinden faydalanmayı sağlar. Gizil tecrübe, bilgi ve yeteneklerin ortaya çıkarılmasına imkân tanır.
İstişâre, insanlar arasında muhabbet, sevgi, barış, yardımlaşma ve birliktelik duygusunu pekiştirir.
İstişâre, despotluğa, otoriteleşmeye, bağnazlığa ve tek düzeliğe karşı ortak aklın entelektüel duruşudur.
İstişâre, aklın, yeteneklerin ve tecrübenin ufkunu genişletir. Farklı fikirleri ortak bir ülküde birleştirir.
İstişâre, gelecek nesiller için ortak aklı, yol gösterici bir metoda dönüşür. Pasif çoğulculuğu değil, aktif katılımcılığı esas alır.
İstişâre, fikirlerin özgürce ve korkusuzca iletilmesini sağlar. Üretkenliği sağlayan eleştiri kültürünü geliştirir.
İstişâre, güveni tesis eder ve görüşlerin ortaya konulmasında bireylere cesaret aşılar.
İstişâre, kararların daima gözden geçirilmesini gerekli kılar. İşin başında hata ve eksiklerin farkına varılmasına olanak tanır.
İstişâre, zaman ve emeğin en verimli şekilde kullanımını sağlar.
İstişâre, derin analiz, uzun soluklu düşünme ve kolektif çalışmalardan sonra harekete geçmeyi gerektirir.
İstişâre, hayatın tüm alanlarında ehliyet ve liyakati işlevsel hale getirir.
İstişâre, problemlerin üstesinden gelmek için yeni ve özgün fırsatlar yaratır.
İstişâre, alınan kararlarda şeffaflık ve hesap verebilirlik olgusunu güçlendirir. Sorumluluk hissi, istişârenin aynı zamanda bir eğitim meselesi olduğuna işaret eder.
İstişâre, şahısların karizmalarını değil, alanında uzman bireylerin bilgi ve tecrübelerini toplumun onay ve kabulüne sunar.
Sonuç olarak istişâre, ahlakî, aklî ve hukukî formuyla İslam’ın en temel kurucu ve yapıcı ilkesidir. Bu ilkenin Kur’an’ın en hayatî emri olduğu da açıktır. Aşağıda anlamı zikredilen iki ayet, net bir şekilde bu gerçeğe işaret etmektedir.
…yönetim/iş(ler) hakkında onlarla istişârede bulun…(Ali İmran 3/159)
…Onların işleri, aralarında danışma iledir. (Şûra 42/38)
Şu halde insanın danışabileceği uzmanların olması bir toplum için en büyük nimettir. Hayatın her alanında hakikat endişesi taşıyan, fikirlerine başvurulabilecek, kendilerine sorular sorulabilecek ehliyet ve liyakat sahibi bireyleri barındıran toplumların küresel ölçekte etkili bir güç oldukları da unutulmamalıdır.
KAYNAKLAR
Rağıb el-İsfahânî, el-Müfredatü-Elfazi’l-Kur’an, (Beyrut: Dâru’l-Kalem/ed-Dâru’ş-Şâmiye, 2009), 469-470.