İnsan vücudunun en gelişmiş organlarından biri olan beyin iki temel kısımdan oluşur. Korteks dediğimiz düşünme ve hareketlerimizi kontrol eden üst kısım ve bunun altında yer alan istemsiz hareketlerimizi ve iç organlarımızı yöneten subkortikal alt kısımdan oluşur. İnsanlık gelişim sürecinde korteksini geliştirerek düşünme ve hareket yeteneklerini bugünkü haline getirmiş ve kendisine en yüksek düşünme ve iletişim becerileri kazandırmıştır. Korteksin gelişim süreci de biyolojik olarak sürekli devam etmektedir. Bununla birlikte gelişen teknoloji ile sosyal ilişkilerin azalması nedeniyle iletişim becerileri bu gelişim hızına paralel bir hızda ilerlememektedir.
İstişare varlıklar arası bilgi, görüş ve deneyimlerden yararlanarak mevcut durumlara en iyi çözümleri bulma çabasıdır. Peki insanda düşünme, konuşma ve diğer yazılı görsel enstrümanların kullanıldığı bu süreç başka ne şekillerde karşımıza çıkmaktadır?
Burada en göze çarpan en mükemmel sistemlerden biri olan insanın canlılığını devam ettiren biyokimyasal ve fizyolojik olayları değerlendirdiğimizde karşımıza çıkıyor. İnsan canlılık sistemi tam bir mükemmellikle işleyen ve istişare kurumlarının en güzel örneklerini içinde barındıran bir yapıya sahiptir. İnsanlara özgü olan en gelişmiş yapı olan korteksin dışında beynin alt bölgelerinin de önemli katkıları bulunmaktadır. Düşünmeden ve konuşmadan istişareye en güzel örnekler bu yapıların birbirleri arasında ve vücudun organları arasında kurduğu iletişimler örnek verilebilir. Organlarımız ve organlarımızın oluşturduğu sistemlerimiz hatta tüm hücrelerimiz bu bölgeler ile aralarında sürekli bir istişare kurarak mükemmel bir anlaşma ile sistemin devamlılığını sürdürmektedir. Bu sisteme başkaldıran ya da sistemden bağımsız hareket eden bir hücre, doku, organ ya da aralarında haberleşmeyi sağlayan iletişim aracı olması durumunda ise sistemlerde aksaklıklar ortaya çıkmakta. Örneğin endokrin sistemimizin bir bölümünü oluşturan, beyinden salınan hormonların böbrek üstü bezinden salınan hormonlar ile istişare yapmadan salınması ancak beyinde hipofiz adenomu olarak isimlendirilen kitle oluşumu oluşumuyla olmaktadır. Solunum sistemimizde, akciğer de bir hücrenin diğer hücrelerden bağımsız olarak, sınırsız başına buyruk çoğalması kanser oluşumuna neden olmaktadır. Bu asi davranan istişare prensiplerine uymayan hücre diğer hücrelerin besinlerini alarak sürekli onların zayıflamasına neden olmaktadır. Bu tüm sistemlerde olan istişareye uymamanın insan vücudunda somutlaşmış hali toplumlarda olduğu gibi sistemlerin çökmesine neden olabilmektedir.
Vücudumuzda hücrelerimiz istişare de aracı olarak kimyasal molekülleri kullanırlar. İstişaredeki lisanları bu kimyasal moleküllerdir. Bunları duyan-algılayan ise reseptörler dediğimiz algaçlar ve bu reseptörlerin duyduğu iletileri cevaba dönüştüren hücre içi kimyasal ve genetik yanıtlardır. Bu yanıtlar ise diğer hücre grupları tarafından algılanmakta ve bu sayede hücreler arası bir istişare olayı devam etmektedir. Vücudumuzda istişare olaylarında meydana gelen aksaklıkların çoğu kişinin düşünme, konuşma ve algı merkezlerinin yer aldığı beynin korteksini uyararak rahatsızlık hissi vermektedir. Bu nedenle, hücrelerimizin arasındaki istişarenin bile aksaması bizlerin sağlıklı iletişim kurmamızı engellemekte ve istişare masasından kalkmamıza neden olmaktadır.
İlerlemiş toplumların hayatın her kademesinde sistemlerine dahil ettiği istişare müessesi, sağlıklı bir beden, ruh ve zihne sahip olabilmemiz için de her an bizler düşünmeden de, konuşmadan da vücudumuzda zuhur etmektedir.