Bu yazının hazırlanmasında emeği geçen sayın Dr.Öğr.Üyesi Ahmet Zeki İzgöer hocaya teşekkür ederim.
İstişare Arapça kökenli bir sözcüktür ve “danışma” anlamındadır. İstişare, karar almada kullanılan bir yöntemdir. Kutsal kitabımız Kurʼan-ı Kerim’in çağlar öncesinden bildirdiği “Aranızdaki işleri görüşerek sonuçlandırın” buyruğu, günümüz modern hayatında aslında “kolektif hareket edin” ifadesinin tam bir yansımasıdır. Bir başka ifadeyle yer yer kullandığımız “ortak akıl” ifadesinin bir tezahürüdür. Çünkü istişare bir kişiyle olabileceği gibi kalabalık bir toplulukla da olabilir. İstişare, bir meselede isabetli karara varabilmek için kişilerin fikirlerini açığa çıkarma yoludur. Bu hususta da Hz. Muhammed’in “istişare eden yanılmaz” buyurarak konunun önemine dikkat çektiği ve pek çok işinde arkadaşlarıyla birlikte hareket ettiği bilinmektedir.
Kurʼân-ı Kerim devlet yönetiminden bir bebeğin hukukuna kadar istişareye büyük önem vermiştir. Bir örnek vermek gerekirse, “Şura” suresinde geçen “karşılıklı danışma” anlamındaki “teşâvür” kelimesi, çocuğun iki yıl dolmadan sütten kesilmesine eşlerin karşılıklı istişare ile karar verebileceklerini ifade etmektedir. Ailevî bir meselede bile istişarenin emredilip eşlerin karara eşit düzeyde katılımının aranması, ortak sorumluluk gerektiren konularda tek taraflı iradeye dayalı uygulamanın uygun görülmediğini vurgulamaktadır.
Diğer bir açıdan istişare “Ben bilirim” egosundan kurtulmayı sağlarken kendi nefsini kırma yöntemlerinden biri olarak Ulema tarafından önemsenmekte ve tavsiye edilmektedir. İstişarenin bireysel anlamda danışan kadar danışılan kişi için de önemi vardır. Çünkü siz şayet birisiyle istişare ediyorsanız, aynı zamanda ona değer veriyorsunuz, itibar ediyorsunuz demektir. İstişare eden kişi danıştığı kişinin dediğini yapmak zorunda değildir. Burada kritik konu KİME SORULACAĞIDIR. İyi niyetli, o konuda bilgili, deneyimli, temkinli, emin ve tutarlı kişi veya kişilere sorulabilir. Sormak, danışmak, istişare etmek “ben değil biz” bilincine yaklaştırır, kişinin ufkunu açar ve geniş çerçeveden konuya bakmasını sağlar. Nitekim Atalarımız “Akıl akıldan üstündür” demiştir. Atasözlerinden “Danışan dağı aşmış, danışmayan düz yolda şaşmış” veya “Sora sora Bağdat bulunur” ifadeleri de kezâ istişarenin halk arasında dillendirilmiş halleridir.
Diğer önemli bir taraf ise, istişareye dayalı alınan kararların daha etkili olması gerçeğidir. Çünkü istişare, kişinin düşünce gücünü artırır, ileriyi görmesini kolaylaştırır ve üzerinde ortak karar alınmasını sağlar. Bu çerçevede bizde 17 Ekim 1923 tarihli hekimlere ait bir yemin metninde geçen “bir marazın emr-i teşhis ve tedavisinde şüphe ve tereddüdünüz olursa istişare-i tıbbiyeden istiğnâ göstermeyeceğinize…” yani “bir hastalığın teşhis ve tedavisinde şüphe ve tereddüt olması durumunda tıbbî istişareden kaçınmayacağınıza…” ifadesi, sağlık işleyişimizde de istişareye verilen önemin bir göstergesidir. Günümüzde buna “konsültasyon” diyoruz ve farklı branşlardan hekimlerin, hastanın teşhis ve tedavisi hakkındaki görüş ve fikirlerine müracaat ediyoruz.
1 yorum
Öncelikle güzel yazınız için sizi tebrik eder, verdiğiniz bilgiler için de teşekkür ederim.
Her meslek grubunda istişare yapılması gerektiğine inanıyorum. Tabii tıpta da durum aynı. Modern tıbbın olanaklarından faydalandığımız gibi alternatif tıbbın da birçok hastalığa iyi geldiği literatür verileriyle doğrulanmıştır. Bu nedenle sadece ben yaptığım doğrudur ve tıp eğitimi sırasında öğretilen bilgilerin ötesine geçmenin imkansız olduğunu düşünmeyi yanlış buluyorum. Tıbbın bile çaresiz kaldığı durumlarda doğanın sunduğu bir çözüm yolu olduğuna inanıyorum. Bu nedenle hekimlerin etik kurallar çerçevesinde kararlarında özgür olmaları gerektiğini ve çaresiz kalınan bazı konularda diğer hekimler veya farklı disiplinlerdeki uzmanlar(örnek fitoterapistler, GETAT uzmanları gibi) istişare edilmesi gerektiği düşüncesindeyim.