Dünyamızın en eski canlılarından biri olan bakteriler bir yandan insanları hasta edip sıkıntıya sokarken bir taraftan da insanlara çok önemli yararlar sağlamaktadırlar: Örneğin, son yıllarda epeyce güncel konuma gelen, aslında biz Türklerin çok eski çağlardan beri bildikleri ve çok ayrıntılı olarak kullanıma koydukları probiyotikler. Daha yakınlara gelirsek, rekombinant DNA teknolojisinin kullanılmaya başlamasıyla da daha pek çok bakteri insanlara hizmet etmeye başlamıştır.
Bu “iyi” bakteriler söz konusu olunca, doğal olarak insanın aklına hemen şu soru gelivermektedir: Acaba “iyi” olarak nitelendirdiğimiz bakterilerin yanında “iyi” virüsler de var mıdır? Zira virüsler insanları her konuda çok uğraştıran canlılar olmakla ün salmışlardır. Bu sorunun da cevabı olumlu olmuş ve insanlar için ilk “yararlı” virüs de bulunmuştur: HTLV-1 virüsü (New Scientist,21 June 2008, p21; The Journal of Infectious Disease, 198:10, 2008). Aslına bakarsanız, insanlar rekonbinant DNA teknolojileri nedeniyle gerek bakteri gerekse virüslerle 1960’ların sonundan itibaren çok iyi ilişkiler içerisindedir. Zira bakteriler (örneğin Escheria coli, Hemofilus influenza vb.) ve virüsler (Maloney Murine Murine Leukemia Virüs, Adeno-Associated Virüs, vb.), rekonbinant DNA tekniklerinin gen tedavisine kadar uzanması ve hakkında çok değişik spekülasyonların yapılmasına karşın hemen her tür besin maddesini de içine alan pek çok rekonbinant ürünün üretilmesine çok önemli katkılarda bulunmuşlardır. Diğer bir deyişle yüzyılımızın en önemli bilimsel ve teknolojik gelişmesi olarak kabul edilen “genom projesi” ve buna bağlı olarak devam eden “proteomik” gibi önemli projelerin gerçekleştirilmesinde çok büyük yararları olmuştur.
Yukarıda vermeye çalıştığım bilgileri, yapılan bir araştırma üzerine sizlere aktarmak istediğim için yazıyorum: Japonya’nın Kamigoto kentinde yaşayan insanlarda HTLV-1 (“Human T Lymphotropic Virus Type 1”) pozitiflik oranının Japonya’nın diğer yerlerindeki insanlardan oldukça yüksek olduğu bulunmuş (%15 dolaylarında). Diğer yandan Kamigoto’da yaşayan insanlardaki Helicobacter pylori oranı Japonya’nın diğer insanlarıyla hemen hemen aynı bulunurken gastrik kanser sıklığının Kamigoto’da daha düşük oranda olduğu görülmüştür. Bu bulgunun klinik önemi ise HTLV-1 enfeksiyonunun muhtemelen H. Pylori enfeksiyon riskini azaltması ve dolayısıyla gastrik kanser riskini de aşağılara çekmesidir. Virüs enfeksiyonlu mide kanserlerinin oranı, virüs enfeksiyonu olmayan mide kanseri sıklığından üç kat daha azdır. Bu bulgudan sonra şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Şimdiye kadar hep insanlar için bakterilerin “iyi” olanı bildirilmiştir. İşte HTLV-1 virüsü de virüslerin insanlar için “iyi” olan ilk örneğini oluşturmaktadır.
Aslında “iyilik” ya da “kötülük” kavramları, her konuda olduğu gibi, örneğin hep atom bombası gündeme geldiği zaman açıklandığı üzere, “muzu yeme” ya da elinizdeki imkanı kullanma niyetinize bağlıdır. Fakat nedense insanoğlu hep kötüyü örnekleme eğilimindedir. Yeni bir konuda buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.