Kıymetli Meslektaşlarım,
Medimagazi’nin bu sayısından itibaren bana ayrılan bu köşeden sizlere zaman zaman bir temel tıp hocası olarak seslenme mutluluğunu yaşayacağım. Bu çerçevede kendi camiamızın sorunlarını sizlerle paylaşmak, eleştirileriniz ve önerileriniz doğrultusunda konuları etik bir perspektifle kaleme alabilmek en büyük arzum.
Bu çabam içerisinde konulara zaman zaman felsefik bir içerik ile de yaklaşmaya çalışacağım. Bu ilk yazı olduğu için konuyu “Çoğunlukla yorucu ve zor şartlar altında sürdürdüğümüz meslek yaşantımız boyunca iyi hekim olabilme, iyiliği geliştirme ve kendi aramızdaki dayanışma” olarak seçtim.
Yunanlı yazar Philemon ‘Hiç bir hekim, dostlarının bile sağlıklı olmasından hoşlanmaz’ demiş. Montaigne bunu daha da ileriye götürerek, ‘Herkes yüreğini yoklasa görür ki, gizli dileklerimizin çoğu, bir başkasının zararına değer ve beslenir’ diye ilavede bulunmuş.. Aynı Montaigne ‘Bir hekimin, bir başka hekimin reçetesini, hiç birşey eklemeden ya da eksiltmeden kullanan olmuş mudur dünyada’ diye seslenmiş filozofik penceresinden. Bunlardan anlaşılıyor ki hekimler ünlerini, dolayısıyla kendi yararlarını hastaların yararlarından çok düşünüyorlarmış eski çağlarda, belki de zaman zaman günümüzde… Hekim yetiştiren bir hoca olarak derslerimde çoğu zaman gözlemlediğim veya sezinlediğim yaklaşımlar ile iyi hekimlik ve insan olmak için çok önemli ve temel bir kavram olan iyilik ve bunun kendi içimizdeki olgunlaşmasını ifade eden felsefeleri dile getirmek önemli yer tutmaktadır.
Bilindiği gibi iyiliğin (salah) anlamı bencilliğin önünde olup, insan ruhunun temel olgusudur. Yine biliyoruz ki iyilik hekimliğin töresel ilkelerinden birisidir. Hekimlikte iyi insan olmak ve başkalarına iyilik yapmak herhangi bir çıkar gözetmeden ve karşılık beklemeksizin yerine getirilen, yalnızca insanlık ve meslek sevgisine dayanan bir erdemdir. Her insan, kendi benliğinde hem iyilik hem de kötülük öğelerini birlikte taşır. Önemli olan, noksanlıkları gidererek yetkinliğe yönelmek, kötülüklerden kaçınarak iyiliklerin yolunu tutmak ve bu tutumu başkalarıyla da paylaşarak topluma yaygınlaştırmaktır.
Biraz da pozitif bilim bakış açısına geri döndüğümüzde, genetik uzmanlarının insanların oluşumunda aileden gelen birçok genetik faktörün insan yapısını etkilediğini saptadıklarını bilmekteyiz. Ancak biz yine de doğumdan sonraki gelişmeleri değerlendirmek durumundayız. Biliyoruz ki aile terbiyesinin insanlara karşı davranışlardaki itibari iyiliktir. Eflatun’a göre ‘İyilik, varlığın kendisinde, fikirlerin ve aklın sonsuz dünyasındadır’. Dolayısıyla gelişim doğruyu aramakla, doğru olanı yapmakla olur. Diğer bir deyişle, iyiliğin insanlık için meziyet, gelişme için temel dayanak olduğunu görmekteyiz. Bir diğer önemli husus ise ancak hırslarımıza, bencilliklerimize gem vurabildiğimiz ölçüde gelişmeyi sağlayabilecek olmamızdır.
Bunun için de Tanrı’ya en yakın kişiler olan hekimlerin önce kendi olgunlaşma süresinde yol almış ve iyi insan olma sanatını ve becerilerini geliştirmiş olması, bir diğer ifade ile kendi gelişimini tamamlamış olması gerekir.
Persius’un ‘Kimse kendi içine inmeye girişmez’ öngörüsünün tersine iyi hekimler durmadan ve bilinçli olarak kendilerini güçlendirirler, arttırılmış erdemlerle başkalarını desteklerler, kişiliğini verimli eylemlerle, kültürlü niteliklerle beslerler, zorunlu bilimsel rekabet olsa bile asgari konularda dayanışmayı sağlamak için hırslarına gem vurabilirler, diğerlerini esinlendirirler, ustalarına her zaman saygılıdırlar, onlardan kuşku duymaz ve sadakatsizlik etmezler.