Başlıktan da anlaşıldığı gibi, bundan yirmi beş yıl önce kurulmuş derneğimiz. Cerrahpaşa’dan Turgay Atasü Hoca öncü olmuş ve dernek kurulmuş. Sonradan adına, bakanlar kurulu kararı ile “Türk” adı eklenerek ulusal dernek hâline gelmiş.
Başlangıçta, bu konuda çalışanlar neredeyse bir elin parmakları kadarken, şimdi yüzler düzeyine yükselmiş. Yurt dışı eğitimin sonunda, ülkeme döndükten sonra benim onkolojiye başlangıcım 1989. İlk zamanlarda, nedense çoğumuz derneğe kaydımızı yaptırmamış idik. Bu nedenle benim de girişim biraz gecikmeli olmuştur.
İlk yıllardaki faaliyetler, büyük şehirlerde münferit toplantılar şeklinde idi. İki yılda bir yapılan ulusal kongrelere olan katılım ise genelde iki yüz kişinin altında olurdu. Pek çok merkezimizde ayrı bir jinekolojik onkoloji birimi yoktu.
Giderek, önce üniversitelerde ve eğitim hastanelerinde birimler kurulmaya başlandı. Yapılan tedavilerdeki yanlışlıklar, eksiklikler daha fazla görünür hâle geldi. Bunun adına branşlaşma deniliyordu ve biz de kadın-doğumda branşlaşmaya başladık. Yan dal olarak onaylanmamız ise çok sonra oldu. Bakanlıkta kurulan inceleme komisyonuna, konularıyla ilgili olanlar, bilimsel dosyalarını verdiler. Uygun bulunanlara birer “Jinekolojik Onkolojik Cerrahi Sertifikası” verilerek çalışmalarımız legal olarak onaylanmış oldu.
Başlangıçta sadece radikal cerrahilerde pelvik lenfadenektomileri tartışırken, barsak cerrahileri, İMA üzeri paraaortik bölge derken, giderek üst batın cerrahileri tartışılır oldu. Kemoterapide Taksan grubunun devreye girmesi başarının artmasına neden olurken, şimdilerde hedefe yönelik tedaviler gündemimizde yer almaya başladı. HPV’nin kanserle olan ilişkisinin net olarak ortaya konulması, bilim adamlarına Nobel ödülü verilmesi, ameliyatlarda hastanın ısıtılması, stapler, liga, ultrasicion, plazma kinetik, varis çorabı, rutin düşük dozlu heparin uygulaması, parenteral beslenme başarının artmasında güçlü roller üstlendiler.
Başlangıçta kemoterapi ilaçları ortalık yerde hazırlanırken, şimdi bu türden işler için ayrı birimler oluşturuldu. İçlerinde, çeker ocak, özel tuvalet ve koltuk olan kemoterapi odaları kuruldu. Bu işle ilgilenen hemşire arkadaşlarımız da kendi aralarında branşlaşmaya başladı.
Gençlerde ortaya çıkan kanserler başta olmak üzere, sinir koruyucu, organ koruyucu, hatta fertilite koruyucu cerrahiler yapılmaya başlandı.
Kanser öncesi lezyonların erken teşhisi, gündelik tedaviler ön plana çıktı. Bu konudaki en önemli gelişmelerde biri de, “Ulusal Kanser Tarama Programı”nın başlatılması oldu. İkili, dörtlü koruyucu aşıları tartışırken, yakında çıkacak olan yedili, dokuzlu aşıları hatta, tedavi edici aşıları beklemeye başladık.
Endoskopik cerrahilerdeki ilerlemeler, robotun cerrahide kullanılır hâle gelmesi, ufkumuzu daha da ilerilere taşıdı.
Dernekçilik aslında ciddi bir özveri işi. Zamanını ve mesaini o işler için ayırma sorunu. Şimdiye kadar daha çok başka derneklerdeki görevlerim nedeni ile dernek yönetimi için bir istekte bulunmadım. Önemli olan işlerin yürütülmesi ise görev alan arkadaşlarım görevlerini gayet iyi yapıyorlar. Gözümüz arkada değil.
Yapılanları, bilimsel gelişmeleri aramızda devamlı konuşuyor, toplantılar yapıyoruz. Son yaptığımız toplantıda da derneğimizin yirmi beşinci yılını kutladık.
Kurucu başkanımız olan Turgay Hocamızı, ilk genel sekreter Kılıç kardeşimizi aramızda görmek, jinekolojik onkolojiye gönül verenleri fazlasıyla memnun etti.
Yönetenler, yönetilenler, bu alanda çalışanlar, hepimiz geçiciyiz. Bugün görevde olanlar, yarın bu görevleri daha genç olanlara devredeceklerinin bilinci içinde çalışıyorlar, çalışıyoruz. Önemli olan, bilimin ve onun kurumları olan derneklerin kalıcılığıdır. Derneğimizi kuranlara, özveriyle çalışan arkadaşlarıma binlerce teşekkürler.