Sayın Okurlarım,
Seyfi Dursunoğlu cesedini kadavra olarak bağışlamış. Prof. Dr. Hikmet Şimşek de cesedini bağışlamıştı. İsim belirtmemin sebebi, bu durumu tasvip etmemdendir. Ayrıca övgüye layık bir davranıştır. Bu konuda okurlarımızın bilgiye ihtiyacı olacağı düşünülerek bu yazı hazırlanmıştır.
Kişi öldükten sonra, ölü yakınları yas durumuna girmekte. Yas durumunda inkâr, kaygı, öfke, depresif durum, pazarlık ve kabul dediğimiz bir süreç yaşanmaktadır. Bu durum sıklıkla, bir hafta veya ay gibi bir sürede tamamlanarak yeni dönemle ilgili düzenleme yapılması söz konusudur. Dolayısıyla ölümle ilgili konuların yazılması, insanın durumun kabulü ve uygun davranış geliştirmesinde destek olur. Bu gerekçelerle ölümle ilgili süreçlerin eşdeğerli sistem içerisinde uygulanması insanlık gereğidir.
Ceset, gömüldükten bir süre sonra çürümeye ve bozulmaya başlar ve böcek ve kemirgen hayvanlar tarafından yok edilir. Tıp fakültesine verilen kadavra ise korunmakta ve usulüne uygun bilimsel işlem yapılmaktadır. İki yıl kadar bilimsel inceleme sonrasında ceset kokuşması durdurulmuş bir bütün halinde gömülmektedir. Bu süre zarfında ölüye gösterilmesi gereken saygı da sağlanmış olmaktadır. Kadavra, kavram formasyonunu kolaylaştırarak algılama üzerinden tıp eğitim ve öğretimini kolaylaştırmaktadır. Öğrenci merkezli öğrenim sisteminde somut, gerçekçi ve algılanması kolay yöntemler içerisinde vazgeçilmesi zor bir metottur. Akademik gelişim açısından son derece önemli ve gerekli bir işlemdir. Bununla birlikte, beyin ölümü gerçekleşenin doku ve organları vasiyet gereği veya olağanüstü durumlarda tıbbi gereklilik yada ölü üzerinde değişiklik göstermeyen kornea gibi dokuların alınarak insanlara yardımcı olunmasına da gayret göstermemiz gereklidir. Doku veya organ alınmasına rıza gösterilmemişse ve bu konuda beyan varsa herhangi bir tıbbi işlem yapılamaz. Adli vakalarda bile delilleri karartmama şartı ile ve cumhuriyet savcısının bilgisi dahilinde organ ve doku nakli için işlem yapılabilir. Buradaki amaç “insanın hayırlısı faydalı olanıdır” ilkesinin yerine getirilmesidir.
Kişi yaşarken en az iki şahit huzurunda cesedini bağışladığını bildirir. 29.05.1979 tarihli 2238 sayılı Doku Organ Alınması ve Saklanmasına dair Kanunun 14. maddesine ve 17.06.1982 tarih ve 17727 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan İnsan Cesedi Üzerinde Bilimsel Araştırma Yapılmasına İlişkin Yönetmeliğe istinaden, vasiyet eden için bu işlem yapılır. Kimsenin sahip çıkmadığı ölü muayenesi ve otopsi işlemi tamamlanmış ceset için aksine bir iddia olmadığı takdirde, 6 aya kadar muhafaza edilmek üzere tıp fakültesine de ceset teslim edilebilir. Bu konuda tıp fakültesi ile Adli Tıp Kurumu arasında protokol metni hazırlanmış ise bu çerçevede işlem yapılır. Bu durumda dini işlemler sonrası ceset, anatomi anabilim dalına teslim edilir. Anatomi anabilim dalında bilimsel inceleme tamamlandıktan sonra, tıp fakültesi protokol gereği yazılı taahhütünü yerine getirir. Adli Tıp Kurumu, Adalet Bakanlığı, İç İşleri Bakanlığı denetim açısından gerekli işlemi yapar.
Cesetin kadavra olarak kullanılmaması gereken durumlar
Yüksek bulaş riski olan Covid-19 gibi hastalıklarda, hepatitis, akiz immun deficiency syndrome (AIDS) gibi viral hastalıklarda ceset kadavra olarak kullanılamaz. Ayrıca çürümüş ceset de kadavra olarak kullanılmaz. Adli vakalarda, özellikle cinayet vakalarında iddia her zaman olacağından ve davanın seyrinin etkilenme durumu düşünüldüğünde de ceset kadavra olarak kullanılmayabilir.
Az sayıda ender kişilerin kadavra bağışının olması, bu konudaki sorun yumağını artırmasını engelleyememektedir. Akademik akıl gereği doku ve organ alınmasına kolaylık gösterilmesi ve yaygınlaştırılması için çabalarımızın artma gereği hissedilmiştir.
SONUÇ: Doku organ alınması için verici sayısının artması yönünde gönüllü istemlerin artması dileğimizdir. Hikmet Şimşek ve Seyfi Dursunoğlu gibi insanlarımızın, öldüklerinde vücutlarını bağışlamalarına dair vasiyetlerinin artacağı inancındayım. Okurlarım sordu ve soruyor: “Yaşar hocam, organ ve dokularınızı bağışladınız mı?” Evet!
“Kadavra olmayı kabul eder misin?”
“Ben öğrencilerime kalbimi vermişim. Cesedimi bağışlamam çok mu?”
Ölenlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Yakınlarına sabır diliyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun.
Saygı ve sevgi ile…
2 yorum
Bir dönem, Gazi Üniversitesi öğretim üyeleri, üniversite tarafından, ‘görgü ve bilgilerini arttırmak’ için, üniversite tarafından üç haftalık süreyle ABD ve İngiltere’ye gönderilmişti. Bir anatomi hocamız, ABD de gittiği fakültenin anatomi bölümü depolarında, henüz kullanılmaya başlanmamış kırk civarında kadavralarının olduğunu anlatmıştı. Bizde bunun onda biri kadar kadavrası olan fakültemiz nadir olup, cerrahi workshop uygulasmalarında bile ithal kadavralar kullanılıyor. Ülkemizde, dirisine sahip çıkmadıklarının ölüsüne, o da sadece bir günlüğüne sahip çıkıp, alel acele götürüp gömüyorlar.
Sn Şimşek fakültemize ders yılı sonunda getirildiğinden, bir sonraki dönemde kullanılması planlanmıştı. Eşi haftada bir kendisini görmek için, fakülteye gelmeye başlayınca, kullanılmaktan vaz geçilip gömüldü. Eğitim için çok önemli bir konuyu güneme taşıdığınız için teşekkürler.
Ben 90 yasindayim ve oldukten sonra kadavramin bir tip kurumuna bagislanmasini istiyorum.
Ancak oglum ve esim buna karsi cikmaktadir.
Kadavramin bir tip kuruluna bagıslanacagından emın olmak icin ne yapmaliyim
Saygilarimla
Toto Dimitri Angelidis