Daha önceki yıllarda, hem hekim hem kadın olmanın sıkıntılı sürecinden bahsetmiştim. Bu yazımda ise kadın hekim olmanın güzelliğinden bahisle yaşadıklarımdan yola çıkarak, bu mesleğin aslında kadınlar için ne kadar da gerekli ve önemli olduğundan söz etmek istiyorum.
Burada dile getirmeye çalışacağım konu, ne kadın haklarından söz etmek ne kadının ezilmişliğini anlatmak ne de tam da Dünya Kadınlar Günü de kutlanırken, kadın hakları üzerine hamasi nutuklar atarak heyecanlı bir feminizm propagandası yapmaktır.
Söylemek istediğim tam da şudur: Genç kızlarımız gelecekteki mesleklerini seçerken, tıp eğitimi almayı hiç de bir kenara bırakmamalıdır. Başarılı üniversite adayları tercihlerini tıp fakültelerinden yana kullanmalıdır. Doktorluk, kadınlar için çok da uygun bir meslektir. Kadın hekimlere ülkemizin de, dünyanın da çok ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı karşılayabilmek için çalışkan ve zeki öğrencilerin duraksamadan tıp fakültelerini seçmesi gerekir.
Tıp fakültesine girmeye aday her genç kız şu sorunlarla karşılaşır: “Uzun ve zor bir eğitim süreci beni bekliyor. Yıpratıcı ve yorucu bir meslekle karşı karşıya kalacağım. Defalarca yaşayacağım zorunlu hizmet süreci nedeniyle ailem parçalanacak, çoğunlukla eşimden ayrı kalacağım bir gençlik süreci geçireceğim. Fakülteyi bitirmem yetmeyecek, bir de TUS sınavına hazırlanmam gerekecek. Uzun mesai saatleri ve nöbetler nedeniyle kendime daha az zaman ayırabileceğim. Böyle çetin koşullar altında gerekli bakım ve özeni yaşayamadığımdan çabuk çökeceğim.”
Ne yazık ki bunların tümü doğru tespitler. Bunlara söyleyebileceğim hiçbir şey yok. Ama, mesleğimin bana kazandırdıklarını saydığımda umutsuz konuşmalara rağmen hekimliğin pırıltılarını da hep yaşadığımı ifade etmek isterim. Öncelikle, herhalde tıp eğitimi uzun ve zor olduğundan, fakülte eğitimimiz sırasında muhteşem arkadaşlıklar yaşıyor, bu dostluklarımızı yaşamımız boyunca sürdürebiliyoruz. Ben yakın çevremde başka fakültelerden mezun hiç kimsede böyle uzun ve canlı bir arkadaşlık yaşayanları izlemedim. Bu belki de benim şansımdı, bilemiyorum. Ama biz 1982 mezunları olarak her yıl iki üç günlük geziler yapıyoruz ve Türkiye’nin dört bir yanından gelerek yeniden on dokuz yirmi yaşlarımıza dönüyor, ağlıyor, gülüyor, yaşlandığımızı gözlerken hayatla dalga geçebiliyoruz. Fakültede aynı sınıfta okuduğum kız arkadaşlarımla da arkadaşlığım ve dostluğum aynı şekilde sürüyor. Hayatta sırtımı dayayabileceğim insanlar arasında her zaman var oldular, var olacaklar. Hekim olmamın evlatlarıma da katkısı çok olmuştur. Onları bir doktor özeni ile büyüttüm. Sağlık sorunlarına abartmadan ya da küçümsemeden yaklaşabildim. Sosyal sağlığın da “sağlık” kavramının en önemli öğelerinden biri olduğunu hiç göz ardı etmedim. Tıp eğitimim ve mesleki uygulamalarım sırasında öğrendiğim empati kurabilme yeteneğimi çocuklarıma yönelik olarak da kullanabildim. Belki üniversitede öğretim üyesi olmanın getirdiği bir bilinçle gençlere güvendim, saygı duydum. Onların gençlik heyecanlarının yaşamın ve devinimin ya da diyalektiğin en önemli tetikleyicisi olduğunu hep hissettim.
Toplumda hekim olmanın itibarını ve ayrıcalığını yaşadım. Türkiye gibi kadın okuryazarlığının, töre cinayetlerinin, çocuk annelerin, aile içi şiddetin vs. tartışıldığı bir ülkede ne kadar şanslı olduğumu her zaman fark ettim. Etrafıma ciddi anlamda yararlı oldum. Yalnızca kendi aileme değil, eşimin ailesine de, yakınlarımıza da doktor yaklaşımlı bir şefkati sunabildim. Bu yüzden sevildim. Çok param olmadı, ama dost zengini oldum. Bu nedenle ayaklarımın üstüne daha sağlam bastım, daha çok kendime güvendim, daha fazlasını da yapabileceğimi düşündüm.
Tıp eğitimim sayesinde ders çalışmayı sevdim. Bu yüzden akademisyenliğim boyunca okuduğum kitaplarla aramda gizli ve erdemli bağlar oluştu. Üstelik diğer kitapları da kucağıma sığdırabildim. Çok okudum, zaman zaman da yazdım.
Ne kadar güç olursa olsun, hekimlik kadınlar için uygun bir meslektir. İçlerindeki kadını hiç susturmamak koşuluyla hekimliğin her alanında kadınların çok başarılı olacağına ve bu başarıyı ailelerine de, çevrelerine de taşıyabileceklerine yürekten inanıyorum.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle tüm meslektaşlarımın, gerçek birer emekçi olan tüm kadın doktorların bu anlamlı gününü kutluyorum. Ve “İyi ki varsınız.” diyorum.