Kırk yılı aşan meslek hayatımda ilgilendiğim tek konu “Kadın Sağlığı” olmuştur. Bu nedenle Akademik Akıl programındaki bu ilk makalemin konusunu kadın sağlığına ayırdım.
Yurdumuzda, kadın sağlığı denilince akla hep gebelik ve doğum gelir. Nedense kadın, hep gebeliği ve doğumu çağrıştırır. Kadın sağlığının bu kadar dar bir çerçeveye oturtulmasını açıkçası gayrı ciddi bir yaklaşım olarak nitelendiriyorum.
Gebelik ve doğum kadın için şüphesiz çok önemlidir, ancak bu tek başına kadın sağlığının tüm parametrelerini oluşturuyor mu? Bu soruya kesinlikle “hayır” diyorum. Çünkü kadın hayatını sadece gebelik ve doğumla sınırlı tutmak mümkün değildir. Yoksa bu kadının evde sadece ev işleri ve çocuklarının bakımı ile izole edilmesi, dış ortamdan, iş hayatından soyutlanmasını sağlamak yönündeki anlayışın bir başka şekilde izahı mıdır? Neyse konuya kadın sağlığını daha geniş bir çerçeveye oturtma gerekliliğini anlatmaya çalışarak devam edelim.
Sağlığın tarihsel sürecinde hastalıkların ortaya çıkışı, tanılama ve tedavileri günün şartlarına göre evrilmektedir. Bu durumu bir örnekle anlatmam gerekirse; doğum eylemi komplikasyonu olarak ortaya çıkan genito-üriner fistüller; asepsi, antisepsinin bilinmediği dolayısıyla operasyon şartlarının yeterli olmadığı, anestezinin uygulanmadığı ve hatta antibiyotiklerin henüz bulunmadığı dönemlerde sık rastlanılan bir ciddi sağlık sorunu idi. Rahmetle andığımız hocalarımız hastanelerin fistül koğuşlarını hep anlatırlardı. Günümüzde genito-üriner fistüller doğum bilgisi kapsamı dışına atılmıştır. Çünkü bu sorunla karşılaşılmamaktadır. Bebekler doğum yolunda fistüle sebebiyet verecek kadar uzun bekletilmemektedir. Tam aksine zamanımızda doğum hekimliğinde, sezeryanla doğum oranlarındaki yükseliş tartışılmaktadır. Günümüzde genito-üriner fistüller, jinekolojik onkolojinin radikal cerrahilerinin sık rastlanılmayan bir komplikasyonu olarak pratikte yer yer almaktadır.
Bir gerçek var ki bu durum, gelişmemiş ülkeler için geçerli değildir. Global maternal mortalitenin %14 ‘ünü oluşturan Nijerya’da obstetrik fistül oranı her bin doğumda 3,2 olarak bildirilmektedir (1).
Gelişmiş ülkelerde ortalama yaşam süresi gittikçe uzamaktadır. Bu uzun yaşam, beraberinde kadın sağlığı ile ilgili bazı önemli değişiklikler de getirmektedir. Pelvis tabanı yetmezliği ile ortaya çıkan sağlık sorunları tam da bu kapsamda gittikçe artan bir önem kazanmaktadır.
Pelvis tabanı yetmezliği ile yaşanan sağlık sorunları Ürojinekoloji veya Jinekolojik Üroloji bilimi kapsamında sağlıkta yer bulmaktadır. Günümüzde pelvis tabanı arka kompartmanı sorunlarını (kronik kabızlık, gaz, gaita kaçırma gibi) dışarda bırakan bu eski terminoloji terkedilmek üzeredir. Yerine “Pelvik Tıp” tercih edilmektedir. Bu bilim dalı kadında organ sarkmaları, gaz, gaita ve idrar kaçırma, idrar yapamama veya idrar kesesinin tam boşatılamaması dolayısıyla sık sık idrar yolu enfeksiyonları geçirme yakınmalarını ve bunlara refakat edebilen cinsel disfonksiyonlarla kronik pelvik ağrıları konu kapsamına almaktadır. Adı geçen sağlık sorunları kadının genelde yaşam süresini etkilemiyor olsa da, yaşam kalitesini çok önemli boyutta olumsuz etkilemektedir. Günümüzde iletişimin de katkısı ile kaliteli yaşam arzusu çok önem kazanmıştır ve açıkçası sağlıkta kaliteli yaşam herkesin hakkıdır. Yaşla birlikte ortaya çıkan yukarda sözünü ettiğim yakınmalar gelişmiş batı dünyasında bir üst uzmanlık konusu olarak sağlık sisteminde yerini almıştır. Ülkemizde de yaşlı kadın popülasyonu gittikçe artmaktadır. TUİK verilerine göre (2) göre, 2023 yılında 10,2 milyon olan geriatrik popülasyonun 2050 yılında 20,8 milyona ve 2075’de 27,7 milyona ulaşacağı öngörülmektedir.
Kısaca söylemek gerekirse Pelvik Tıp kapsamındaki sağlık sorunları da kadın sağlığının önemli konuları olarak değerlendirilmelidir. Sağlık sisteminde gebelik, doğum, kontrasepsiyon dediğimiz sağlıklı yöntemlerle gebelikten korunma, menopoz ve pelvik tıp konu kapsamındaki sağlık sorunları, kadın sağlığı bileşenleri olarak
değerlendirilmelidir.
Günümüzde tıpta gelinen noktada, koruyucu hekimliğin önemi çok iyi anlaşılmıştır. Kadın sağlığında koruyucu önlemleri kapsayan uygulamaların gerçekleştirildiği “Kadın Sağlığı Merkez”lerinin kurulmasının mutlaka gerekli olduğu kanısındayım. Bu uygulamalar hastane hizmetleri yükünün azalması ve daha kaliteli sunulması anlamına da gelmektedir.
Kaynaklar
- Geçmişten Günümüze Ürojinekoloji. Ed.Prof.Dr.Önay Yalçın. İstanbul Tıp Kitabevleri 2021.
- TUİK Haber Bülteni. Sayı: 13466. 20 Mart 2013.