Ülkemizde ortalama 47-48 yaş aralığında görülen menopoz, hormonların azalması ile üreme yeteneğinin kaybolduğu bir dönemdir. Bu dönemde östrojen hormonunun çekilmesi ile birçok semptomlar yaşanmaktadır. Vazomotor şikayetler (sıcak basmaları, uykusuzluk..), ürogenital sistem değişiklikleri, psikolojik belirtiler gibi birçok semptom görülmektedir. Bu semptomların şiddeti bireysel olarak farklılıklar gösterebilmektedir. Özellikle kadınlar bu dönemde anksiyete ve depresyon gibi psikolojik baskılara daha duyarlı olabilir, annelik, gençlik ve güzellik kaybı gibi derin bir kayıp hissi yaşayabilirler. Bu süreçte kadının döneme hazır oluşluğu, destek sistemleri, farkındalığı, kültürel ve çevresel faktörleri, ekonomik durumu gibi birçok faktör etki etmektedir.
Üç ay önce Somali’de görevlendirmem vardı ve menapozal dönemde olan Somalili kadınlar ile nitel bir çalışma yürüttüm. Kadınların dönemle ilgili hiçbir fikrinin olmadığını, sadece menapozun doğurganlığın bittiği ve yaşlanılan bir dönem olarak algılandığını gözlemledim. Kadınlar menopoza girdiklerini kimseyle paylaşmayıp, süreci tek başlarına yönetmekteler. Aslında doğurganlığın önemli olduğu toplumlarda menopoz süreci; kadın için korkulan, kadınlığın ve üremenin yitirildiği bir dönem olarak algılanırken, çok az bir kısmı içinde rahatlanılan bir dönem olarak algılanmaktadır.
Gelişmekte olan yada gelişmemiş ülkelere bakıldığında kadınlar genellikle bu dönemde yalnız kalmaktadırlar. Menopozal döneme yönelik eğitimler, takipler, destek sistemleri yetersizdir. Kadın yaşamının üçte birini geçirdiği bu dönemde yalnız kalmakta ve süreçle tek başına mücadele etmektedir.
Yaşam kalitesinin sürdürülmesi ve sağlıklı yaşlanma için menopozal dönemin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi gerekmektedir. Ülkemizde de menopozal kadınların takip edildiği poliklinik sayılarının artırılması, menopoz destek birimlerinin açılması, toplumda farkındalık eğitimlerinin düzenlenmesi önem arz etmektedir.
906
önceki yazı
1 yorum
Kaleminize sağlık…🙏🙏