Ülkemizde adeta “Kafa Travmasız Çocuk Kalmasın” kampanyası başlamışçasına, Hastanelerimiz Acil Üniteleri “Düşen-Düşürülen” çocuklarla dolup taşıyor. Rakamlar çığırından çıkmış gibi. Böyle bir şeyde “Birincilik” hiç de memnuniyet verici olmayacağından, iyisi mi Avrupa-Amerika’daki sayılarla hiç kıyaslamayalım.
Bilemiyorum başka ülkelerde de “Çocuk bu, düşe kalka büyür” felsefesi var mıdır? Ama çocukluğumuzdan bu yana hiç yabancısı olmadığımız bu tanım nedeniyle olsa gerek, travmalı çocuklarını hastaneye getiren ebeveynlerin yüzünde üzüntü izini aramak için, nöroşirurjinin vazgeçilmez unsuru mikroskoplarımızdan birer tane de acil ünitelerimize koymak gerek !!! Hani keşke işlerimiz bu denli yoğun olmasa da, bu kişilerin kişilik özelliklerini de inceleyebilsek…
Elbette yürüyen-koşan-oynayan çocuklar istenmese de görünen-görünmeyen bazı kazalara maruz kalabilirler. Asıl bizi hayrete düşüren 20 günlük, bir aylık, üç aylık gibi bebeklerin gayet sakinlikle ve hani sanki normalmişçesine, “Düştü” diye müracaat ettirilmesi… “Dikkat edemedim, düşürdüm” diye üzüntü içinde gelenleri, yüzdeler içinde aramak beyhude… Hatta o kadar pişkin! olanlar var ki 3 aylık bebeği “Düştü” diye getirene biraz hicvedici olarak “Koşarken mi?” diye sorduğunuzda, yüzünüze alayla bakarak” Yapma be doktorum, bu daha üç aylık, yürümüyor bile” şeklinde yanıt alabiliyorsunuz. Allah bilir daha sonra da başkalarına “ O ne biçim doktor öyle, daha üç aylık bebeğin yürüyemediğini bilmiyor, üstelik koştuğunu sanıyor” diye gülerek anlatıyordur.
Yirmi günlük bebeğin, alışveriş merkezinde yürüyen merdivenlerden düşerek getirilmesine ne dersiniz? Nasıl olduğunu mu merak ettiniz? Pusetindeymiş, merdivenlerden inerken iyi bağlanmadığı için, bebecik de kenarlara tutunmayı akıl edememiş! olduğundan yuvarlanıvermiş işte!!!
İnsan özür bulmak için bin sene arasa bir şey bulamaz bu örnekte… 20 günlük bebeğin o kalabalık, bin bir türlü nefesin kapalı ortamda sirküle ettiği ortamda işi nedir? Merdivenlerden inerken neden kucaklanmaz? Madem pusete kondu neden emniyetle bağlanmaz? Hani doktora kontrole götürülürken merdivenlerden yuvarlandı dense bile “özür” hanesine kaydedilecek.
Birde “Abi-Abla” kucağından düşen birkaç günlükten aylığa bebekler var. Bu Abi-Ablaların da 3-4 yaşlarında olduğunu gördü gözlerimiz çok şükür!!! İnsanı daha çok şaşırtan bunun çok doğalmışçasına söylenmesi. Hani bunlar bize bile çok tuhaf geliyor ya gönül istiyor ki Acil Ünitelerinde bir de “Nöbetçi Noter” bulunsa da bu tespitlerimiz “Noter tasdikiyle” kayıtlara geçse.!
Hukuk sistemine göre anne-babanın dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu, kış ayında bile balkonlardan düşüp çocuklarının ölmesi onlara hukuki sorgulama yolu açmıyor ama, kurtarılması imkânsız olan böyle çocuklar için ailenin hastane ve doktorlar hakkında hukuki yollara başvurması sonuna kadar açık… Bir kere “YÜRÜ YA KULUM!” dendi ya…
Kanaatimce Koruyucu Hekimliğin acilen ele alınması gereken en önemli konulardan biri de çocuklarının travmalardan nasıl korunabileceği konusunda ailelerin bilinçlendirilmesi ve tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu çocuklarının travmasına sebebiyet veren ailelere de, daha müessir hukuki sorumluluklar getirilmesidir. Avrupa’ya uyum yasasında birçok konular dikkate alınırken bu konuda yaptırımlar da dikkate alınmalıdır. Yoksa gerçekten bu memlekette kafa travmasız çocuk kalmayacak.
Kafa Travmaları, Travmaların bir parçası olup, ülkemizde henüz “Hırpalanmış Çocuk Sendromu” pratik uygulamaya geçmemiş olduğundan ve hastanemizin Acil Üniteleri aşırı yoğunluktan irdelenmeye zaman bırakmadığından, motorlu araç kazaları dışında travmalı çocuklar kayıtlara doğrudan “Düşme” diye geçmekte bu çocukların belki de darp sonrası travmaya uğramış olabilecekleri ihmal edilmektedir. Bu hassasiyet isteyen bir konu olup, hekimin çok emek harcadığı, devletin çok harcama yaptığı, acı görmüş çocuk tekrar aynı aileye teslim edilmektedir.
Travma nedeniyle getirilip tetkiklerden sonra gönderilip, birkaç saat sonra yeni bir travmayla tekrar getirilen olguların da hayal ürünü olmayıp, konunun hassasiyetini vurgulamaktadır.
Bakın Ziya Paşa ne diyor!
Âdem’e Âdem gerektir, Âdem etsin Âdem’i,
Âdem Âdem olmayınca, netsin Âdem Âdem’i