Her şey insanın beyninde oluyor dendiğinde “Yalan Dünya” dizisinde Nihal Yalçın’ın meşhur ettiği “kafasına sık, kafasına” repliği aklıma gelir. Zombi filmlerinde, insanlıktan çıkmış o zombiler bile ancak beyinlerinden darbe aldıklarında kırılganlaşır. Sanki tek gerçekliğin beynimizde algıladığımız gerçeklik olduğunun bir karikatürü gibidir o zombiler. Adalet, üzerine birçok sosyolojik, politik ve felsefi söylem geliştirilmiş geniş bir kavram. Sosyal hayatın en temel taşlarından biri. Hepimiz, adaletsiz bir toplumun, düzenini sürgit devam ettiremeyeceğini tahmin edebiliriz. Acaba, sosyal hayat içinde düşündüğümüz bu soyut kavramı beynimizde nasıl algılıyoruz?
Adalet anlayışının bir üst beyin işlevi olduğu kesin ancak beynin hangi kısımları bu kavramı işliyor ve nasıl tepki veriyor sorusunun yanıtını bulmak zordur. Bununla ilgili en sık kullanılan deneylerden biri Nobel ödüllü ekonomist John Harsanyi tarafından 1961’de geliştirilen ultimatom oyunudur. Buna göre katılımcılara kurallar anlatılarak birine bir miktar para verilir. Bu katılımcı diğer katılımcıya elindeki paranın bir kısmını teklif eder. Eğeri teklifi alan kişi öneriyi kabul ederse, öneri doğrultusunda para bölüşülür Aksi durumda her ikisi de tüm parayı kaybederler. Aslında rasyonel düşünce, teklifi alan kişinin herhangi bir teklifi kabul etmesini (herhangi bir diğer sıfırdan fazladır) ve teklif yapan kişinin olası en düşük teklifi yapmasını gerektirmektedir. Ancak, teklif çok düşük olduğunda katılımcılarda teklifi öfkeyle reddetme eğilimi görülmektedir. Bu oyunun değişik varyasyonları yapılarak adalet ile ilgili deneyler yapılmaktadır.
Stallen ve arkadaşlarının 2018 yılında “Journal of Neuroscience” adlı dergide yayınladıkları bir randomize çalışma bu açıdan çok ilginç sonuçlar vermektedir. Bu çalışmada ultimatom oyununun bir varyasyonu kullanılmış ve hırsızlık yapan partnere karşı katılımcının tepkileri izlenmiştir. Deney boyunca katılımcıların beyin işlevleri difüzyon MR ile izlenmiştir. Bu deneyin bize gösterdiği birkaç ilginç sonuç vardır: Öncelikle, aşikar bir adaletsizlik durumunda beyin buna bir tepki vermektedir. Başka çalışmaların da desteklediği üzere, adaletsizliğe duyarlılık beynin “insula” ve “prefrontal korteks” olarak adlandırılan kısmında gerçekleşmektedir. Adalete duyarlılık çok ortak bir tepkiyken, herhangi bir yanıt vermek, yine farklı nörobilişsel işlevlerle ilgilidir. Adaletsizlik durumunda, mağdurun zararının telafi edilmesi veya failin cezalandırılması tercihi ise farklı beyin kısımlarından yönetilmektedir.
İnsula denen beyin kısmı, kompleks bazı işlevlerle ilgili olmakla beraber en iyi bilinen işlevlerinden biri iç organlara ait (viseral) duyuların yönetimidir. Yani, karikatürize edersek, midenizin şişkinliğini hissetmek ve bundan rahatsız olmak işi, insula tarafından yapılıyor. O halde, adaletsizliği fark eden ve bundan rahatsız olan kişide neler oluyor mide şişkinliğinden başka?
Kişilerin adaletsizliğe karşı tepki verip vermeyecekleri ve nasıl bir tepki verecekleri kişinin durumuna göre değişiyor. Kişilerin kendilerinin adaletsizliğe maruz kalmasıyla adaletsizliğe tanık olması durumları, beyinde farklı şekillerde ele alınıyor. Şurası daha iyi biliniyor ki, beynin “temporoparietal bileşkesinin” aktifleştiği durumlarda, ki empati yapabilenler oluyor bu grup, adaletsizlik cezalandırmadan ziyade telafi etmek yoluyla sağlanma eğilimi artıyor.
Sonuç olarak, adaletsizlik hepimizi rahatsız ediyor. Hissettiğimiz adaletsizliğin, bir yere kadar, tüm vücudumuzu etkilediğini öngörebiliyoruz. Birbirimizi daha iyi anlamaya çalışmalı, içgörümüzü artırmalı ve adaletsizlik karşısında rahatsız olduğumuzun farkındalığıyla bir şeyler yapmalıyız. Adaletsizliğe tahammülümüz yok anatomik olarak. Artık sosyal hayatta da bu rahatsızlığı dile getirmek ve mümkünse kayıpların telafisine çalışmak öncelikle kendimize iyi gelecek. Aksi takdirde gözümüz kapayıp birbirimizin “kafasına sıkmaya” devam edeceğiz.