Geçtiğimiz aralık ayında Ankara’da gerçekleştirilen “Kadın Doğum Hekimlerinin Mesleki ve Özlük Sorunları Sempozyumu” ve konuyla ilgili görüşlerimi, yine bu köşede siz meslektaşlarımla paylaşmış idim.
31 Ocak Pazar günü, Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) Ankara Şubesinin rutin aylık toplantılarından birinde “Kadın Hastalıkları ve Doğumda Medikolegal Sorunlar Sempozyumu” başlıklı bir başka aktivite daha yapıldı.
Sheraton Oteli’nde verilen sabah kahvaltısı ikramını takiben, öğleyin 12.00’dan akşam 16.30’a kadar süren oturumlarda, kadın-doğum hekimlerinin yanında hukukçular da konuyla ilgili bilgi ve deneyimlerini bizlerle paylaştılar.
Bu arada, davetiyelerde isimleri en başta yazılmış olduğu hâlde, tenezzül edip de toplantımıza katılmayan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu başkan ve yardımcısını tek kelime ile kınıyorum. Nezaket, eğer gelinemiyorsa, kurumu temsilen bir arkadaşı göndermek olmalı, diye düşünüyorum.
Toplantılarda; Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden Prof. Dr. Veysel Taşpınar, Prof. Dr. Süha Tanrıver, Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesinden Prof. Dr. Doğan Soyalsan, Yrd. Doç. Dr. Burcu Ertem, Yrd. Doç. Dr. Tolunay Ozanemre Yayla, Yargıtay 12. Ceza Dairesi üyeleri Saniye Tarhan, Gürsel Yalvaç, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinden Nejdet Şatır, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalından Prof. Dr. Birol Demirel, birer konuşma ile bilgi ve görüşlerini bizlerle paylaştılar.
Özellikle bahsettiğim Yargıtay Daireleri, tam da bizimle ilgili olan dosyalara bakıyorlar! Bilmem anlatabildim mi?
Sabah mutat erkenden kalkmışım; gömlek, kravat derken, içimdeki şeytan, “Oğlum, hiçbir görevin yok, sakın gitme.” diyor. Buna rağmen, “Görevin olmasa da bu konu, siz kadın-doğumcular açısından çok önemli, bu yüzden mutlaka katılman gerek,” diyen meleğe uyarak kalkıp gelmişim. İyi de etmişim.
Hocaların, pazar günü çok işleri olsa gerek. Birkaç kişi dışında katılan yok (İkisi çalışan, biri emekli üç kişi idik). Büyük hastanelerimizden, özellikle idareci konumunda olanlardan, Etlik Zübeyde Hanım Hastanesi dışında pek rağbet edeni göremedim. Uzman arkadaşlardan ve mesleğinin henüz başında olan asistan gençlerimizden ise katılım çok az.
Çay molasında, girişte görevli olan arkadaşlara soruyorum, konuşmacı ve oturum başkanlarıyla birlikte toplamda elli yedi katılanımız var. Ne kadar da az değil mi!
Beş hukukçuyu, TJOD Ankara Şubesi yöneticilerini ve başka branşlardan katılan birkaç kişiyi çıkarırsak, kırk kadar kadın-doğum uzmanı ve asistan gelmiş durumda.
En çok malpraktis davası hangi daldaki hekimlere açılıyor? Kime olacak, biz kadın-doğumculara! Yargıtaya ulaşan dosyalarda ilk sıra yine bizde. Yüksek Sağlık Şurasında ve Adli Tıp Kurumunda incelenen dosyaların ilk sırasında yine kadın-doğum hekimleri yok mu?
Hâl böyle olunca, bu gibi hayati konudaki bir toplantıya neden gelmezsin benim sevgili meslektaşım? Günlerden pazar, yani hafta sonu, işin gücün de yok. Doğrusu, nöbet harici zaman olarak da müsaitsin. İlla başın sıkışınca mı oraya buraya koşuşturman gerek?
Böyle hayati toplantılara çok önemli bir mazeret yoksa katılmak gerek. Bakınız, toplantının benim için bir başka önemli yanı da şu oldu. Henüz Polatlı Ortaokulunda iken bundan elli beş yıl kadar önce (1960-63), analitik düşünce açısından bana çok önemli katkıları olan Değerli Matematik Öğretmenim Yılmaz Onat’ı, oğlu olan meslektaşımız sayesinde yeniden hatırlamış oldum. Hocama ve ailesine sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum.
TJOD Ankara yönetimi olarak bu konuları ısrarla gündemde tutarak, meslektaşlarımız için çok önemli bilgilendirmelerde bulunan değerli arkadaşlarımı bir kez daha gönülden kutluyorum.