İyi bir Şubat ayı geçirmiş olmanızı dileyerek, bu ayki yazıma başlıyorum.
Başlıkta gördüğünüz “Kalabalıkların Bilgeliği”, James Surowiecki isimli yazarın 2004 yılında yayımladığı “The Wisdom of Crowds” isimli kitaptan gelmekte. Bu ay bu kitaptan, bu kitaba yapılan atıflardan alıntılar yaparak bahsetmek istiyorum.
Bu kitap, 2009 yılında Osman Deniztekin’in Türkçesiyle Varlık Yayınları tarafından “Kitlelerin Bilgeliği” başlığıyla yayımlanmış. Konusu bir hayli ilginç. Aynı zamanda da eski bir soruna ışık tutuyor. “Dağdaki çobanla benim oyum bir mi?” muhabbetini arada bir duyarsınız. Asıl sorun şu: Uzman bir kişinin bilgisiyle sıradan insanların bilgisi bir olabilir mi veya uzman elitlerin yönettiği bir toplum daha doğru ve iyi kararlara varabilir mi? Belki de gerçek, birçok “çok bilmeyen kişinin” bilgisi, çokbilmiş tek bir kişinin bilgisinden daha üstün ya da eşit oluşunda saklıdır. Bu da herhalde cahil cesaretidir.
Kitap, bir topluluğun bütün olarak bilgisinin bireylerinden daha fazlasına ulaşabildiği ile ilgili çarpıcı örneklerle başlıyor. İlk örnek hayli ilginç: “Kim Milyoner Olmak İster?” yarışmasının Amerika’daki versiyonuna ilişkin. “Arkadaşıma sorayım” jokerinde önceden belirlenmiş uzman ve bilgi seviyesi yüksek kişilere sorunuzu yöneltme hakkınız var, stüdyoya sorma jokerinde ise soruyu başka pek işi olmayıp izleyici olarak vakit öldüren bir gruba yöneltiyorsunuz. Sıkı durun: Seçilmiş uzmanların doğru cevap verme oranı yüzde 65, stüdyodaki daha genel geçer kitlenin doğru cevap verme oranı ise yüzde 91.Kitap bu ve başka örnekleri derinlemesine anlatıyor öncelikle.
Kalabalıkların bilgeliğinin, ne kadar uzman olsalar da çoğu durumda tekil kişilerden daha isabetli olduğuna ikna olmanızı sağlayacak kadar çok, çeşitli ve ayrıntılı örnekler bunlar. Bu duruma bir örnek de İngiltere’den. Francis Galton, yalnızca uzman görüşlerine inanan, uzman olmayan kişi fikirlerinin hiçbir öneminin olmadığını savunan, 19. yüzyılda yaşamış bir İngiliz bilim adamıydı. Bir gezintisi sırasında, küçük bir köyde yapılan “öküzün ağırlığını tahmin etme” yarışmasına tanık oldu.
Bu yarışmaya katılmak isteyenler bilet satın alıyor, köy meydanında sergilenen öküzün ağırlığını tahmini olarak bir kağıda yazıp, çekilişe katılıyorlardı. öküzün gerçek ağırlığına en yakın tahminde bulunan kişi, öküzü ödül olarak kazanıyordu. Bu yarışmaya, Galton’un uzman diyebileceği kişiler, yani kasaplar ve öküz yetiştiricileri katıldığı gibi, birçok “uzman” tanımına girmeyen meraklı, köy ahalisi ve ziyaretçiler de katılıyordu. Galton, yarışma sonrası, tahmin kağıtlarının hepsini toplayıp, sonuçlara göz attı. Sonuçlar, Galton’un, uzmanlık ve uzman görüşü hakkındaki hayat felsefesini tamamen değiştirdi. Yarışmada sergilenen öküzün gerçek ağırlığı 543 kilogramdı. Yarışmaya katılan 800 kişinin tahminlerinin ortalaması ise 542 kilogramdı. Bu gösteriyordu ki, topluluğun -uzman olmayan kişilerden bile oluşsa- görüşleri, 1 kilogram kadar bir yanılgı payı ile büyük bir doğruluk taşıyordu. Bu deneyi defalarca tekrarlamasına rağmen, konuyla alakasız toplulukların sunduğu fikirlerdeki doğruluk payı, Galton’u şaşırtmaya ve inandırmaya yetti.
Grupların bilgeliğinin ortaya çıkabilmesi için yazarın üzerinde durduğu üç önemli şart var: çeşitlilik, grup içindeki bireylerin birbirinden göreli bağımsızlığı ve grupta yetkilerin merkezden dağılmış olması (decentralization). Kitabın ilk ana bölümünde temel fikirler ve geçerliliği için gerekli koşullar anlatılmış. İkinci ana bölümde ise sosyal ortamlara bu yaklaşımın uygulanma şansı sorgulanmış. Kitaptan anlatılan onlarca örnekte, tekrar ve tekrar gördüğünüz şey, tek bir kişi ne kadar uzman olursa olsun, onun fikir ve kararlarıyla hareket etmenin ne kadar dar bir bakış açısı sunduğu. İnsanlar topluluğu bir bütün olarak çok daha verimli ve etkin olabiliyor ve bunu doğru bir yönde yapabiliyorlar.