Hepimizin sıkça tanık olduğu bıktırıcı bir tekrardan yola çıkarak yazıma giriş yapayım. Hemen her yıl mahallemizde, ilçemizde, şehrimizde büyük bir iştahla birkaç sene önce, yani daha yeni yapılmış yolun, kaldırımın, oyun bahçesinin yerle bir olmasını, dikilmiş ağaçların insafsızca sökülmesini, daha sonra tekrar çalakalem yolun ve kaldırımların daha fazla betonlaşarak yapılmasını, en fazla 2-3 aylık ömürleri olan çiçeklerin bu betonların / kaldırımların arasına dikilmesini, 3-5 yıl ancak dayanabilen çok renkli elektrik direklerinin sık aralıklarla (çok aydınlatsınlar ki masraf da bol olsun) yan yana dizilmesini, kocaman kocaman çöp bidonları / kutuları ile ağaç yetiştirilmesi mümkün olmayan insan boyunda büyük büyük saksıların yerleştirilmesini (şimdi bunlara şehir mobilyaları diyorlar) içimiz acıyarak görürüz. Üstelik, yapılan bütün işlerin atıklarını süpürme gereği bile duymadan çeker giderler; toz, duman, çamur, çimento, kağıt orada yaşayanların ciğerlerine yerleşir, ayaklarına dolanır.
Çevrenizdeki kurumlara başvurarak, bu konuların yanlışlığını / gereksizliğini sizler de ifade etmişsinizdir. Yapmasanız bile an azından içinizden veya yakın dostlarınıza “Niye habire bu kaldırımlar, yollar değişir, ağaçlar sökülür altyapı bir türlü tam olarak bitmez?” diye yakınmışsınızdır. Gerçekten bir düşünelim, bu tür faaliyetlerin bizlere maliyeti nedir? Neden bu kadar sık değişiklik yapılır, niye bir türlü bizim şehirlerimizde hemen her yağmurda birçok mahalle sular altında kalır? Bu kadar çimento, tuğla, taş, demir, yapı malzemesi ne kadara mal olur, neden tam anlamıyla planlanmadan bu işler sık ve özentisiz yapılır? Soruları çoğaltabiliriz. O açıdan kendimizden pay biçerek, örneğin bir ev alacaksak ev ile ilgili hangi maliyetler bizim için önemli ise hangi ayrıntıları öne çıkarmamız daha hayati ise yukarıda kısaca özetlemeye gayret ettiğim, yapılanların bizlere maliyetini de kısaca çıkartmak mümkün olabilir.
Yol, kaldırım, bina, direk yapmak ne kadar önceliklidir veya nereler için gereklidir, yapılan maliyetlere değecek işler midir? Bu konuları okuyucuların takdirlerine bırakarak, hangi farklı işleri öne alırsak verimsizliği, işsizliği, durgunluğu, 40-50’li yaşlarda emekli olmuş insanların şehir kaldırımlarında, mahalle aralarında gezmesini, kahvehanelerde, çay ocaklarında ömür tüketmesini azaltabilir, birlikte kaliteli yaşamayı, faydalılığı, istihdamı, sosyal refahı artırabiliriz? Verilebilecek cevapları sıralamaya kalkarsak eminim onlarca kelimeyi büyük bir heyecanla yan yana koyabiliriz. Bir iki kelime ile yola çıkarak kendimize, yaşayanlara, idarecilere, çevremize verdiğimiz zararları ve çözüm önerilerimizi ortaya koymaya çalışalım.
Medeni diye adlandırdığımız gelişmiş, sanayisi-teknolojik yatırımı önde olan ülkelere gidenlerimiz şahit olmuştur. Genelde şehirler veya içerisindeki belirli eski alanlar eğer çok eski bir yerleşim yeri ise sadece restorasyon yapılarak eski haliyle korunmuştur. Öyle ki, 400-500 yıllık taş kaldırımlara, yollara, ev girişlerine, kapı eşiklerine bile hiç el sürülmemiştir. Şayet bu tür bir çalışma yapıldı ise taşlar tekrar yerine özenle yerleştirilmiştir. Yeni dikilen ağaçlar olmakla birlikte eski ağaçlar korunmuş, bakımı ve masrafı daha az olan çok yıllık bitkilerle çevrenin yeşil kalması sağlanmıştır. Hatta bahçeli evlerin yoğun olduğu semtlerde hiçbir katlı yapılaşmaya müsaade edilmemiş, o evlerin bahçe bakımları, ağaçların, evleri ayıran çitlerin, bitki ve hayvan varlıklarının korunması teşvik edilmiştir. Eğer yeni bir şehir kurulmuşsa da A’dan Z’ye bütün zemin altı yatırımları, toplu taşıma için gerekli metro çalışmaları bitirilmiş, üst zemin, trafik, çevre düzenlemesi vs. bitirilmiştir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Aslında bu tür örnekler bizim medeniyetimizin her safhasında, her nefesinde var ama nedense kaybettik. O da ayrı bahis konusu.
Hem şekil olarak bizlere hiçbir estetik değer katmayan, hem büyük ölçüde kamu kaynaklarının yanlış kullanılması ile kimseye faydası olmayan, hem de büyük bir zaman ve yapı kaybına neden olan bu gördüğümüz aksaklıkları önlemek yine bizim elimizde. Hem bildiklerimizi uygulayarak hem ifade ederek yanlıştan dönüşü sağlamamız gerekiyor. Zira hepimiz biliyoruz ki arz / talep dengesi çalıştığı sürece bütün aksaklıkların önüne geçmeniz mümkün değil.
Geriye baktığımızda bunlar yapılmayıp, çok değil 30-40 yıl öncesine kadar bütün mahallelerimizde var olan sebze / meyve bahçeleri öylece kalsaydı, her bahçenin kendi özel alanı, tabiatla eşleşmiş oyun bahçesi, meyve ağaçları ile dolu sınırları olsaydı, çocukların / gençlerin bahçe içlerinde, ev kenarlarında toprakla, çimenle, suyla, ağaçla, böcekle, kuşla irtibatları sürseydi, oyunlarına devam edebilselerdi nasıl olurdu? Yine şehir içlerinde, yol kenarlarında amatörce yapılan sebzecilik, bitki yetiştirme kültürü sürseydi, aile işletmeciliğinin yaşamasına, ev hanımlarının kendi bütçelerini oluşturabilecekleri bir üretim imkanına devam edilebilseydi çok daha iyi olmaz mıydı?
Maalesef şehirler bu faaliyetlerden, uğraşılardan o kadar uzak ki; yaşayanlar sanki bunları hiç yapmamış, hiç çocukluğunda yaşamamış gibi hafta sonları veya tatillerde sabahın en erken saatlerinde kalkıp köylere, yaylalara koştura koştura gidiyorlar. Güzel kardeşim, bunların hepsi dün bizimle idi, bütün geçmişimiz bu güzelliklerde saklı. Madem bu kadar çok seviyorduk tabiatı, bitkiyi, kuşu, hayvanı niye yok olmasına müsaade ettik, hadi bugüne kadar sesimizi çıkarmadık, yanlış yaptık, şimdi ne yapalım?
Öncelikle “Neme lazım, bana ne” demekten vazgeçeceğiz, değer verdiklerimizi korumasını bileceğiz, kendi kendimize şikayet etmekten vazgeçip beyaz atlıların gelip bir şey yapmasını beklemeden ilgili birimleri uyarma yoluna gideceğiz. Yetkilileri eleştirmekle, uyarmakla beraber bildiğimiz konularda çözüm önerileri getireceğiz. İşin, ehline verilmesi yönünde çok gayretli olacağız, bencilliğe düşmeden, kendimizin, vatandaşımızın, milletimizin, ülkemizin esas öncelikleri nelerdir, neler yapılabilir kafa yoracağız, araştıracağız, öğreneceğiz, bileceğiz. Hep birilerinin yanlışlarını görerek ömür tüketeceğimize taşın altına elimizi koyacağız ve önce iğneyi kendimize sonra çuvaldızı başkasına batıracağız.