Farklı konularda özellikle de eğitim üzerine düşüncelerimi kaleme almaya çalıştığım yazılara işlerimin yoğunluğu nedeniyle bir süre ara vermiştim. Yazmayı bırakmanın kalemi küstüreceğinin farkında olmama rağmen istemeyerek de olsa böyle bir ara vermek durumunda kaldım. İyi bir kalem sahibi olabilmek için kalemi elimden düşürmemem gerektiğinin bilincini henüz daha kavrayamamış da olabilirim. Oysa yazının kalemle hemhal olacağını, yazı yazma becerisinin ancak yazarak kazanılacağını sürekli herkese anlatan biriyim. Derslerde de yazma ve okuma becerilerinin ancak kendileriyle haşır neşir olunca neşvünema bulacağını sürekli vurgular dururum.
Benim yazılarıma bir süre ara verdiğimi fark eden bir dostumun “Kalem susmasın hocam. Kalemi küstürmeyin” demesi kalemi elime almam ve artık bazı konularda kalem oynatma zamanının geldiğini hatırlatan önemli bir uyarı ve motivasyon kaynağı oldu.
Kalemin Gücü
Kalem ile her derdimizi anlatır, duygularımızı ifade eder, farklı dünyalara kapı açabiliriz. Eli kalem tutanların aynı konuyu farklı boyutları ile alıp çok güzel eserler ortaya çıkardıklarını görür ve okuruz. Kalemi elinize aldığınızda farkında olmadan bilinçaltınızda var olan pek çok bilgi ve düşüncenin yazıya döküldüğüne şahit olursunuz. Kalem dil olup düşünceyi söze getirir. Çoğu zaman sahip olduğu gücün farkına bile varamazsınız.
Kalemin gücünü anlatmaya gerek yok. Yıllar boyunca eli kalem tutanların neler yapabildiklerini, neleri başarabildiklerini gösteren pek çok örnek var. Kalem kılıçtan keskindir sözü kalemin ve dolayısıyla da yazma eyleminin ne kadar değerli olduğunu yeterince anlatmıyor mu?
Kalem Sahibi Olabilmek
Toplum içinde kendini ön planda görmeyip de ustaca kullandıkları kalemleriyle pek çok kişiyi, toplumları etkileyen yazar ve şairlerin varlığını inkâr edemeyiz. Nasıl bu kadar usta kalem olduklarını merak eder dururuz. Usta bir kalem olabilmek tamamen bir beceri ve bu beceriye sahip olmak kimine göre doğuştan kimine göre de sonradan ortaya çıkan bir meziyet. İnsanın yaşadığı hayat, gözlemleri, bilgi ve tecrübelerin ustaca aktarma becerisi, okumaları bir yazar veya şair için önemli veri kaynakları olsa da bunları harmanlayarak veya ustaca okuyucuya sunabilmek de bir o kadar iyi bir meziyete sahip olabilmeyi gerektirmektedir.
Başka bir pencereden bakarsak şunu söyleyebiliriz. İyi bir kalem sahibi olmak demek her şeyin kaleme alınmasında oldukça mahir anlamına da gelmez. Her kalemden dökülen sözün özlü olmasını da beklemek doğru olmaz. Kalem adlı şiirin bir dizesinde Kasım Kaplan Kalem var yaş akıtır duygu yüklü gözlerden/ Kalem var baş ağrıtır yalan yanlış sözlerden diyerek kalemin gücüne vurgu yapmaktadır. Her söz onu üretenin aynasıdır ancak bu ayna her zaman pürüzsüz ve net göstermeyebilir.
Kalemin Faydaları
Kalemi sürekli kullanmanın yazar üzerinde bıraktığı en önemli etkilerden birisi belki de belli bir süre sonra yazarın kalemi değil kalemin yazarı yönlendirmesidir. Pek çok ünlü yazar ve şairin her gün mutlaka bir şeyler yazarak kaleme mesafe koymadıklarını da herkes bilir. Bu yüzden onca güzel şiir, roman, hikâye, deneme gibi eser büyük zevkle okuyucuyla buluşabilmektedir. Zevkle okunan her eser kalemin ucundan damlamış uzun bir çalışmanın sonucu ortaya çıkmaktadır.
Kalemin gücü ve öneminin neler olduğu üzerinde durmaya çalıştığım bu yazıda temel olarak bir yazar veya şairin öğrenmeyi kesmeyip sürekli araştırma içinde olması ve dili etkili kullanmasının eserlerinde duygu ve düşüncelerini ustaca kodlamasına katkı sunacağını vurgulamaya çalıştım. O yüzden kalemin sürekli dinamik olması ve durmamasının ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışıyorum.
Kalemi Küstürmeyelim
Kalem susarsa neler olur? Bir şiir kitabın önsözünde okuduğum şu söz kalemin önemini ne güzel özetlemektedir. Şaire göre insan susarsa kalem konuşur. Ya kalem susarsa? Bu soruya cevap verebilmek herkes için mümkün olmayabilir. Kalemin susmasından veya yazarına küsmesinden pek çok şeyin etkileneceğini, konuşmayan birini kimsenin duyamayacağı gibi susan kalemi de kimsenin okumayacağını ve belli bir süre sonra da kalem sahibinin unutulup gideceğini söylemeye gerek yok. Kalemin küsmesi demek pek çok önemli fikir ve eserin ortaya çıkmaması, bütün bunların yazarın zihninde kalıp hiçbir okura ulaşmadan yok olup gitmesi demektir. Kalem susarsa tarih susar, şair susar, yazar susar, doğrular susar, duygular susar…
Kalemi susturmamak için onu beslemek gerekir. Ona sürekli odun taşımak, su taşımak, ekmek vermek, onu her türlü gıda ile beslemek gerek. Kalemin en büyük gıdasının da okumak olduğunu söylemeye gerek var mı? Yazmak için de sürekli onu kullanmak gerek. Düzenli yapılan her türlü etkinliğin belli bir süre sonra alışkanlığa dönüştüğünü kabul ettiğimizde yazma veya okuma gibi birbirini besleyen, birbirinin ayrılmaz parçası olan bu ikiliyi de bir birinden koparmamak ve birbirine de küstürmemek gerekir.
Buraya kadar kalem metaforu ile yazı ve kalem ilişkisini anlatmaya çalıştım. Peki, kalem ve yazı yazmak gibi konuları vurgulayıp duruyorsun da kalemi çok mu iyi kullanıyorsun diye sorabilirsiniz. Elbette hayır. Hiçbir zaman böyle bir iddiam da olmadı. Sormak her okuyucunun ve her kalem erbabının hakkı olduğu gibi cevaplamak da kalemi eline alma cesaretini gösteren bizim gibi kalem sevdalıların görevi olmalı.