Temel iç güdülerinin başında incelemek, öğrenmek olan insan, yaşamın inceliklerini araştırırken beslenmenin inceliklerini de tarih boyunca ayarlayarak günümüze kadar gelmiştir.
Yaşamak için beslenmek gerek, dolayısıyla beslenme insanın var oluşundan beri vardır. Beslenme konusu derin bir bilgi mirası üzerinde yükselmiştir.
Günümüz biliminde beslenme eski medeniyetlerin beslenmeleri süzgeçten geçirilerek geliştirilmiştir. Adem ve Havva’dan beri var olan elma besin değerini hemen hemen tüm coğrafyalarda korumuştur. Günde bir elma yiyen hastalanmaz diye de yorumlanabilen “One apple a day, doctor go away” ifadesi, elmanın değerini anlatabilmek için İngiliz atasözü haline gelmiştir.
20. yüzyıldaki beslenme bilgileri ile orantılı olarak insanın yaşam süresi uzamış, kalitesi de artmıştır. Ancak diğer taraftan gelişen teknolojinin yan etkileri de, demokrasinin kılıcı gibi insanı tehdit etmeye devam etmektedir.
“Ne yediğini söyle kim olduğunu söyleyeyim” ifadesi her zaman diliminde ve her coğrafya için doğru bir ifadedir. Kişinin ne yediği; duruşundan, gülüşünden, boyundan, kilosundan anlaşılır.
Yapılan bilimsel çalışmalar ile, tüm insanlığın kabul ettiği ortak bir beslenme tablosu ortaya çıkmıştır. Bölgesel ve yöresel besin farklılıkları, o bölgenin ve de o yörenin bir özelliği olarak kalmıştır. Kalması da iyi olmuştur çünkü beslenme dünyasına renklilik ve çeşitlilik katmakta, hayatı bu noktadan renklendirmekte, tek düzelikten çıkarmakta ve güzelleştirmektedir. Bunlar da ruh sağlığını pozitif yönde etkileyen faktörler arasında yer alır.
İyi bir beslenme, kaliteli bir yaşam sürmek için en gerekli faktördür. Kaliteli yaşam sağlıklı yaşam olarak yorumlanabilir. Ancak sağlıklı yaşam sadece hastalıksız yaşam anlamına gelmez. Kendini iyi hissetmek ve iyi düşünmek de sağlıklı yaşamın bir parçasıdır. Doğru beslenme ile kişi kendini fiziksel olarak daha iyi hisseder, daha iyi düşünür ve daha çok çalışır. Kısacası kişiye iyi bir kimlik kazandırır.
Günümüzde kaliteli ve uzun bir yaşam için beslenme kadar duyguların da önemli olduğu kabul edilmektedir. Çünkü duygular iç organları etkilemektedir. Öfke ve hırs gibi olumsuz düşünceler başta beyin ve mide olmak üzere pek çok organa zarar verir.
Beden, akıl ve ruh sağlığı birbirinden ayrılamayan bütünün birer parçalarıdır. Bunlar arasındaki denge önemlidir. Bu dengeleri korumak da akıl ve fikir sahibi insana düşmektedir. Bu anlamda beden ve ruhun işbirliği ile oluşan, biyolojik yaş dediğimiz, gerçek yaş dengeyi korumayı bilen ve bilmeyenlerde kişiye avantaj ya da dezavantaj sağlar. Kronolojik yaş dediğimiz takvim yaşına göre, küçük ya da büyük olabilir.
Genler ne diyorsa o olur fikrinin de tartışıldığı günümüzde, kötü bir genetik mirasın bile, olumlu çevresel faktörler ve bilinçli bir yaşam tarzı ile dengelenebileceği kabul edilmektedir.