Geçen ayki yazımız “Cahiliye devrinde mi yaşıyoruz” başlığını taşıyordu. Ahlak-adalet-bilim ilişkisini ele almıştık. Ancak söz konusu genel başlık içine girecek o kadar vahim olaylar yaşıyoruz ki maalesef arkası kesilmiyor…
Bu ay ise işte bu bağlamda kamuoyunda “Yenidoğan çetesi” ne değineceğiz. Öncelikle şu ana kadar yazdığım en zor yazı olduğunu belirtmeliyim. Böyle bir vahşetin olması, boyutları, arkası, önü hâsılı her tarafı oldukça vahim ve bir o kadar da insanlık dışı…Böyle bir vahşet karşısında biz hangi erdemi nasıl ve ne şekilde savunacağız? bunu da ifade edebilmek güç…
İşte bu güçlük içinde imdadımıza Kur’an âyetleri yetişiyor: “Rabbin meleklere; ben yeryüzünde bir halife yaratacağım dedi. Onlar; Bizler hamd ile seni tesbih ve takdis ederken, yeryüzünde fesat çıkaracak, kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? Dediler. Allah da onlara: Sizin bilemeyeceğinizi ben bilirim” dedi. (Bakara 2/30) Bu vahim cinayetleri işleyenler esasen bu âyeti eylemleri ile tasdik etmektedirler. Halbuki “halife” kavramı bize olumlu bir anlamı ihsas ettirmektedir. İşte söz konusu olumlu anlam içinde tüm meslek etikleri ve bundan öte ahlak yok mudur?
İnsan sağlığının dört bir yandan tehlikeye atıldığı, gıdalar, ilaçlar, hülasa her şeyin bozulduğu dünyanın masum yavrucakları olan bebekler üzerindeki kirli oyun için iğrenç sıfatı bile yetersiz kalmaktadır. Burada Kur’an’daki ifade ile “Esfel-i sâfilîn” (aşağıların aşağısı) ifadesi uygun düşecektir (Tîn 95/5). Bu tip “esfel”(en aşağı) olayların birkaç hafta ya da ay sonra gündemden düşmesi, unutulması ya da unutturulması ihtimali vahim. Bu benzeri çetelerle mücadele için gündemde kalmalı…
“Masum yavruya ne için öldürüldüğü sorulduğunda…” diye başlayan âyet (Tekvir 81/8-9), kıyamet sahnesini anlatmak için kullanılır. Ancak biz burada bu ağır vebalin ahiretteki hesabının ağırlığı ile yetinilmemesi gerektiğini, dünyada da ibretlik cezalar verilmesi gerektiğini haykıralım…
İnsan sağlığı üzerinde oynanan oyunlara ağır cezalar verilmelidir. Çerçevesi iyi belirlenmiş idam cezasının gelmesi ve bu tip suçlar için de icra edilmesi gerekmektedir. Yoksa uzun bir zaman hapis cezası yeterli olmamaktadır.
“Kork Allah’tan korkmayandan, korkma Allah’tan korkandan” düsturu tüm peygamberlerin ortak mesajıdır. İnsanlık âlemine barış getiren peygamberler sağlam temeller atmışlardır. Ancak ne yazık ki bu temeller bile zamanla sarsılmıştır.
Anlaşılan kıyameti herhalde insanların yaptıkları arşı titretecek günahlar getirecektir. Cinayetler, yolsuzluklar, arsızlıklar ve Yaradan’ın kevnî ve kitabî âyetlerine uymayan nice olaylar kıyametin yolunu açacaktır…
Firavun’un zulmü rahimlere uzanmıştı. Şimdikiler farklı mı? Lanetlenen Firavun ile bu çetelerin yaptıkları arasında bir fark var mı? Cevap bekliyoruz. Firavun’un milattan öncelerde kalmış bir figür olmadığını ispatlarcasına hareket edenler ne ile yüzleşeceklerinin farkına varsınlar… Sadece bu cürmü işleyenler değil, sessiz kalanlar, niyetlerinden geçirenler de iyi düşünsünler ve vazgeçip tövbe etsinler…
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta,
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
Fevzâ bütün âfâkını sarmıştı zemînin
Salgındı, bugün Şark’ı yıkan, tefrika derdi.
Mehmed Akif