Bu makalemde, kendi düşüncelerimin yanında, aynı ıstırabı iliklerinde hisseden bir başka muharririn yazısını öne çıkartarak, yüksek öğretim ile ilgili kanayan bir yaraya parmak basmak istiyorum.
Ulusal ve uluslararası bilimselliği yerlerde sürünen, dünya sıralamasındaki ilmî yerlerinin telaffuz etmeye hayâ ettiğimiz seviye/sizlikte olan, akıl almaz ayak oyunları ile aşırdıkları (!) sözüm ona akademik payeleri, yaşadıkları şehir/belediye/mahalle/kasabanın hudutları dışına çıkamayan ve hiçbir bilimselliği ve tanınırlığı bulunmayan, gerçek bir akademisyen sıfatlarını kazanamamış hoca(!)larla caka satan, her şeyi reklamdan ibaret zanneden, on binlerce mezunu boşta, işsiz, güçsüz, aylak aylak gezen, birkaç öğrenci ile ya da öğrencisiz eğitim (!) vermeye çalışan veya iddiasında bulunan, eğitim-öğretim kalitesi ortaokul seviyesini aşamayan, öğrenci sayısından daha çok akademik (!) personeli ile ülkemizin bütçesine çok büyük bir yük getiren, katma değeri bulunmayan, taşıdıkları ismi hak edememiş bazı devlet/özel üniversite (!), fakülte (!) ve yüksekokul (!) gibi kurumların okkalı bir şekilde hakkaniyetle sığaya çekilmesi, tecziyesi ve isimlerini hak etmeyenlerin kapatılması hiç düşünülüyor mu?
Tabii ki master ve doktora programları da…
Bu hususta, Sayın Burhan Özfatura beyefendinin çok yakın bir zaman önce neşr edilen isyan dolu bir makalesini (https://www.gozlemgazetesi.com/HaberDetay/251/1108227/bir-zamanlar-odtu.html) hiçbir virgülüne, noktasına ve kelimesine dokunmadan paylaşarak bitirmek istiyorum.
“-Sayıştay raporuna göre, 41’i akademik, 29’u idari olmak özere 70 personele sahip Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesine fiilen devam eden öğrenci sayısı birinci sınıfta 4, ikinci sınıfta 3, dördüncü sınıfta 2 olmak üzere sadece 9 öğrencidir. Bir başka ifade ile öğrenci başına düşen öğretim sayısı 4,5’tir.
-Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesinde öğrenci başına yapılan yıllık harcama miktarı Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğrenci başına yapılan harcamanın 2 katından fazladır.
-9 profesör, 3 doçent, 4 yardımcı doçent çok sayıda araştırma görevlisinin yer aldığı Karadeniz Teknik Üniversitesine bağlı Sürmene Balıkçılık Teknolojisi Mühendisliği Bölümü, 26 öğrenci kontenjanına karşılık hiç tercih edilmemiştir. Tunceli Su Ürünleri bölümünü ise bir öğrenci tercih etmiştir. 10 profesör, 7 doçent, 6 yardımcı doçent 32 akademik personele sahip Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Eğridir Su Ürünleri Fakültesi de hiçbir öğrenci tarafından tercih edilmeyen bir diğer su ürünleri bölümüdür.
-Kayda değer öğrencisi olmayan Ege Üniversitesi Su Ürünleri Mühendisliği Bölümünde 40 profesör, 32 doçent, 6 yardımcı doçent olmak üzere 108 akademik personel görev yapmaktadır. Ege Üniversitesi Su Ürünleri Mühendisliği Bölümünde görevli profesör ve doçent sayısı; Adıyaman, Siirt, Mardin ve Munzur Üniversiteleri başta olmak üzere Anadolu’daki birçok üniversitesinde görev yapan profesör ve doçent sayısından daha fazladır.
-Yine Sayıştay raporuna göre, Tunceli’deki Munzur Üniversitesinin 4 fakültesi ve 3 meslek yüksekokulunun 33 bölümünde, Bayburt Üniversitesinin 5 fakülte ve 5 meslek yüksekokulunun 38 bölümünde, Giresun Üniversitesinin 7 fakülte ve 14 meslek yüksekokulunun 117 bölümünde, Dicle Üniversitesinin 9 fakülte ve 8 meslek yüksekokulunun 62 bölümünde eğitim gören öğrenci yoktur.
-Sayıştayın inceleme yaptığı 2017 yılında, 20 üniversitenin 100’ü aşkın fakülte, yüksekokul ve enstitüsünde kayıtlı öğrenci yoktur. Birçok fakültede akademik personel sayısı öğrenci sayısını misliyle geçmiş durumdadır.
-273 öğrencinin eğitim gördüğü ODTÜ Petrol Mühendisliği Bölümünde ise 4 profesör, 1 doçent, 1 yardımcı doçent, 466 öğrencinin eğitim gördüğü Uzay ve Havacılık Bölümünde ise 7 profesör, 5 doçent, 8 yardımcı doçent görev yapmaktadır.
-Öğrenciler tarafından tercih edilmeyen, kontenjanlarının %10’unu bile dolduramayan, öğrencisi olmayan bölümler için yüzlerce, binlerce akademik ve idari personel görevlendirilirken, söz konusu bölümler için yüz milyonlarca TL harcama yapılırken, gençlerimizin ilk tercihi olan ODTÜ ve Boğaziçi gibi üniversitelere ne yeterli kadro ne de yeterli bütçe tahsis edilmediğinden, söz konusu üniversitelerimiz kan kaybediyor ve her yıl dünya sıralamasındaki yerleri gerilere gidiyor.
-Üniversitelerimizde liyakate göre atama bütünüyle devre dışı bırakılmıştır. Akademik geçmişi olan AKP’li eski siyasetçiler ve AKP’ye yakın olanlar, rektör ve dekan olarak atanmaktadırlar.
-Üniversitelerimizden beklenen; araştırma yapıp bilgiyi üretmeleri değil, AKP iktidarına kayıtsız şartsız itaat ve sadakattir.
-Sonuçta dünyanın en saygın üniversite derecelendirme kuruluşları arasındaki “Times Higher Education (THE)”ın açıkladığı 2018 yılı dünyanın en iyi üniversiteler sıralamasında, ilk 350 üniversite arasında maalesef ülkemizden hiçbir üniversite yer almadığı görülmektedir.
-Aynı değerlendirme kuruluşunun, 2014-2015 yılı için açıkladığı dünyanın en iyi üniversiteler sıralamasında ülkemizden tam 6 üniversite ilk 350 üniversite içinde yer alıyordu. (ODTÜ 85, Boğaziçi 139, İTÜ 165, Sabancı 182, Bilkent 201 ve Koç Üniversitesi 301. sırada yer almıştı.).
-“Times Higher Education”ın 2014-2015 yılı için açıkladığı dünyanın en iyi 250 üniversitesi sıralamasında, Türkiye, İtalya ve Belçika ile eşit düzeyde, Rusya ve İsrail’in önünde yer alıyordu. Bugün ise İran ve Suudi Arabistan’ın gerisinde, Mısır ve Pakistan’la aynı düzeydeyiz.
-2014-2015 yılı dünyanın en iyi üniversiteler değerlendirilmesinde 85. sırada yer alan ODTÜ, bugün dünyanın en iyi 100 üniversitesi içinde gösterilen Hollanda’nın Amsterdam, Utrecht, Belçika’nın Ghent, İngiltere’nin Durham, Glasgow, Almanya’nın Berlin, Münih Teknik, Tübingen, Kanada’nın Montreal, ABD Purdue üniversitelerinin önündeydi.
-2018 yılı sıralamasında ise uzun yıllar dünyanın en iyi üniversiteleri arasında gösterilen ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi gibi ülkemizin seçkin eğitim kurumları 500 sıra gerileyerek, 600-800 arasında yer almışlardır.
-80’li yılların sonunda ve 90’lı yılların başında ODTÜ’den çok sayıda genç akademisyen Suudi Arabistan’daki Kral Abdülaziz Üniversitesine öğretim üyesi olarak gitmiş ve üniversitenin akademik gelişmesine önemli katkıları olmuştu. Bugün Kral Abdülaziz Üniversitesi 201. sırada yer alırken, ODTÜ 600-800. sırada yer almaktadır.
-2014-2015 yılında Avrupa ve Amerika’nın seçkin eğitim kurumları ile yarışan ODTÜ, bugün Ürdün (Ürdün Bilim ve Teknik Üniversitesi, 351-400), İran (Babol Noşhirvani Teknik Üniversitesi, 351-400), Suudi Arabistan üniversitelerinin gerisine düşmüştür.
-Daha acısı, Kıbrıs Rum kesiminin “Times Higher Education” listesinde ilk 400 içinde iki üniversitesi yer alırken (Kıbrıs Teknik Üniversitesi, 301-350, Kıbrıs Üniversitesi, 351-400 ), 80 milyon nüfusu ve dünyanın en büyük 10. ekonomisi olma iddiasındaki Türkiye’nin tek bir üniversitesi yer almamaktadır. Günümüzde üniversitelerimiz yolsuzluk, usulsüzlük, adam kayırma ve partizanca atamalarla anılıyor; akademik başarıları, bilimsel çalışmaları ile kamuoyunda yer almıyorlar.
-Yükseköğrenim kurumlarındaki mevcut kötü yönetim ve AKP iktidarının üniversitelerdeki partizanca uygulamaları devam ettiği sürece, korkarım ki dünün seçkin eğitim kurumları olan ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi gibi üniversitelerimiz 2023 yılında ilk bin içinde bile kendilerine yer bulamayacaklardır.”
Şimdi varın, benim zaman zaman dillendirdiğim, “Acilen, Atatürk’ün yaptığı 1933 Üniversite Reformu gibi bir REFORMA ihtiyaç vardır!” söylemimin isabetli olup olmadığını düşünün!
Mutlu ve sağlıklı seneler…
İşte rubaimiz.
HAZIR BU GÖNÜL
— — • / • — — • / • — — • / • —
(Mef’ûlü, Mefâîlü, Mefâîlü, Feûl)
Kabrinde Yusuf, aşkı Züleyhâ’sız uyur.
Mecnûn mezarında, kara Leylâ’sız uyur.
Ey Sevgili! Her an sana hâzır bu gönül,
Âdem bile, meçhûl yeri, Havvâ’sız uyur.
İsmâil Hakkı AYDIN