Her şeyin politize olduğu, herkesin kutuplaştığı, her sözün arkasında bir şeyler arandığı bir dönemden geçiyoruz. Böyle zamanlarda yazı yazmak kolay iş değil. Benim gibi, bir sivil toplum kuruluşu (STK) başkanı iseniz, söylediklerinize daha bir dikkat etmeniz gerekiyor. Zira temsil ettiğiniz meslek grubunun sorunlarına/durumuna ilişkin bir şey yazdığınızda sözlerinizin yalnızca sizi değil, temsil ettiğiniz grubu etkilemesi ihtimali söz konusu.
Hatırlayanlar olacaktır, bu köşede bir tabip odası başkanı olarak sağlık politikalarına, Sağlık Bakanlığına ve Sayın Sağlık Bakanına ilişkin yazılar yazdım.
Bunların azı olumlu şeylerken, çoğu eleştirel nitelikteydi. Muhataplarım da takdir eder ki, biz STK temsilcilerinin görevi iyi ve güzele methiyeler düzmek değil, eksikleri gösterip eleştirmektir. Kişi ve kurumlar hakkında iltifatkâr yazılar yazmamıza engel olan diğer bir neden de, yazının en başında dile getirdiğim "kategorize edilme" riski. Bir defa bu riski göze alıp Sayın Bakan ve ekibinin çalışma disiplinini ve diyaloğa açık görüntüsünü takdir eden bir yazı yazdım.
Hakkımda söylenmeyen kalmadı, sanırsınız bir sonraki dönem Ak Parti’den milletvekili adayıyım. Neyse ki, bu algılamamda yanıldığımı itiraf eden bir yazı yazdım da, Bakan ve bürokratlarından haz etmeyenlerin yürekleri soğudu.
Aslında ne siyasetçilerin ve bürokratların yaptıklarını takdir ederken amacım onlara "yaranmaktı" ne de icraatlarını eleştirirken niyetim onları "yıpratmaktı." Daha önce yazdığım için tekrar etmekte bir sakınca görmüyorum; bu Hükümet, bazı hatalarına ve eksiklerine rağmen, her alanda yaptıkları ile ülkenin önündeki büyük bir şanstır. Bu Sağlık Bakanlığı, yaptığı büyük yanlışlara rağmen, ülkede devrim niteliğinde işler yapmıştır. Kimse bu sözlerime kızıp beni kafalarında bir yerlere koymaya çalışmasın. Kırk yaşını geçmiş ve nice hükümetler ve Sağlık Bakanları görmüş biri olarak görüşüm bu. Fakat Sağlık Bakanlığı ve Sayın Sağlık Bakanı hakkındaki bu olumlu görüşlerim yaptıkları yanlışları söylememe mani değil.
Evet, Sağlıkta Dönüşüm Projesi büyük bir projeydi ve büyük ölçüde başarıldı.
Halk bundan çok memnun. Bir vatandaş olarak, hasta olduğumda karşılaştığım kolaylıklar beni de memnun ediyor. Fakat son üç dört yıldır hekimler, meslek odaları (yalnızca TTB değil), uzmanlık dernekleri ve üniversiteler feryat figan derdini anlatmaya çalışıyor, ama Bakanlık buna kulak tıkıyor. Hekimler mutsuz ve huzursuz. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet her gün daha da artıyor. Tam Gün yasası kimseyi memnun etmedi. Tıp fakültesi hastaneleri iflasın eşiğinde. Döner ve performans meslektaşları birbirine düşman etti. Zavallı başhekimler Bakanlığın emirleri ile meslektaşlarının beklentileri arasında çaresiz. Şimdi bir de sessiz ve derinden "Hastane Birlikleri Yasası" çıkartılmaya çalışılıyor ki her şeyin üzerine "tüy dikecek."
Sayın Bakan, görevde kalma süresi ortalaması 1 yıl olan bir ülkede Refik Saydam’dan sonra Cumhuriyet Tarihinin en uzun süreli Sağlık Bakanlığı yapan siyasetçisi. Kendisi, meslektaşlarının gönlünde bir kahraman olmak yerine, bir "halk kahramanı" olmayı tercih etti. Aslında sadece ikisinden biri olması gerekmiyordu. Bize ispat ettiği usta siyasetçiliğini ve keskin zekâsını kullanıp her iki grup arasında bir denge kurabilirdi, ama olmadı.
Nihayet Sayın Bakan söyleyeceği en son ve en yanlış şeyi söyledi ve hekimleri "birliklerini kapatmak" ile tehdit etti. Şüphesiz hedefe koyduğu, mevcut Türk Tabipleri Birliği (TTB) zihniyeti idi. Zira ilk konuşmasının ardından TRT’deki bir programda "Meslek örgütleri kendi üyelerinin haklarını korumayı bir tarafa bırakıp, açıkça bir muhalefet ajanı gibi çalışmaya başlarsa, kuruluş kanunlarıyla ilgili hükümleri antidemokratikse, gerekirse bunlar değiştirilir." "Milli iradeyi temsil eden meclisler gerekirse kanun yaparlar, bir birliği kapatırlar, başka bir birliği kurarlar. Bu milleti temsil edenlerin iradesindedir." diyerek adresin direkt olarak TTB olduğunu işaret etti.
Evet, biliyoruz. Mevcut TTB zihniyeti son 20 yıldır ideolojik bir ajan ve müzmin bir muhalif olarak çalıştı.
Evet, biliyoruz. Kendi ifadeleri ile sürekli "toplumsal muhalefete öncülük ettiler" ve meslektaşlarının sorunları ile ilgilenmediler.
Evet, biliyoruz. Mevcut tutumları ile hekimlerin önemli bir kısmını sivil toplum hareketine küstürdüler ve "kendileri çalıp kendileri oynadılar."
Evet, biliyoruz. Bu yüzden biz hekimler diğer meslek gruplarına göre hükümetler karşısında bu kadar zayıf ve kendi içimizde dağılmış durumdayız.
Bunun çaresi o Birliği kapatmak mıdır, yoksa demokratik yollarla mevcut zihniyeti yerinden etmek midir? Genel merkez seçimlerine az kaldı Sayın Bakana bir iki ay daha sabretmesini tavsiye ediyorum. Hem farkında mısınız Sayın Bakan, TTB Başkanı size cevaben ne dedi? Sizi TTB’yi kapatmaya davet etti. Çünkü son nefeslerinde bir "kahraman" yaratmak istiyorlar. Gelmeyin bu tahriklere. Zaten, memleketin demokratikleşmeye, normalleşmeye ve kucaklaşmaya en çok ihtiyacı olduğu bir dönemde yakışmıyor bu sözler sizin gibi erdemli birinin ağzına.
Meslektaşlarını düşünen ve onların gönenci için çalışan bir Sağlık Bakanlığı ve Türk Tabipleri Birliğine kavuşmak ümidi ile