Sürdürülebilir bir yaşam için gerekli olan üzerinde yaşadığımız ve biricik olan dünyamızın kaynaklarını özenle kullanmak ve zarar verici unsurlardan kaçınmaktır. Ekolojik denge olarak adlandırdığımız bu durum ne yazık ki son 50 yılda bozulmaya başlamış ve bu bozulma günümüzde hızla devam etmekte. Yaşam için gerekli olan iki temel unsur dünyada yaşayan tüm toplumların eşit şekilde ulaşabileceği yeterli ve güvenli su ve besindir. Bunun içinde su kaynaklarının bozulmaması, kirlenmemesi ve yok olmaması gereklidir. Güvenli beslenme de esas olarak endüstriyel besinlerden değil yerel ve doğal besin kaynaklarından olmalıdır.
Sanayi devrimi ve dünya nüfusunun hızla artması, ne yazık ki doğal besin kaynakları ile temiz ve yeterli miktarda içilebilir su kaynaklarını hızla yok etmektedir. Ekolojik dengenin bozulmasına yol açan temel unsur atmosfere salınan artmış sera gazı salınımı sonucunda oluşan küresel ısınma ve bunun yol açtığı iklim felaketleridir. Küresel ısınma bir yandan sel, tayfun kasırga gibi afetlere, bir yandan da kuraklık sonucu toprakların çölleşmesine ve doğal tarım alanlarının yok olmasına yol açmaktadır. Daha da önemlisi dünyanın su deposu ve iklim dengecisi olarak adlandırabileceğimiz buzulların hızla erimesidir. Buzulların erimesi okyanus ve denizlerde su seviyesinin yükselterek kıyı kentlerinin sular altında kalmasına yol açması yanında, çağlardan beri içinde donmuş olarak bulunan virüs, bakteri ve diğer enfeksiyon ajanlarının canlanarak yeni epidemi ve pandemilere yol açacaktır. Doğal yaşama müdahale sonucu oluşan ve yaşantımızı 2 yıl kesintiye uğratan COVID -19 pandemisi bunun en güzel örneğidir.
Başta karbon dioksit olmak üzere su buharı, metan, nitröz oksit, ozon, kloroflorokarbonlar ve hidroflorokarbonlar sera gazları (SG) nı oluşturur, Her türlü insan faaliyeti sonucu ortaya çıkan ve “karbon ayak izi” olarak adlandırılan bu gazlar atmosfere salınarak güneşten absorbe ettiği kızıl ötesi ışınları dünyaya ısı olarak yayarak küresel ısınmaya neden olmaktadır. 20. Yüzyıl başından beri olan 1.2 derecelik küresel ısınmanın temel sorumlusu olan SG salınımına dur demezsek bu yüzyılın sonuna kadar 4-5 derecelik küresel ısınma ile küresel yok oluş kaçınılmaz olacaktır.
1980’lerden beri dünya çapında hem birleşmiş milletler hem de dünya meteoroloji örgütü küresel bazda toplantılar yapıp, küresel ısınmanın önüne geçmek veya sınırlamak için kararlar almaktadır. Ancak ne yazık ki küresel ısınmanın asıl sebebi olan ABD, Çin, Hindistan ve Avrupa ülkeleri alınan kararları uygulama konusunda hiçbir adım atmamaktadır.
Küresel ısınma ve yol açtığı iklim felaketleri sağlık sektörünü çok yakından ilgilendirmektedir. Bir yandan iklim değişikliğine bağlı, güvenli ve yeterli su ve gıdaya ulaşamayan toplumlarda buna bağlı hastalıklar artarken, bir yandan da artan göçler nedeniyle hastalıkların seyri değişmekte, suyla bulaşan enfeksiyon hastalıkların sıklığı artmaktadır. Sağlık sektörünün iklim krizinden olumsuz etkilenmesi yanında, bizatihi kendisi yoğun kaynak kullanımı nedeniyle SG artışına yol açarak küresel ısınma ve iklim krizine %5-10 oranında katkıda bulunmaktadır.
Gastrointestinal endoskopi hem esası plastik olan çok sayıda sarf malzemesinin hem de yoğun enerjinin kullanıldığı bir sektör olması nedeniyle sağlık sistemi içinde SG salınımına neden olan 3. en önemli sektördür. Giderek artan ileri endoskopik işlemler bu etkinin daha da artmasına katkıda bulunmaktadır. Geri dönüşümü olmayan tek kullanımlık plastik esaslı sarf malzemeleri bir yandan içerdiği polivinil nedeniyle kanserojen etki yaparken bir yandan da çok fazla miktarda SG artışına yol açmaktadır. Bunlar dışında günümüzde fosil yakıt (kömür, doğal gaz, petrol) temelli elektriğin en çok kullanıldığı alanlardan biridir endoskopi. Çok sayıda ilaç, temizlik için kullanılan deterjanlar, raporlama için kullanılan kağıt, çöpe atılan ambalaj paketleri de hem SG salınıma, hem de yoğun kaynak kullanımına neden olmaktadır. Çok fazla miktarda tıbbi atık ve geri dönüştürülebilir atık çöpe gitmektedir.
Temiz bir çevre, azalmış SG salınımı için temel üç öge; tüketimi azalt (reduce), tekrar kullan (reuse), geri dönüştür (recycle) (RRR kuralı) dür. Hem kişisel yaşantımızda, hem de kurumsal bazda bu kuralı uyguladığımızda küresel ısınmayı 2050 hedefi olan 1.5 derecenin altında tutabiliriz. Endoskopide bu hedefi yakalama için kılavuzlara uygun endikasyonlarda işlem yapmak ve gereksiz işlemden kaçınmak, endoskopiyi gerekli hazırlık ve kurallara uygun yapıp kayıt altına alarak tekrarlardan kaçınmak, enerji tüketimini azaltmak (kullanılmayan cihazların elektriğinin ve kullanılmayan ışıkların kapatılması gibi), sonuçları elektronik ortamda raporlayıp, kontrolleri teletıp ile yaparak hem kaynak israfını hem de hastaların hastaneye girişini azaltmak, gereksiz biyopsi almamak, endoskopi ünitelerini doğal ışık ve havalandırmadan yararlanacak şekilde planlamak, geri dönüşüme uygun atık yönetimi yapmak, kişisel korunma ekipmanını tekrar kullanımlı malzemeden seçmek, olabildiğince yürüme, toplu taşım veya bisiklet kullanarak işe gitmek gibi basit önlemlerle “yeşil endoskopistler” olarak 2050 de sıfır karbon ayak izini hedefleyen “yeşil endoskopiyi” yaratabiliriz.
Sürdürülebilir bir yaşam, sürdürülebilir tıbbi hizmetler, sürdürülebilir endoskopik işlemler için artmış SG salınımı, küresel ısınma ve bunun yol açtığı ilkim felaketlerinin farkında olmakla başlayan hedefimiz; önce kişisel, sonra kurumsal sonra ülke ve nihayet tüm dünyada karbon ayak izini azaltmak olmalıdır
*Bu konu 22-27 Kasım 2022 tarihinde Antalya’da yapılan 39. Ulusa Gastroenteroloji Haftasında sunuldu ve yazı Kongre gazetesinde yayımlandı