Karbon ayak izi nedir ve azaltmak iklim değişikliğiyle mücadeleye yardımcı olur mu?
Karbon ayak izi, günlük ekonomik ve insani faaliyetlerden kaynaklanan sera gazlarının (Greenhouse Gas=GG=GHS) toplam hacmini temsil eder. Karbon ayak izini bilerek birtakım tedbirlerin alınması ve mümkün olan en düşük seviyeye düşürmek için girişimlerin yapılması mümkündür.
Dünya’da doğal yollarla oluşan, sera etkisine neden olan bazı gazlar kendi kendine oluşurken, insanlar tarafından yaşamlarını sürdürmek ve endüstriyel çağda mal ve besin üretmek için etrafa salınan gazlar tolere edilebilir seviyelerden tolere edilemez seviyelere çıkmaktadır.
Nasıl sera gazı eksikliği dünyayı çok soğuk bir hale getiriyorsa, aynı şekilde sera gazlarının fazla olması da dünyamızı çok sıcak ve yaşanamaz hale getirmektedir.
Doğal yollarla oluşan ve dünyayı canlılar için yaşanabilir hale getiren sera gazları atmosferde yer alan:
Su ( H2O ), Karbondioksit ( CO2), metan ( CH4), Azot dioksit ( N2O ) ve Ozon ( O3 ) dur.
Sera gazları dünya üzerinde yapay bir tavan gibi ısının bir bölümünü tutarak dünyanın ortalama bir sıcaklıkta kalmasını sağlamaktadır.
Fosil yakıtlar , kömür, petrol, doğal gaz sera gazlarına olumsuz etki yapmaktadır. Ormanların ve toprağın tarım, hayvancılık amaçlı kullanımı söz konusu sera gazları üzerinde sürdürülemez etkilere yol açtığı ifade edilmektedir. Örneğin; geleneksel tarım, çeltik (pirinç) tarımı, hayvancılık, turizm, kargo vb. tüm ham madde ve yan sanayi üretiminden kaynaklanan insanın doymak, hayatını idame etmek için ürettiği sera gazlarını arttıran karbondioksit emisyonları artık İSTENMEMEKTEDİR.
Peki acaba hayvanlar mı? Tarım üretimi mi? Yoksa bazı endüstriyel üretimler mi? Hangisi daha fazla sera gazı üretmektedir? Metodolojisi düzgün bir araştırmaya henüz ulaşamadım. Tavukların öldürüldüğü gibi büyük, küçük başların öldürülmemesi için doğru, bilimsel, araştırmaya dayalı düşünmeye ihtiyaç var. Her söylenini değil her metodolojisi düzgün araştırmayı okumayı öğrenmeliyiz.
Hatta termik veya nükleer santraller artık çok fazla sera gazı ürettiği için istenmemektedir. Bazı makalelerde nükleer santrallerin termik santrallere göre daha az insana, gezegene zarar veren sera gazı ürettiği yazılsa bile, çevrede yarattığı ısı artışı fazladır. Lakin artık istenen slogan “az sera gazı değil HİÇ sera” gazıdır.
Ormanların yıkımı, sentetik gübre kullanımı, bilinçsiz sanayileşme, kontrolsüz nüfus artışı gibi bir çok insani etkinin sonucunda küresel ısınma ve iklim değişikliği ile gezegenimizdeki canlı yaşamının tehdit altında olduğu makalelerde ifade edilmektedir.
Aslında; Covid-19 nedeniyle ekonomi yavaşladı, üretim adeta durma noktasına geldi ama sera gazı oranı sadece yüzde 5 azaldı diye hesaplar araştırmalarda verilmektedir. O zaman sorunun çözümü için yolun daha hala başında isek! NE YAPALIM?
Son olarak, sıfır emisyon hedefine ulaşmak için somut bir plan ortaya koymalıyız. Aynı zamanda bireyler olarak bu plana çevremizde ve hukuk düzeninde uymalıyız. Suçlamamak için neler yapabileceğimizi netleştirmeliyiz. Amaç bireyleri suçlamak değil kitlesel çözüm üretmekse acele etmeden çabuk çabuk uygulanabilir önerileri teker teker hayata geçirmeliyiz.
Not: Derlediğim makalelerden özet alıntılar
Dünya için seralar, atmosfer işlevi görmektedir. Atmosferi oluşturan karbondioksit ve benzeri gazlar tıpkı seranın cam tavanı gibidir.
Bu durum dünyanın ortalama 15 derece sıcaklıkta kalmasını sağlar. Bu ısı dünyayı idare etmektedir. Ama insanların üretmek, güncel hayatlarını sürdürmek için kullandığı fosil tipi yakıt olan ısınma, uçak, tren, araba, hayvan besleme, tarım vb. enerji ihtiyaçları dünyada sera gazını artırmaktadır. Her bir derece artış iklim krizleri başlamaktadır. Tüm bu fosil tipi gazlar yerkürenin ısınmasına neden olmaktadır.
Bilimsel olarak güç yoğunluğu adı verilen ve metrekare başına watt cinsinden ölçülen bir metrik üzerinden gerekli alan için hesaplar yapıyorlar.
En çok tartışılan güç kaynaklarından bazıları için metrekare başına duyulan watt ihtiyacı aşağıda verilmiştir:
- Fosil yakıt: Metrekare başına 500-10.000 watt [Artık istenmiyor çünkü sera gazı etkisi olduğu ifade ediliyor]
- Nükleer: Metrekare başına 500-1.000 watt [Artık istenmiyor çünkü sera gazı etkisi olduğu ifade ediliyor].
- Güneş: Metrekare başına 5-20 watt (Gates, bunun 100′e kadar çıkmasının teorik olarak mümkün olduğunu söylüyor.)
- Barajlar gibi hidroelektrik: Metrekare başına 5-50 watt bunun azalacağı ama iyi olduğu ifade ediliyor.
- Rüzgar: Metrekare başına 1-2 watt bunun azalacağı ama iyi olduğu ifade ediliyor.
- Ahşap ve diğer biyokütle: Metrekare başına 1 watt’tan az. Bunun azalacağı ama iyi olduğu ifade ediliyor.
Yayınlarda sera gazı etkisi az olan enerji kaynağının yukarıda adı geçen 3, 5 ve 6 numaralı kaynaklar olduğu söyleniyor.
Gates, “Güneş yerine rüzgar, kullanmak istiyorsanız, çok daha fazla toprağa ihtiyacınız olacak,” diye ekliyor. [Az yakıt ihtiyacı acaba az nüfus mu? Okuyuculardan yardım istiyorum! ]