İnsan hiç kendi ayağına kurşun sıkar mı? Sıkmaz ama, bizim ülkede olur gider bu türden işler.
Kurban bayramlarında, kurbanlık yerine kendini kurban eden, orasını burasını bıçakla doğrayan acemi kasaplar çoktur bu ülkede. “Deneyimsizdir, acemidir.” diyerek gülüp geçeriz çoğumuz. Bir iki defa TV’de gösterirler, reytingi düşünce de toptan gösterimden kaldırırlar.
Peki bu gibisinden işler anlı şanlı kurumların yine anlı şanlı hocaları tarafından yapılırsa ne dersiniz?
Herkes anladı hangi konudan söz ettiğimi. Efendim, son zamanlarda kol bacak takmak moda oldu. “Birinci olamadık, bari ikinciliği kaptırmayalım.” diyerek midir nedir, Hacettepe’de iki kol, iki bacak birden takılıverdi.
Bir bacak kişiden kişiye değişmekle beraber, sekiz on kilo; ikisi birden etti mi yirmi? Kollar beşer kilodan ne ediyor; koyalım bir on daha, eder, otuz. Neresinden baksanız vücuda, dolayısıyla kalbe, böbrekler ve karaciğere yüzde 40 ekstra yük. Hem de aniden eklenen bir yük.
Bu işler, öyle yüz gramlık kalp, böbrek transplantasyonu ile kıyaslanabilir mi?
Kısa süre içinde, takılan bacak tutmadı, takıldığı yerden çıkartıldı, Antalya’daki hastada da, aynen öyle olmamış mıydı?
Hasta evinde ya da mahallede kahvede oturuyor. Siz, “Sana kol bacak bulundu arkadaş, haydi hemen ameliyata gidelim.” diye, gidip haber veriyorsunuz. Bir sevinç bir heyecan, demeyin gitsin. Sonrası malum. Birkaç gün sonra toprak. Pisi pisine ölmek diye herhalde buna derler.
Ameliyathane içinde pek çok kişi dolaşıyor. Sterilizasyon ne alemde acaba, bunu pek bilen yok. Duyumlarımıza göre, cerrahlardan biri “Arkadaş olmaz bu iş!” diyerek hastayı opere etmek istemese de, üst makamlar tarafından, gerektiği şekilde uyarılarak ameliyat tamamlanmış. Kolda dirsek altına, bacakta ise diz altına izin veriliyor. Dirsek üzeri mi, diz üzeri mi yapıldı, bilemiyoruz.
Hacettepe’nin çiçeği burnundaki yeni rektörü, kimselere açıklama için söz vermemiş. Bizzat kendisi medya önünde.
Sonradan Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Bakanlık müfettişlerince başlatılan incelemenin sonuçlandığı bildirdi.
Hazırlanan raporda, “Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde, Kompozit Doku Nakilleri Merkezi Yönergesi ile Güncel Endikasyon Rehberi’ne aykırı bir şekilde, hasta ……’a endikasyon yönünden uygun bulunmayan ekstremite nakli yapıldığı, ayrıca …. adlı hastaya da Konsey tarafından uygun bulunmamasına rağmen endikasyon dışı yüz naklinin gerçekleştirildiği, her iki vakada operasyonların sorumlu hekimi ile ekstremite nakli için onay veren Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kompozit Doku Nakli Konseyi üyelerinin sorumluluğu bulunduğu” belirtildi. Bakanlığın, “ilgililer hakkında gerekli idari ve adli soruşturmanın yapılmasını teminen Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına suç duyurusunda bulunduğu” kaydedildi. Oldu mu şimdi?
Arkadaşlar, üniversitelerde, salt bilim adına bilimsel araştırmalar yapılır. Medyatik işleri medyaya bırakmak lazım. Kimsenin reklama ihtiyacı yok. Ben böyle yazıyorum ama, maalesef bu işler reklam aracı oldu çıktı. “Bizde şu cihaz var, biz şunları yapıyoruz.” diye her gün reklamları izliyorsunuz.
Kolu bacağı takmak önemli, kimse bunu küçümsemiyor. Ancak, olayların ardındaki bilimsel gerçeklerdir bizi düşündüren. Bu işleri yapmadan önce, kaç tane hayvan deneyi yaptın? Onlarda ne gibi komplikasyonlar oldu? Hangi bilimsel çalışmalardan süzülerek geldin? Bu işler, tüm dünyada klasikleşmiş yöntemler haline ne zaman geldi?
Bu ve benzeri soruları yanıtlamadan, ‘Don Kişot gibi’ yola çıkıp da, kendi ayağına bile bile kurşun sıkmamak lazım.
8
önceki yazı