Aranızda, ‘Durup dururken böyle bir başlığı niye yazdın arkadaş’ diye soranlarınız mutlaka olacaktır. Hemen anlatayım. Geçen gün, İstanbul’da İstinyepark AVM ile Şişli’deki Cevahir AVM ye gittim. İkisinde de yabancılar, çoğunlukla da Araplar vardı. Bütün mağazalarda, evet hilafsız hepsinde de Arapça ve İngilizce konuşuluyor, dükkanlarda yabancı dil bilen tezgahtarlarımız var. Alışveriş edenlerin çoğunluğunu da Araplar oluşturuyor. Çocuklar, erkekler ve gençler modern kıyafetli olsalar da, kadınlarının çoğu, çarşaflı ve peçeliler.
Yemek bölgelerinde, abur cubur ne bulduysa atıştıranlar, masalarda habire bir şeyler yiyenler, etrafı kirletenler, yediklerinin yarısını yemeden bırakanlar, yine onlar. İstinyepark’ta, daha çok zengin olanlar, Cevahir AVM ye de orta halli olan Araplar doluşmuş durumda. Tezgahtarlar, kendi vatandaşlarımızdan çok, turistlere ilgi gösteriyorlar. Çünkü onlar, her gördüklerini alıyorlar, para da onlarda. Ellerinde, çok sayıda poşetlerle dolaşıyorlar. Kenar köşede ve tenha koridorlarda, aldıklarını bavullarına zorlukla tıkıştırmaya çalışanları görüyorum.
Yüzyıllar öncesinde, Amerika’yı istila eden İngiliz ve İspanyollara benzediklerini düşünüyorum. Biz mi, hiç kusura bakmayın, biz ülkenin yerlileri, yani Kızılderililer gibiyiz. İngiliz, Fransız, Portekiz ve özellikle de İspanyollar, Kuzey ve Güney Amerika’yı baştan başa, silahlarıyla, toplarıyla, tüfekleriyle, oralarda yaşayan milyonlarca yerliyi öldürüp katlederek istila etmişlerdi. Şimdilerde, bu bilgi çağında, işler öyle yürümüyor arkadaşlar. Günümüzde, parasız mültecilerin yanında, zengin Araplar, yeşil, yeşil petro-dolarlarıyla güzel ülkemizi, başta İstanbul olmak üzere, deyim yerindeyse, çekirge sürüleri gibi ‘istila ediyorlar’. Mal, mülk, gayrimenkul alanlar çoğunlukla onlar. Hani hepiniz hatırlarsınız, Karadeniz’de eşsiz doğasıyla gurur duyduğumuz bir Uzungöl’ümüz vardı. Şimdi yok. Merak ediyorsanız gidin görün, bakın. Orası, Uzungöl değil, artık Arap gölü olmuş durumda. Neden mi, oradaki evlerin ve villaların çoğunluğu, Araplara satılmış da ondan.
Araplar ve Avrupalılar, kıyılarımız, dağ, orman, yayla, hatta boğazlar, nerede bulurlarsa en değerli mülkleri satın alıyorlar. Satanlar mı kimler, onlar yerli kızılderililer, yani yine bizleriz. Satılık ilanlarında bile, kimseden çekinmeden, utanmadan Arapça yazıyorlar. Her yerde, dükkanlarda, Arapça tabelalar.
Bunlar bana, daha 1800 lü yıllardan itibaren topraklarını üç kuruş paraya, yahudilere satan uyanık Filistinlileri anımsattı. Hani, Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizlerin kışkırtmasıyla Osmanlı askerini arkadan hançerleyen, ona silah çeken işte o kalleş Filistin’liler. 1948 de İsrail devleti kurulup, yahudilere sattıkları topraklarından olunca, Hanya’yı Konya’yı anlayıverdiler. Kendi ülkelerinde, kendi topraklarında, birden yerli ve kızılderili konumuna düşüverdiler. Günümüzde, çoğunluğu Gazze şeridine sıkışmış durumdalar. Filistinli çocuklar ve gençler, dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri olan, İsrail askerlerine, yetmiş yıldır taş atarak, mücadele ettiklerini sanıyorlar. Zengin Arap ülkeleri, arada bir mali destek sağlamasalar, halleri hepten harap.
‘Tarih tekerrürden (tekrardan) ibarettir’ derler. Tarihini bilmeyen, okumak zahmetine katlanmayanlar, günü gelince, o acı tarih dersini, suratlarına tokat gibi yediklerinde anlayıverirler. Bu şekilde uyansalar da artık iş işten geçmiş ve olan olmuştur.
Hiç düşündünüz mü, Amerika’nın yerlileri, Aztekler, Mayalar, Kızılderili’ler, Avusturalya’da Aborjinler şimdi neredeler, ne iş yaparlar. Avrupalılar, onların çoğunu silahlarıyla, güç, ve bilimleriyle, doğrusu milyonlarcasını katlederek yok etmişler, verimsiz topraklara sürmüşler. Tarihte olaylar ve gelişmeler, dünyanın neresinde olursa olsun, ister Amerika, ister Afrika, ister Avusturalya, hep aynıdır ve yüzyıllardır hiç değişmez. Şimdilerde bize insanlık dersi vermeye kalkan Amerikalı ve Avrupalı dostlarımız, tarihte oralarda yaptıkları katliamları, daima görmezden gelirler.
Eskiden silah gücüyle ve top tüfekle yapılanlar, şimdi dolarla, yani parayla yapılıyor. Malını mülkünü üç kuruşa tamah edip satanlar, gün gelir o mülklerde çalışan işçi ve hizmetçi oluverirler. Örnek mi istiyorsunuz. Deniz kenarındaki arazilerini, değerli mülklerini, pahalıya sattıklarını sananlar, şimdi oralara kurulan beş yıldızlı tatil sitelerinde, hizmetçi ve ücretli olarak çalışıyorlar. Her yatağa bir çalışan hesabıyla, diyelim beş yüz yataklı turistik tesisiniz var. Ortalama ‘beş yüz’ işçi çalıştırırsınız. Tatile gelenlerden, sabah erken kalkanlar, yakın yerleşim birimlerinden sıra sıra otobüslerle getirilen işçilerin geldiklerini görürler. Onlar artık asgari ücretle, üç otuz paraya, çalışırlar. Açık büfe yerine, işçi tabldotundan yerler. Kendi denizlerine, girmeleri dahi yasaktır. Belki aralarında, ‘ah şu dedemiz, oğlunun düğünü için güzelim topraklarını satmasaydı’ diye hayıflananlar bile vardır.
Kendi ülkemizde yabancılara işçi ve birer yerli kızılderili olarak yaşamak istemiyorsak, hepimiz çok çalışmalı ve çok üretmeliyiz. En değerli mülklerini, arazilerini, Araplara ve Avrupalılara satarak onları kazıkladığını düşünenler, esas kazığı yiyenin kendileri olduğunu, çok sonra, onların kölesi ve işçisi olduklarında anlarlar. Bilmem anlatabildim mi?
5 yorum
Tabiiki haklısın aynı şeyleri düşünüyorum ama iş işten geçti gibi geliyor bana maalesef
Gelen zengin turistlere bir şey demem amma paraları olduğu için buraya gelip mal müşk almalarına karşıyım ayrıca körfez ülkelerinden gelen zenginler gerçek zenginler. Irak,ıran,suriye ve afganıstan lı aşırı zenginleri ise bunların çoğu ya hırsız veya oligarklar,ona göre düşünmekte fayda var sevili hocam ellerine sağlık.
Sayın Haldun Hoca,
Yazınızı yüreğim sızlayarak okudum. Ne yazık ki ülkemiz parça parça elimizden kayıyor. Duyumlara göre çalışmaları süren yeni kanalın kıyıları da Araplara satılmış durumda Doğal olarak satılan yerler artık bize kapalı. Çok üzücü..,
İyi günler olsun.
Yabancıya toprak satışını ülkeyi yöneten iktidar istiyor.Köy sınırları içinde yabancının oturmasını izine bağlayan ve toprak satışını YASAKLAYAN Köy Kanunu Akebe iktidarı kaldırdı.Neden kendi topraklarımızda kızılderili olmamızı AKEBE iktidarı istiyor.Tohumculuk Yasası çıkarıp yerli tohumu yasakladı Yahudinin hibrit tohumu,gübresi,ilacı satılsın samandız kalalım dışarıdan buğday ithal edelim aç kalalım diye.Bunca kötü işlerini göre göre oy veren akılsız toprağını da vatanını da satarÜzülmek de bizim gibi yurt severlere kalıyor malesef.Selam sevgiler
Sayın Hocam, yine kanayan bir yaraya parmak basmışsınız. Aynen dediğiniz gibi tarih, tarihini öğrenmeyenler nezninde tekerrür etmeye mahkum malasef. Aynı yollardan geçip aynı tuzaklara düşüyoruz. Gelecek nesillere tarihimizi felsefe öğretir gibi, özümseyerek öğretemezsek sanırım varolma savaşını kaybedeceğiz. İnsanoğlunun içinde yaşattığı doyumsuz ve açgözlü aslan en başta kendini yiyip bitiriyor. Halbuki bizim kadir kıymet bilen, hoşgörülü ama haklarını da korumasını beceren, okuyan, düşünen ve analiz eden aslanlara ihtiyacımız var. Yazınız o anlamda çok değerli. Emeğinize sağlık.