Beslenme, insan sağlığının en önemli çevresel belirleyicisidir. Kontrolü bizim elimizde olan bir faktör olarak doğru beslenme hastalıklardan korunmamızı sağlar. Yanlış beslenmenin en önemli faturalarından birisi de fazla kilolar, obezite ve eşlik eden ölümcül hastalıklardır. Fazla kiloların ve obezitenin önüne geçmek için yüzlerce diyet modeli önerilmektedir. Bunlardan ketojenik diyet ve protein diyeti okurlarım tarafından sıklıkla bana soruluyor. Bu diyetlerin doğru, sağlıklı ve faydalı olup olmadığını okurlarım merak ediyor. Bugün kısaca ve genel olarak diyet modellerine değinip daha sonra bu bahsi geçen diyet modellerinin bilimsel durumunu özetleyeceğim. Beslenmenin insan sağlığı üzerine etkilerine dair Türkiye’deki en yetkin bilim insanlarından Prof. Dr. Fatih Gültekin hocamın, ekibiyle birlikte yaptığı ve Türk Halk Sağlığı Dergisinde yayınlanan araştırma sonuçları ve benzer bilimsel çalışmalar dikkate alındığında; ‘Diyet modellerinin hemen hemen hepsi kısa vadede kilo verdiriyor. Bu yönden birbirlerine belirgin bir üstünlükleri yok. Dönemsel olarak uygulanırsa, uygulama sonlandığında tekrar kilo alımı gerçekleşiyor. ’Dolayısıyla ideal bir diyet modelinin özelliklerini maddeler halinde sıralarsak;
• Hücre ve beden yapımıza, ihtiyaçlarımıza uygun olmalıdır.
• Dengeli olmalıdır. Aşırılıklardan, keskin yasaklardan, ihtiyaçlarımıza aykırı önerilerden uzak olmalıdır.
• Sürdürülebilir olmalıdır. Dönemsel olmamalıdır. Yaşam tarzına dönüşebilmeli, daima ortalama bir biçimde uygulanabilir olmalıdır.
• Bireysel, kültürel, bölgesel farklılıkları dikkate almalıdır. Dünyanın her bölgesine ve bir bölgedeki her insana ısrarla aynı önerileri yapmak yanlış olabilir.
• Genel hatları doğru belirlenmiş, detayları bireyselleşmeye müsait olmalıdır.
• Vücudun ihtiyacı olan makro ve mikro besinleri ve suyu yeterli ve doğal biçimde almamızı sağlamalıdır.
İnsan hücresinin ve vücudunun yapısında karbonhidrat (şeker), lipid (yağ) ve proteinler çok miktarda bulunmaktadır. Bu besin ögelerinin çok sayıda önemli yapısal ve işlevsel görevleri vardır. Bunların bir kısmının neredeyse tamamen yasaklandığı veya bir kısmının sınırsız gibi önerildiği diyet modelleri dengeli beslenmeden ve sürdürülebilir olmadan uzaktır. Bu tür diyetler kısa vadede kilo verdirse bile uzun vadede hem sürdürülemez ve verilen kilolar geri alınabilir hem de çeşitli hastalıklar ortaya çıkabilir. Örneğin karbonhidrattan kısıtlı beslenme depresyona yol açabilir. Biyokimyasal olarak, vücutta şeker, yağ ve protein kısıtlı miktarda birbirine dönüşebilir. Ancak bu dönüşüm, hayati fonksiyonları korumak için çok kısıtlı miktarda ve kısa vadeli bir çözümdür. Uzun süreli besin kısıtlamaları çeşitli ciddi hastalıklara yol açabilir. Dengeli, doğal ve içeriğinden emin olunan bir beslenme ile sağlıklı ve uzun süreli bir yaşam tarzına kavuşulabilir. Bütün bu gerçeklere karşılık, ciddi protein, yağ veya karbonhidrat kısıtlamaları içerebilen, ketojenik ve protein benzeri diyetler nereden ortaya çıkıyor? Bu tür diyet önerileri genellikle kronik, ağır hastalıklarda vücutta oluşan kusurlara karşı önlem olarak ortaya çıkıyor.
Diyabette, epilepside, diyalize bağımlı böbrek yetmezliğinde bazı besin öğelerinin kısıtlaması gündeme gelebilir. Fenilketonüri ve benzeri birçok doğumsal metabolik hastalıklarda, gluten enteropatisinde özel beslenme biçimleri önerilebilir. Fakat bu öneriler tedavinin bir parçasıdır ve hastalarla sınırlıdır. Sağlıklı insanlara aynı modeli önermek doğru değildir. Sağlıklı insanlara önerilen kısıtlı diyetler uzun vadede fayda yerine zarar verecektir.
Ketojenik diyetler bir sağlık profesyoneli tarafından uygulanmadığında kısa vadede ağırlık kaybı sağlıyor gibi görünse de uzun vadede dehidratasyona, böbrek ve karaciğer fonksiyonlarında bozulmalara yol açabilir. Tek bir makro besin ögesinin yoğunlukta tüketildiği hiçbir diyet türü sağlıklı ve sürdürülebilir değildir. Sağlıklı beslenmede amaç dengeyi ve çeşitliliği sağlamaktır. Ketojenik diyetin ortaya çıkış amacı da kilo vermek değil, ağır epilepsi hastası olan çocuklarda tedaviye destek olmaktır.
Temel besin ögelerini kötü ve yasaklı göstermek yerine, doğal ve sağlıklı kaynaklardan yeterli miktarlarda alımını teşvik etmek daha doğru olacaktır. Örneğin, yüksek fruktozlu mısır şurubu içeren aşırı işlenmiş bir besinden karbonhidrat alımı yerine, doğal, lifli ve kompleks yapılı bir tahıl, bakliyat, sebze veya meyveden yeterli miktarda karbonhidrat alımı önerilmelidir. Bu sayede kan şekeri hızlıca yükselmez. Glikoz toleransı bozulmaz. Hastalıklara giden süreçler tetiklenmez. Hücrelerin, dokuların, organların ve sistemlerin yapısı korunur. Sürdürülebilir diyet modeli olarak taze meyve, sebze ve tam tahıllardan zengin, sağlıklı yağ kaynağı olarak zeytinyağının önerildiği Akdeniz diyeti hastalıklardan korunmada oldukça önemlidir. Aslında bu konu oldukça uzun ve kapsamlıdır. Burada kısaca bilimsel gerçekleri ifade etmeye çalıştım. Anlattığım prensiplerin detaylarına, daha önce yazdığım; ‘Kilo Verme ve Sağlıklı Yaşam Sırları’ ve ‘Temel Beslenme’ kitapları ile şu anda baskıda olan; ’70 Adımda Sağlıklı Beslenme’ ve ‘Beslenme Biyokimyası’ kitaplarımdan ulaşabilirsiniz. Bu yazıda size anlattığım bütün kavramlar, bilimsel mantığı ile kolay anlaşılır biçimde bu kitapların içinde açıklanmıştır. Koruyucu hekimlik için; doğal yapılı, dengeli ve yeterli miktarda beslenmeyi içeren sağlıklı bir diyet modeli yaşam tarzına dönüştürülmeli ve daima sürdürülmelidir. Bu prensipler çerçevesinde size önerilen tüm diyet modellerini inceleyerek en doğru kararı kendiniz verebilirsiniz.
Sağlıkla kalın.
4 yorum
Çok yararlı bir yazı olmuş. Saygı değer hocanızın, eline emeğine sağlık. Saygılarımla. 🌸👏👏👏
Engin bilgilerinizi hayatımıza tatbik edecek kadar sade ve akıcı yazmanız harika emeğinize sağlık hocam
Aydınlatıcı ve faydalı bir yazı olmuş.
Elinize emeğinize sağlık değerli hocam.
Çağımızın en yaygın sorunlarından biri hakkında çok faydalı bir yazı olmuş,emeğinize sağlık hocam.