Kadın doğum hekimlerinin ana derneği olan, ‘Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği’nin gerçekleştirdiği ve her yıl geleneksel olarak yapılagelen, ulusal kongrelerimizin sonuncusunda 17-21 Mayıs 2023 tarihlerinde, biz yine Kıbrıs’tayız.
Ercan havalimanına inerken, kaptan pilot sıcaklığın 36 derece olduğunu duyuruyor. Anlayacağınız, Türkiye sıcaklığının on derece üzerinde bir hava var. Dışarı çıkınca güneş hemen yüzlerimizi yakmaya başlıyor.
Limak tesislerine gidişimiz, otobüsle bir saatten fazla sürüyor. Genelde yer bulursam yaşıma da uygun olarak en önde araç komutanı yerinde oturmayı severim. Yine öyle oldu. Yollar fazla kalabalık değil, aralıklı olarak kameralarla hız kontrolü yapıyorlar. Kavşaklardaki geniş yuvarlaklarda oldukça yavaşlıyoruz. Kıbrıs’ta son zamanlarda, Ukraynalı ve Rus’ların da rağbet ettiği, çok katlı siteler yapılmaya başlanmış. Böyle olunca da fiyatlar artmaya başlamış. Ekmek ve gazete bizim paramızla, ev ve araba fiyatları ise, genelde sterlin olarak konuşuluyormuş.
18 Mayıs akşamı kongrenin açılışı yapılıyor. Dernek başkanımız, binlerce canımızı kaybettiğimiz deprem felaketi nedeniyle, tüm sosyal aktiviteleri iptal ettiklerini, onlara harcanacak bütçenin depremzedelere gönderileceğini anlattı. Bursa’dan Selçuk Söylemez ve Gaziantep’ten Samet Bayrak arkadaşlarımızın gayretleriyle ve dernek olanaklarıyla yaptırılan konteynerleri, deprem bölgelerine hangi zor ve güç koşullarda ulaştırdıklarını anlatılar. Bildiğiniz gibi, depremde yüzden fazla meslektaşımızı kaybettik. Onlar, ülkemizi kurtaranlar, başta Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Kıbrıs harekatında kaybettiklerimiz için, saygı duruşunda bulunduk.
Açılış seremonisinden sonra, sanatçı Tuluğhan Uğurlu’dan Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin kuruluşuyla ilgili görsellerle süslenmiş piyano resitalini dinledik. Sanatçı, her nedense, daha sonraki söyleminde, kullandığı piyanonun yetersiz olduğunu, otelin lobisindeki piyanoyu vermediklerini, Kıbrıs’ta da, piyano olmadığını dramatik olarak anlatarak katılımcıların aklını karıştırdı. Gazetecilik dürtüsüyle, bu piyano sorununu bir araştırayım dedim. Önce otelin halka ilişkiler bölümüne gittim. Daha sonra, Opteamist CEO’su Kıvanç beyle konuştum. Bana, ‘Hocam getirdiğimiz piyanoyu önceden sanatçımız gördü, kullandı ve beğendi, oynayamayan gelin misali sonradan çamur atmasına ben hiç anlam veremedim’ dedi.
Salon piyanolarını, öyle buz dolabı, koltuk, kanepe gibi düşünmemek lazım, onların ağırlıkları 700 kilodan başlar. Bu bakımdan piyanoların, özel taşıyıcıları olur. Her taşınma sonrasında, yeniden akort edilmeleri gerekir.
Bir zamanlar, dünyaca ünlü besteci ve piyanistimiz Fazıl Say, Ankara’da ODTÜ de konser verecek. Konserden birkaç gün önce, rektöre telefon açıp, üniversitede ‘Steinway piyano’nuz var mı diye sorar. Rektör, ‘evet var’ dedikten sonra, görevlilere sorduğunda, ‘Efendim Ankara’da o piyano sadece Bilkent’te var, bizde yok’ cevabını alır. Rektör daha sonra İhsan Doğramacı hocayı arar ve piyanolarını Fazıl Say konseri için vermelerini rica eder. Hocabey, ‘Steinway piyanoların çok özel olduklarını ve özel taşıtıcılarla taşındığını, her taşınıştan sonra akort edilmeleri gerektiğini anlatarak, ‘Siz endişe etmeyin ben hepsini halleder sonrasında size faturasını gönderirim’ der. Böylece Fazıl Say konserini, o çok değerli Steinway piyanoyla verir.
Kongrede, sunum ve salonlarda gençlerin ağırlıklı olduğunu, oturumlara ve konulara oldukça ilgi gösterdiklerini gözlemledim. Deniz henüz ısınmadığından, aralarda sadece güneşlenmekle yetindim.
Son kitabım olan, ‘Onuncu Köyden Öteye’ önceden konuşmacı ve oturum başkanlarının kongre torbalarına konulmuştu. Geri kalanını, 19 Mayıs günü, o anlamlı bayram gününde, TJOD standında meslektaşlarımıza imzalayarak dağıttık. Bir saatte kitapların tamamını bitirdik. İkinci günün akşamında, ‘Gazi Tıp Kadın Doğum Kliniği’nin geleneksel akşam yemeğinde, hocalarımız, klinikten ihtisas alanlar ve gençlerimizle buluştuk.
İlk kez geldiğim Kongre otelinde, çalışanların bir kısmı Türki Devletlerden. Canla başla ve büyük bir disiplin içinde çalışıyorlar. Yemekleri oldukça lezzetli. Akşamları lobide piyanonun başındaki hanımı dinledim. Klasik müziğe oldukça hakim. Molada bana, Gürcü olduğunu ve üniversitede hoca olduğunu anlattı. İsteğim üzerine ‘Ayışığı Sonatı’nı da dinletti. Biraz da, bizim müziğimizden, eserlerimizden çalsaydı, ne iyi olurdu diye düşünmekten kendimi alamadım. Bir ara otelde kalan bir hanıma da izin verdi, onu da dinledik. Müziğini bitiminde, büyük bir disiplinle piyanoyu kilitledikten sonra, üzerini yine kendisi örterek ayrıldı. Son akşam otelin kumarhanesine şöyle bir uğradım. Masalar çoğunlukla boştu. ‘Bedava peynir fare kapanında bulunur derler’, meslektaşların rağbet etmemesine sevindim. Bir tur atıp, hemen dışarı çıktım. Akşamları, Tuğba Tekerek’in 2023 basımı, Taşra Üniversiteleri kitabını okuyarak geçirdim.
Askerlikte, ‘parola disiplin, işareti eğitimdir’ diye bir söz vardır. Eğitimden sonra, mesleklerini disiplinle sürdürenlerin daima başarılı olduklarını hep görmüşsünüzdür. Bu nedenle, bilimin dışına taşmamak, ondan hiç ayrılmamak, yaptığımız işlerimizi disiplin içinde yapmak son derce önemli. Maalesef yine depremlerde olanlar oldu, ölenler öldü. Canlarımız gitti, pek çok sakat kalanımız oldu.
Umarım yetkililer bundan böyle, bilim, disiplin ve liyakate, eskisinden daha çok önem verirler de depremlerde binalarımız sağlam kalır. Gelecek kongrelerde buluşmak ümidiyle, saygılarımla.
1 yorum
Güzel bir kongreymiş darısı ileriki yıllara