İstanbul’daki yatırımcılar, “Kalifiye işçi bulamayız.” diye, İzmir dâhil Anadolu’nun diğer illerine yatırım yapmak istemiyorlarmış. Peki, Ege’de neler oluyor, bir bakalım.
İzmir’deki fabrikalar da kalifiye işçiyi İstanbul’dan sağlıyorlarmış. Turgutlu’da bir fabrika sahibi, “Biz kendi ilçemizden işçi almıyoruz.” diyor. Nedeni sorulduğunda, “Beyim, bizimkiler işsizlik parası almayı hak edinceye kadar çalışıyorlar. Sonra da işten ayrılıp, işsizlik parasıyla kahvede oturuyorlar.” diye anlattı. “İşçiyi nereden buluyorsunuz?” diye sorulduğunda, “İzmir’e servis koyduk, oradan getiriyoruz.” dedi.
Boşta gezer işsizler, Anadolu’nun hemen her yerinde, kahvehanelerde pineklemekle meşgul. Nerede işsiz çoksa, orada kahveler gün boyu tıklım tıklım doludur. İçeride ya da dışarıda; masa başında, sandalye üzerlerinde tavla, kâğıt, okey oynayarak, günün her saati vatanı kurtardıklarını sanırlar.
Anadolu’da, kasaba kahveleridir oralar. Erkeklerin her gün gittikleri yerel dedikodu mekânları. Genellikle, “Dedikoduyu sadece kadınlar yapar.” diye bir tevatür vardır. Kadınlar, ancak ev toplantılarında, o da belirli günlerde.
Erkekler ise kahvelerde, kendi aralarında her gün vatanı kurtarırken, gerçekte az ya da çok, dedikodu da yaparlar.
Tembel milletiz vesselam. Olur olmaz her işi beğenmiyoruz. Hele parası da azsa, sakın çalışma, geç otur kahveye. Üç kuruş paraya da çalışılır mı? Dilenenlerin pek çoğu senden benden sağlam. “Gel şu kadar para vereyim, şuraları silip süpürüver.” deseniz, anında mazeret bulup yanınızdan sıvışıverirler.
Kadınlar evlerde, yağmurda, güneş altında tarlalarda, fabrikalarda çalışırlar yine de gıkları çıkmaz. Çocukların tüm sorumluluğu yine onlardadır. Bir kadın eve para getirmeye başladı mı, bu, erkeğin işten kaytarması için bulunmaz bir nimettir. Bir punduna getir, işten kovul, geç kahveye pişpirik oyna. Kadının parasıyla geçinmeye başla.
“Türk milleti, çalışkandır, zekidir.” sözleri, milleti motive etmek için söylenmiş gibi.
Aslında hiç de tembel değilizdir biz. Almanya’ya ilk giden işçilerimizin başarıları, elli yılda herkesin gözü önünde olmadı mı. Hani Almanya’ya işsiz güçsüz takımı, bir mesleği olmayanlar gittiydi? “Orada tuvalet temizliyorlar.” diye çoğumuzun küçümsedikleri. Şimdi onların çocuk ve torunları, üç dört lisan biliyor. Üniversite mezunu olmuş, oralarda iş kurmuş, istihdam yaratmış, Almanlara bile iş vermiş, çifte vatandaşlık almış.
“Peki, her şeyimiz var da neyimiz eksik?” derseniz, hemen söyleyeyim, “disiplin ve komutumuz” eksik bizim. Biz, asker milletizdir vesselam. Komut almadan iş göremeyiz. “Yat!” derler yatarız, “Kalk!” derler kalkarız. Alman demek disiplin demek. Alman komut verdi, bizimki yerleri temizledi, vidaları sıktı.
İşte disiplin, evde, okulda disiplin. Birileri “Öğrenciye ev ödevi verilmesin.” diyorsa, bilin ki bu millete hainlik ediyordur. Bu bilgiyi, OECD PISA istatistiklerine baktığımızda görüyoruz.
“Haftada altı saat ev ödevi yapan öğrenci, diğerlerine göre daha başarılı oluyor”muş.
“Bu yıl bizim çocuğumuz sınavlara girecek, falanca okula ya da üniversiteye girecek.” diyerek, çocuklarımızı aşırı şımartarak, disiplini de elden hiç bırakmamak lazım.
Zoru severiz biz. Eğer Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşı’nda “Kaçanları vurun!” emriyle geriye bir ordu daha kurmasaydı, başarı zor gelirdi zor. Dile kolay, ordudan otuz bin kaçak olmuş. “Kaçıp da bizimkilere vurulup cehenneme gitmektense, düşmana vurulup şehit olur, cennete gideriz.” görüşü askerler arasında hâkim olunca, hele bir de “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” emrini de alınca, on beş günde düşmanı da önüne katarak, savaşa savaşa, vurula vurula, o beş yüz kilometreyi, dağları bayırları aşarak İzmir’e, Akdeniz’e akıvermiş bizim Mehmetçikler.
O muhteşem on beş gün içinde kimden, hangi bahçelerden ne yedi, azığını, ekmeğini kimler sağladı, hangi derelerden su içti, hangi ağaç kovuğunda soluklandı ya da yırtılmış, patlamış pabucunu neyle onardı, kimse bilmez, kimse bilmez.
Altmışlı yıllarda, “Ordu Kıbrıs’a gidecek.” deniliyor, çıkartma gemimiz bile yok. On yılda yaptık hem de kendi tersanelerimizde. Kendi mühendisimiz ve kendi işçilerimizle. 1974 Barış Harekâtı’nda da işte o kendi yaptığımız çıkartma gemilerimizle, alnımız açık çıktık Yeşil Ada’ya.
Askerlikte dillerden düşürülmeyen bir söz vardır: “Parola eğitim, işareti disiplindir.” Başarı için disiplini elden hiç bırakmamak lazım. Çalışma hayatında, işte, okulda, direksiyonda, fabrikada tezgâh başında.
Her ne zamanda ve neredeyse.