Sosyal Güvenlik Kurumuna Dayalı Tıp
Üç yaşında erkek çocuk. Oynarken düşüyor, yüzünde yaklaşık 15 mm cilt-cilt altı kesisi var. Yaranın kapatılması gerekli. Yaranın özelliğine bakıldığında birkaç seçenek uygulanabilir: sütür atılması, doku yapıştırıcılar, yapıştırıcı bantlar/stripler.
Sütür atacaksak, çocuk hareketli ve huzursuz olduğundan girişimsel sedasyon ve analjezi uygulamak gerekli. Önce aileye olayın anlatılması ve sonra onamlarının alınması gerekli. Girişim yapılacak. Sedasyon ve analjezi için kullanılan ilaçların olası yan etkileri bakımından hasta yakın takip edilecek. Yoğun bir acil serviste hekim ve hemşire açısından önemli bir iş yükü. Ortalama 1.5 saat süreli bir izlem ve sonrasında taburculuk önerileri: yara bakımı, kontrol, sütür alınması vs.
Diğer seçenek: Doku yapıştırıcı. Japon yapıştırıcı diye bildiğimiz siyanoakrilatın aşırı inflamatuar ve nekroz yapıcı etkisinin azaltılması için N terminaline butil eklenen tıbbi bir ürün. Uygulama süresi yaklaşık 1-2 dakika. Sedasyon-analjezi uygulanması ve takibi gerekli değil. Çalışmalar uygun olgu seçiminde, standart yara kapatma yöntemine eş değerde kozmetik iyileşmeyi gösteriyor. Ek olarak işlem süresi kısalıyor, hasta ve hekim için daha kolay bir yöntem. Dikiş aldırmak gerekmiyor. Daha bedel etkin; yani toplam maliyet daha az. Ama acil serviste kullanmıyorsunuz. Çünkü Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kesintisine takılıyor. Bilimsel açıklama da yeterli gelmiyor.
Diğer seçenek de aynı akıbete uğruyor. Acil servisinizde strip de yok. Hastane karşılığını alamadığı için satın almıyor, alsa da acil servise vermiyor. Uygun olgularda daha zahmetli olan, zaman alan, riski daha yüksek olan standart yönteme kalıyorsunuz. Hastalara seçenek sunamamak da, sedasyon ve analjezi için onam almaya çalışmak da bize kalıyor.
Tıpta Uzmanlık Sınavı Kontenjanları
Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) kontenjanları artan ve azalan branşların listesi geçen günlerde yayınlandı. Artışta acil tıp başı çekiyor. Dikkat edilirse de 2005 sonrası büyük bir sıçrama var. Nedeni belli. Eğitim ve araştırma hastanelerinde açılan kadrolar. Tıp fakülteleri acil tıp ana bilim dalları kadrolarını artıramazken, Bakanlık hastanelerinde sayı patlaması mevcut.
Amaç eğitim mi? İnandırıcı değil. Aile hekimliği sistemine geçilirken acil servislerden çıkacak olan pratisyen hekimlerin açığını kapatma planı. Geleceğe dönük planlama var mı? Bizim bildiğimiz yok, varsa da paylaşılmıyor.
Çoğu eğitim ve araştırma hastanesi acil tıp kliniklerinde eğitim halen koordinatör şeflerle yürütülüyor – başka bir branşı yönetecek koordinatör şef tanımının yönetmelikte olmamasına rağmen. Şef ve şef yardımcılığı sınavı ile bu kliniklerin bazılarına bir iki eğitmen alındı. Bazılarına başvuru olsa da açık kaldı. YÖK’ün yürüttüğü doçentlik sınavında 5 profesör karşısında sınava girip başarılı olanlar Sağlık Bakanlığının yürüttüğü sınavı geçemediler.
Tek teselli, bu aralar eğitim ve araştırma hastanelerine acil tıp uzmanlarının atanıyor olması. Kulakları çınlasın; 2005 yılında bu hastanelere ilk asistanların alınacağı zaman Sağlık Eğitim Genel Müdürünün “Altı ay içinde 5’er acil tıp uzmanı atayacağım” sözü 5 yıl sonra gerçekleşiyor.
En İyi Acil Servis
Habere göre en iyi acil servis Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi imiş. Numune Hastanesinin Ankara’daki rolünü ve sağlık hizmetine etkisini kimse yadırgayamaz. Ama haber olsun diye yazı olmamalı. Ne yazık ki hasta sayıları 2002 yılının verileri. Şikâyet dilekçesi azlığı iyi olma kriteri; Travma mortalitesi, Akut MI’da verilen trombolitik oranı ve verilme süresi veya PCI oranı gibi kriterler değil.
Ekibe bakınca sosyal hizmet uzmanı veya arşiv görevlisi sayısını öğreniyoruz, ama orada acil tıp uzmanları ve asistanları da çalışmasına rağmen isimlerine rastlamıyoruz. Üstü örtülü olarak “Figüranlık da yapamıyorlar” demek mi istenmiş acaba.
Gerekli Gereksiz Acil Servis Başvurusu
Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesinin yaptığı araştırmaya göre hastaların yüzde 80’den fazlası acillik değil. Çok dikkatli yorumlanması gereken bir araştırma bu. Öncelikle 4 ayda 200 bin başvuru. Günde bin 600, eşit dağılsa saatte 70 başvuru. Nasıl karşılanır bu başvuru yorum yapamıyorum, ama orada çalışan herkese kolaylıklar diliyorum.
Ülkemizde sürekli tartışılan aciliyet kriterinin bu araştırmada nasıl belirlendiğini ve kim tarafından karar verildiğini görmek ve üzerinde tartışmak gerekir. Acil olma durumu hekimden hekime, güne ve hatta saate göre değişebilir. Başvuruları engellemeye çalışmanın da risk yaratacağı açıktır.
Muayene randevusu alamamak veya katkı payı ödememek için acil servis başvuruların olmasını da dikkate almak lazım. Acaba, koruyucu hekimliğe önem veren, basamak sisteminin zorunlu olarak iyi işlediği ve ulaşılabilir, ücretsiz bir sağlık sistemine yönlendirilen uygulamalar acil servislerin iş yükünü azaltabilir mi?